Toplu katliamların yaşandığı Sudan'da süreç nereye evriliyor?

Toplu katliamların yaşandığı Sudan'da süreç nereye evriliyor?

Sudan'da dünyanın büyük bir kısmının görmezden geldiği hatta farkında dahi olmadığı toplu katliamlar yaşanıyor.

Oscar Rickett | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News

2023'ün ilk aylarında herkes Hartum'a geldi.

İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen Şubat ayının ilk haftasında Sudan'ın başındaki general Abdulfettah el Burhan ile bir araya geldi.

Kısa bir süre sonra da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov kente gelerek Burhan ve “Hemeti" olarak tanınan paramiliter Hızlı Destek Güçleri'nin (RSF) lideri olan o zamanki yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo ile ayrı ayrı görüşmeler düzenledi.

Aynı zamanda ABD ve bir dizi Avrupa ülkesinin elçileri de Sudanlı yetkililerle birlikte, Aralık 2022'de imzalanan ve Sudan'ın yeniden sivillerin yönettiği bir hükümete geçişini güvence altına almayı amaçlayan çerçeve anlaşmayı ilerletmeye çalışıyorlardı.

Ancak anlaşmanın başı dertteydi. Sudan'ın uzun süreli otokratı Ömer el Beşir'i demokratik bir ayaklanmanın ardından 2019'da iktidardan uzaklaştıran ve ardından Ekim 2021'de bir darbe yaparak kontrolü tamamen orduya devreden Burhan ve Hemeti'nin arası giderek açılıyordu.

İki komutan aynı yabancı güç aktörleriyle ayrı toplantılar yapıyor ve aynı denizaşırı hükümetler içinde farklı nüfuz figürleriyle ilişkiler geliştiriyordu. Gelişmeler endişe vericiydi.

Sudan'ın şiddetli karşı devrimini yürütmekten sorumlu olan iki askeri güç şimdi birbirine düşmüştü. Sudan'ın demokratik devrimci hareketini acımasızca bastırırken müttefik olan ordu ve RSF birbirlerine karşı cephe almıştı. Başkent sokaklarında insanlar tüm bunların şiddete dönüşüp dönüşmeyeceğini ya da ne zaman dönüşeceğini merak ediyordu.

Şubat ayının sonlarına doğru Hemeti, Birleşik Arap Emirlikleri'ne gitti. Mart ayına kadar orada kaldı ve Körfez ülkesinin hükümdarı Muhammed bin Zayed ve yardımcısı Mansur bin Zayed ile görüşmeler yaptı. RSF savaşçıları Hartum çevresindeki stratejik mevzilere ve bir dizi hava üssüne yerleşmeye başladı. Ordu komutanları hazırlandı.

Nisan ayının 15'inin erken saatlerinde ilk ateş açıldı. İlk hamleyi kimin yaptığı hala belli olmasa da yaklaşık 2.000 RSF savaşçısı Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) karargahına bir saldırı başlattı ve Burhan'ın resmi konutuna üç ayrı yönden saldırarak bu süreçte başkanlık muhafızlarının en az 35 mensubunu öldürdü.

Burhan kendini savunmak için bir makineli tüfek aldı, canını zor kurtararak kaçtı ve daha sonra -olayları yakından takip eden bazı kaynaklara göre- Hartum sokaklarının altındaki bir tünel ağında kayboldu. Savaşın başlarında kendisi de yaralanan rakibi Hemeti aylar sonra ondan "bodrum katının komutanı " olarak bahsedecekti.

Savaş başlamıştı. Ordu hava kontrolünü elinde tutuyordu ama RSF yüzlerce askeri yetkiliyi ve aile üyelerini rehin almıştı ve bu yüzden ordu haftalarca esirleri öldürme korkusuyla RSF üslerini ne kadar sert vurması gerektiğini bilemedi.

