Sam Hamad

Sam Hamad

Sisi'nin Mısır'daki 'terörle mücadele' komedisi

Sisi'nin Mısır'daki 'terörle mücadele' komedisi

IŞİD’in sadece bir haftada gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde bir düzineden fazla Mısır askeri öldü. Sisi’nin iktidara gelmesinin ardından dokuz yıl geçmesine rağmen vaziyetin hala kötü olması kendisinin totaliter rejiminin anti terör faaliyetleri için hayati olduğuna dair söylemlerinin altında herhangi bir gerçek olmadığının ispatıdır.

IŞİD’in bizzat üstlendiği veya yaptığı düşünülen saldırılar sonucu sadece bir haftada en az 16 Mısırlı asker öldürüldü. Sina Vilayeti ismiyle bölgede faaliyet gösteren IŞİD, cumartesi günü, Filistin sınırındaki Refah’ın hemen batısındaki bir kontrol noktasına gerçekleştirilen saldırıyı da üstlendi.

Bu saldırıdan önceki cumartesi günü de IŞİD’in Mısır’da yıllar sonra gerçekleştirdiği en ölümcül saldırı olarak kayıtlara geçen operasyonda, İsmailiye ve Kuzey Sina arasındaki sınırda yer alan El Kantara'da 11 Mısırlı asker öldürüldü.

Bütün bu yaşananlar aslında gayet trajikomik bir noktaya işaret etmektedir. Sisi’nin demokratik yollardan seçilerek iktidara gelen hükümeti 2013 yılında devirerek gücü ele geçirmesinin ardından tesis ettiği totaliter rejimi haklı göstermek isteyenler sürekli ucu her tarafa çekilmeye müsait “anti-terör” söylemini öne sürmüştü.

Mısır'da neden hala saldırılar gerçekleşiyor?

Sisi’nin Batılı ana patronlarının mantığına göre kendisi medeni dünyayı terörizmden koruma hususunda oynadığı kilit rol nedeniyle kayıtsız şartsız desteklenmesi gereken bir yöneticidir. Peki neden 9 yıldır iktidar kendisinde olmasına rağmen Mısır’da hala ardı ardına geniş çaplı saldırılar yaşanmaktadır? Kendisini baştan aşağı yüksek teknolojiye sahip batılı silahlarla donatan Sisi’nin bu süre zarfında asıl güç merkezlerinde açıkça mağlup edilmiş bir örgütün küçük bir parçası karşısında çoktan zafer elde etmesi gerekmez miydi?

Avrupa'nın desteği

Avrupa, “teröre karşı savaş” söyleminin şifreli dilini kullanarak hem “Avrupa Kalesinin” sınırlarını koruması için Mısırlı diktatörü silahlandırdı hem de kendisinin kurduğu acımasız hırsızlık düzeninden sonuna kadar faydalandı.

Biden’ın seçim kampanyası sürecinde, Sisi’nin dağ gibi biriken insan hakları ihlallerinden rahatsız olduğu numarası yapmasına ve Avrupa’nın evrensel insan hakları ve özgürlüklerine dair ettiği kelamlara rağmen hiç kimsenin Mısır’daki rejimin kurbanlarını umursamadığı açıktır. Bu kurban ister askerliğini yaparken IŞİD tarafından patlatılan bir delikanlı ister Mısır zindanlarında çürüyen on binlerce insandan birisi ve hatta Sisi’nin emri altındaki sadist güvenlik güçleri tarafından işkence edilerek öldürülen İtalyan bir öğrenci olsun sonuç değişmemektedir.

Mesela, Angela Merkel’in 2018’de söylediklerini ele alalım. Kahire’de kameraların karşısına geçen Alman lider Sisi’yi “istikrarın” bir “rol modeli” olduğu ve “terörizm ile mücadele” ve “yasadışı göç” hususlarında oynamış olduğu “liderlik rolü” nedeniyle övdü. Merkel’in konuşması sırasında “yasadışı göçmenler” ve “teröristler” ifadelerini bir arada zikretmesi bir hata değildi zira kendisinin o gün Mısır’da bulunmasının ana sebebi Sisi’nin Avrupa’ya kaçmak isteyen göçmenleri durdurarak Avrupa’nın beyaz kıyılarına gelmelerini engellemesi karşılığında Almanya ve Avrupalı diğer ülkelerle imzalanacak son derece kârlı ticaret anlaşmalarını nihayete erdirmekti.

Sina Yarımadası'ndaki halk

Fakat Sina’da son günlerde yaşanan saldırılar bize, Mısır tarihinin günümüzle yakından alakalı ancak yine de farklı bir hikayesini anlatmaktadır. Sina’daki halkın toplu şekilde baş kaldırmasının nedenleri on yıllarca yıl öncesine dayanmaktadır. Nasır’ın neresinden bakılırsa bakılsın şaibeli pan-Arabizm faaliyetleri çerçevesinde Mısırlıların Sina’da yaşayan Arap bedevilerine yönelik ırkçı uygulamaları bu halkı adeta vatansız, devletten herhangi bir yardım görmeyen ve işsiz bir kitle haline getirdi.