Sokaklarda, bazıları Libya ve Yemen'deki BAE destekli savaşların gazileri olan RSF'nin paramiliter savaşçıları, düzenli birliklerden daha üstün olduklarını kanıtladılar. Ordu bir çatışmada onlarla boy ölçüşemezdi ve başkentteki kilit binalar RSF'nin eline geçti.

Çatışmaların durmayacağı anlaşıldığında, Hartum sakinleri -fahiş fiyatlı otobüs biletleri için ödeme yapabilen ve sokaklardan güvenli bir şekilde geçebilenler- kaçtı. Doğuda Port Sudan'a, Etiyopya sınırındaki Gedarif'e, orta El Gezira eyaletindeki Vad Madani'ye, Güney Sudan'a ve kuzeye Mısır'a gittiler.

Savaş Darfur'a yayılıyor

Savaş durmak yerine yayıldı. Dünyanın gözü genellikle başka bir yerdeyken, Sudan daha da karanlığa gömüldü, kanun ve düzen silahlı adamlar karşısında çöktü.

Çatışma kaçınılmaz olarak, tahminen 300.000 kişinin ölümüne neden olan 2003-2005 yılları arasındaki etnik savaş da dahil olmak üzere, yirmi yıldır düzenli olarak çatışmalara maruz kalan geniş ve huzursuz batı bölgesi Darfur'a doğru yayıldı.

Burada, Sudan'ın demokratik hareketinin başarıya ulaşmasını engellemeye yönelik askeri proje, toprak ve etnik köken üzerine uzun süredir devam eden çatışmalarla iç içe geçti.

RSF'nin 21. yüzyılın ilk on yılındaki Darfur katliamlarıyla doğrudan bir bağlantısı vardır. Bu paramiliter güç, Beşir tarafından Darfur'daki isyanları bastırmak için görevlendirilen Cancavid milislerinden ortaya çıkan bir yapıydı.

Beşir'in ülke genelinde kemer sıkma karşıtı protestoları bastırmak için sadık savaşçılara ihtiyaç duyduğu 2013 yılında RSF, Cancavid saflarından seçilerek oluşturuldu ve istihbarat servislerinin kontrolüne verildi.

İnsan hakları gruplarına ve çatışma süresince Middle East Eye'a konuşan bir dizi kaynağa göre, Nisan ayında çatışmalar başladıktan kısa bir süre sonra RSF savaş suçları işliyor, siyahi Afrikalı Massalit halkını hedef alıyor, onları infaz ediyor ve kadınlara cinsel saldırıda bulunuyordu.

Haziran ayına gelindiğinde Batı Darfur'daki El Geneina şehri çürüyen cesetlerden oluşan bir şehir haline gelmiş, ölüler sokaklara yığılmıştı. Yerel bir yardım görevlisi o dönemde MEE'ye 15 Nisan ile Haziran ayının son haftası arasında kasabada yaklaşık 1.500 kişinin öldürüldüğünü söyledi. Bunların en az 1.000'inin kadın ve çocuk olduğunu söyledi.

Yardım görevlisi, RSF ve müttefiki Arap milisleri kastederek, "Şimdiye kadar 700 civarında ceset topladık ve bu sayının iki katı hala sokaklarda ve bazı evlerin içinde, ancak milislerin yoğun ateşi nedeniyle onlara ulaşamıyoruz" dedi.

Massalit halkının giderek daha fazla hedef alınması karşısında insan hakları gözlemcileri bir etnik temizlik kampanyasından bahsetmeye başladı. 13 Haziran'da BM'nin Sudan özel temsilcisi Volker Perthes, El Geneina'da "Arap milisler ve RSF üniforması giymiş bazı kişiler tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen etnik, temelde sivillere yönelik hedefli saldırıların ortaya çıkmakta olduğunu" söyledi.

Durum gittikçe daha da şiddetlendi. MEE'ye konuşan tanıklar, avukatlar ve yerel aktivistlere göre, Kasım ayında üç gün boyunca, çoğu Massalit olan yaklaşık 1.300 sivil, RSF ve müttefik milisler tarafından El Geneina'nın bir banliyösü olan Ardamata'da katledildi.

Yerel bir STK, RSF ve müttefik milislerin "Massalit topluluğuna karşı öldürme, kadınlara tecavüz etme, evleri yağmalama ve yakma dahil olmak üzere birçok zulüm uyguladığını" söyledi.

Kadınlar ve çocuklar hedef alındı

Sudan genelinde fakat özellikle Darfur'da çocuklar son derece savunmasız durumda. Kasım ayında BM'nin çocuk ajansı Unicef, ülkede 3.130'dan fazla "ağır çocuk hakları ihlali" iddiasının rapor edildiğini ve bunların yarısının Darfur'da gerçekleştiğini söyledi. Bu sayı, "iletişim kesintileri ve erişim eksikliği nedeniyle ciddi eksik raporlama nedeniyle buzdağının sadece görünen kısmıdır".

Unicef, Darfur'da şu anda beş milyon çocuğun "uçurumun kenarında" yaşadığını ve "devam eden çatışmalar nedeniyle haklarından aşırı derecede mahrum bırakıldıklarını ve korunma riskleriyle" karşı karşıya olduklarını belirtti.

Cinsel şiddet de bu yıl Sudan'da defalarca kullanılan bir savaş silahı oldu. Güney Darfur'un Nyala kentinde 24 kadın ve kız çocuğu üniformalı erkekler tarafından kaçırılarak kentteki Aldaman oteline götürüldü ve burada Mayıs ayında üç gün boyunca cinsel saldırıya uğradı.

En genç kurban 14 yaşında, en yaşlısı ise 56 yaşındaydı. Saldırılardan kurtulanlar yerel aktivistlere "faillerin Hızlı Destek Güçleri'ninkine benzer üniformalar giydiklerini ve RSF plakalı arabalara bindiklerini" söyledi.

Temmuz ayında Save the Children, 12 yaşından küçük çocukların Sudan'daki savaşçılar tarafından "endişe verici sayıda" tecavüze ve cinsel saldırıya uğradığını belirten bir rapor yayınladı. Yardım kuruluşu bu noktada savaşın başlangıcından bu yana en az 88 tecavüz vakasının doğrulandığını söyledi. Haziran ayı başlarında ise yetkililer ülke genelinde 4.400 kadar cinsel şiddet vakası yaşandığına inandıklarını söylemişlerdi.

Her iki taraftan gelen şiddet, RSF ve müttefiki Arap milisler tarafından uygulanan etnik temizlik, cinsel şiddet, yağma ve ev baskınları karşısında pek çok Sudanlının kaçmaktan başka çaresi kalmadı. Yedi milyondan fazla insan savaş nedeniyle yerinden edildi ve bunların bir buçuk milyonu ülkeyi terk etti.

Çatışmaların en şiddetli olduğu bölgelerde sıkışıp kalan Sudanlılar için temel ihtiyaç maddelerini tedarik etmek kısa sürede çok tehlikeli bir mücadele haline geldi. Ordunun hava saldırıları ve topçu ateşi sık sık sivil binaları vururken, RSF insanların evlerini basıyor, eşyalarını yağmalıyor ve bazen de evlerine zorla yerleşiyordu.

Ülke genelinde paramiliter güçler tarafından yağmalanan malların satıldığı pazarlar açıldı. Bunlara Hemeti'nin hatırasına "Dagalo pazarları" adı verildi. Burada televizyon ve radyolardan ikinci el araba ve lastiklere, klima ünitelerinden yatak, yastık ve ahşap dolaplara kadar her şeyi bulmak mümkündü.

Yetersiz tepki

Sudanlılar, uluslararası toplumun ülkelerindeki krize yönelik ilgisizliğinden ve yetersiz tutumundan yakınıyor. Barışı, hatta geçici ateşkesleri sağlama çabaları akamete uğradı. ABD ve Suudi Arabistan'ın sponsorluğunda Cidde'de yapılan görüşmeler defalarca sonuçsuz kaldı.