Sina’da yeni bir gelişim dönemi başladığında eskiden küçük balıkçı köyleri olan Şarm el-Şeyh gibi Bedevi yerleşkelerine devasa turistik yapılar dikilmeye başlandı. Bölge insanının beklentisi bu yatırımların getirilerinin Sina’da yaşayanlara da fayda getireceği yönündeydi. Ancak fayda görmek bir yana zengin batılı turistlerin eğlencesi için yabancı şirketler tarafından inşa edilecek binalara yer açılması amacıyla zorla evlerinden çıkarıldılar. Bunun üstüne bir de yaraya tuz basarcasına Nil Vadisi ve Deltasından bölgeye getirilen Mısırlılar bir anda büyük bir işçi ihtiyacının doğduğu bölgedeki işleri kaparak oranın yerlisi olan Bedevilerin basit işlerde dahi çalışmasını engelledi ve bu insanları çaresizliğe sürükledi.

Sina’daki militan hareketin altında yatan asıl mesele budur yani ekonomiktir. Bu sorun her ne kadar Sisi’den çok önceden beri var olsa da IŞİD’in bu bölgede sağlam bir şekilde kendisine yer bulması ne hikmetse Sisi’nin gücü ele geçirmesinin ardından yaşandı.

Sisi’nin kullandığı, kasten sivillerin hava saldırıları ile hedef alınması, militanlar eliyle işkence yapılması, sivillerin katledilmesi ve “temizlenmesi”, yargısız infazlar, insanların kaçırılıp ortadan kaldırılması gibi taktikler İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından savaş suçu olarak kabul edilmektedir.

Sisi’nin uygulamakta olduğu bu “yolundaki her şeyi yak” taktikleri nedeniyle geçmişte kendine takipçi bulmakta zorlanan IŞİD duruma müdahil olarak Bedevilerin çektiği acıları kendi acımasız savaşına dönüştürmeyi başararak Hristiyanların, Sufi Müslümanların ve kendi ideolojilerini benimsemeyen herkesin hedef haline geldiği bir ortam yarattı.

Sisi'nin uygulamaları olmasa IŞİD bu kadar güçlenemezdi

Sisi ve uyguladığı taktikler olmasaydı IŞİD büyük ihtimalle bugün Sina’da var olduğu kadar güçlü bir şekilde kendine yer edinemeyecekti. İlaveten, mükemmel olmasa da yine de İslami demokrasinin seçilmiş bir lideri olma özelliği taşıyan Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’ye yönelik darbe, IŞİD’in demokrasinin küfür ve İslam dışı olduğu ve her zaman Müslümanların düşmanlarının işine yarayan bir sistem olduğuna dair mesajına büyük bir darbe vurmuştu.

Dinlerinin ve demokratik yönetim sisteminin birbiri ile aynı ortamda var olamayacağına inanan birçok Mısırlı gence yönelik zulüm IŞİD’in hem Sina’daki militan sayısını hem de daha tehlikelisi ideolojik mantığının argümanını güçlendirdi.

Mursi’nin Sina bölgesi için demokratik çerçevede bir planı vardı - çoğunluğu seküler teknokratlardan müteşekkil Mursi hükümeti, bölgedeki arazilerin bu yerleri elinde tutan gerek Mısırlı gerek yabancı büyük şirketlerden satın alınarak yerel halka dağıtılmasına izin verecek bir dizi yasa çıkarmayı ve buna ilaveten “Yeni Sina Politikası” çerçevesinde devlet ile yerel Bedevi aşiret liderleri arasındaki iletişimi güçlendireceği öngörülen bazı askeri uygulamaları yürürlüğe almayı düşünmekteydi.

İşte bu tür eşitlik taraftarı hareketler bir yandan Mısır gençliğini motive ederken diğer yandan da Sisi’yi destekleyen BAE gibi bölgesel güçlerin darbe sürecini hızlandırıp Mısır’da bir daha asla böyle atılımların yapılmamasını garanti altına almak istemesinin ana nedeniydi.

Son günlerde yaşanan olayların en talihsiz tarafı bu IŞİD saldırılarının Sisi’ye yönelik desteği arttıracak olmasıdır. Sina’daki IŞİD varlığı her ne kadar son derece gerçek olsa da bu gizli savaş aslında adeta bir tenis maçı gibidir; bazen haftalar ve hatta yıllarca hiç gündeme gelmez ama IŞİD gerektiği zaman bir anda ortaya çıkar ve bir süreliğine haberleri meşgul edecek kadar yeterli sayıda asker veya sivili öldürür. Bu haberler daha sonra Sisi tarafından “terörizmle mücadele” söylemi çerçevesinde daha fazla küresel destek sağlamak ve aynı zamanda içeride halkı bastırmak için daha fazla gücü kendinde toplamak için kullanılır.

Sina’dan Said’e yaşanan bu hadiseler Mısırlılar için kırılması imkânsız ve kâbus gibi bir kısır döngüdür.


Sam Hamad tarafından kaleme alınan ve El Arabi El Cedid'de yayınlanan bu yazı Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 2008 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Sam Hamad Arşivi