ABD bu görüşmelerdeki ilk önemli aksamaya Haziran başında açıkladığı ilk tur yaptırımlarla karşılık verdi. Bu yaptırımlar orduyla bağlantılı iki şirketi ve RSF ile bağlantılı iki şirketi hedef aldı ve o zamandan beri RSF ile bağlantılı BAE merkezli bir operasyonu ve Hemeti'nin kardeşi ve sağ kolu Abdurrahim Hamdan Dagalo'yu da kapsayacak şekilde genişletildi.

Savaşın başında üst düzey bir Mısırlı askeri kaynak MEE'ye Mısırlı pilotların Sudan ordusuna ait uçakları uçurduğunu söyledi. Sudan'da görev yapan Mısırlı askerler savaşın başlarında RSF tarafından esir alınmış ve büyük bir utanca neden olmuştu. Ancak diplomatik ve askeri kaynaklar o zamandan beri MEE'ye, Mısır'ın BAE'ye olan ekonomik bağımlılığını göz önünde bulundurarak savaşa önemli bir müdahaleden geri adım attığını söyledi.

BAE'nin RSF'ye verdiği destek çok daha önemliydi ve bu destek Libya, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Uganda üzerinden geldi. Bu destek, paramiliter güçleri şu anda orduya karşı avantajlı göründükleri bir yere getirmiş gibi görünüyor.

Sudan ordusu yetkilileri savaş boyunca bu desteği biliyorlardı, ancak 28 Kasım'da nihayet biri çıkıp BAE'yi alenen suçladı ve onu "yıkımı seven ve kötülüğün izinden giden bir devlet" olarak tanımladı. Ve 11 Aralık'ta orduya sadık Sudanlı yetkililer 15 BAE diplomatını sınır dışı etti.

BAE bu paramiliter gücü desteklediğini reddetti. RSF'nin siyasi danışmanı Yusuf İzzet MEE'ye şunları söyledi: "Birçok kez BAE'yi itham ettiler ancak RSF'nin tüm askeri depoları ve üsleri kontrol ettiğini unuttuklarını söylemek gerekiyor. RSF'nin bizim tarafımızdan gelen ikmal yollarına ihtiyacı yok."

2023 yılı sona ererken RSF, savaş nedeniyle ülke içinde yerinden edilmiş en az 500.000 Sudanlıya ev sahipliği yapan yaklaşık altı milyon nüfuslu huzurlu bir eyalet olan El Gezira'ya yönelik sürpriz bir işgal başlattı. RSF 18 Aralık'ta eyalet başkenti Wad Madani'yi ele geçirdi. Dört gün boyunca 250.000 ila 300.000 arasında insan şehirden kaçtı. Ordu karşı koymadan geri çekildi ve şimdi vatana ihanet iddialarına ilişkin bir soruşturma yürütülüyor.

Darfur'u, Hartum'un büyük bölümünü, El Gezira'nın çoğunu ve Sudan'ın diğer bölgelerini kontrol eden RSF'nin harekete geçmesiyle 2024'te ya ülkenin tamamen parçalanması ya da birbiriyle rekabet eden hükümetlerle iki veya daha fazla parçaya bölündüğü "Libya senaryosu" yaşanabilir.

Yılın son günlerinde Burhan ve Hemeti'nin savaşın patlak vermesinden bu yana ilk kez Cibuti'deki Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD) zirvesinde bir araya gelme ihtimali ortaya çıktı. Sudan'ın 45 milyonluk nüfusu için bu kısa süreli umut ışığı, toplantının "teknik nedenlerle" Ocak ayına ertelenmesiyle çabucak söndü.

28 Aralık gecesi, dünyada aynı zamanda aktif bir savaş alanı olan tek ulusal başkent Hartum karanlığa gömüldü. Şehirde su ve elektrik kesildi, silah sesleri duyulmaya başlandı ve görülebilen tek ışık aydan geliyordu.

Kaynak: Mepa News

wp.gif

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.