Johan Engvall

Johan Engvall

Türkiye ile Rusya arasında Avrasya'nın durumu

Türkiye ile Rusya arasında Avrasya'nın durumu

Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgali ve Batı'nın yaptırımları, giderek yalnızlaşan Rusya ile oportünist Türkiye arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirdi. Rusya, Türkiye'nin önde gelen ithalat ortağı haline gelirken, Türkiye'nin Rusya'ya ihracatı da arttı. Rusya'nın Batı'dan izole olduğu bir ortamda Türkiye, Rus gazının alıcısı ve Avrupa mallarının Rus pazarına yeniden ihracatçısı olarak giderek daha önemli hale geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batılı ülkelerin artan tedirginliğine rağmen enerji ilişkilerini "gerçekten stratejik" olarak tanımladı.

Ancak işbirliği jeopolitik rekabeti de beraberinde getiriyor zira giderek kendine daha fazla güvenen bir Türkiye, Güney Kafkasya ve Orta Asya'da Rusya'ya meydan okuyor ki Moskova bu iki bölgeyi büyük güç olarak algılanması için elzem olan münhasır nüfuz alanının parçaları olarak görüyor. Güney Kafkasya'da Azerbaycan'ı bir geçit olarak kullanan Türkiye, etkisini Hazar Denizi'nin doğu yakasındaki Orta Asya'da Türkçe konuşan devletlere doğru genişletiyor. Böylece, güvenlik, ticaret ve kültür gibi çok çeşitli alanları kapsayan bir Türk işbirliği bloğunun himayesinde bir Trans-Hazar dinamiği ortaya çıkıyor.

Türkiye'nin bir güvenlik alternatifi olarak ortaya çıkışı

Türkiye'nin geniş Hazar bölgesinde artan jeopolitik etkisi, Ermenistan ve Azerbaycan arasında 2020 yılında yaşanan Dağlık Karabağ Savaşı'na kadar geri götürülebilir. Savaş sırasında Ankara'nın kapsamlı askeri desteği, Azerbaycan'ın tanınmayan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin 1990'ların başından beri kontrol ettiği toprakların büyük bölümünü geri almasını sağladı. Vladimir Putin ateşkese aracılık etmiş ve çatışma bölgesine Rus barış gücü askerlerinin konuşlandırılmasını emretmiş olsa da, bu durum savaşın Türkiye'nin müttefiki Azerbaycan'ın zaferi ve Rusya'nın müttefiki Ermenistan'ın yenilgisiyle sonuçlandığı gerçeğini değiştirmedi. Türkiye böylece Güney Kafkasya'ya askeri olarak yerleşmiş ve Rusya 'nın bölgedeki askeri tekelini kırmıştı.

Bu başarıdan güç alan Türkiye ve Azerbaycan, stratejik ittifaklarını 2021 Şuşa Deklarasyonu ile somutlaştırmaya başladılar. Bir NATO üyesiyle yapılan ve karşılıklı savunma yükümlülükleri içeren bu anlaşma, Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki tek ülke olarak Azerbaycan'a Moskova'ya karşı gerçek bir güvenlik alternatifi sağlıyor. Eylül 2023'te cesaretlenmiş bir Azerbaycan, "Rus barış güçlerinin gözleri önünde" askeri bir saldırıyla Dağlık Karabağ'ın tam kontrolünü ele geçirme yönündeki otuz yıllık hedefini gerçekleştirdi. Ukrayna'daki savaşın baskısı altındaki Rusya, Nisan 2024'te askerlerini Dağlık Karabağ'dan derhal ve tamamen çekeceğini açıkladı.

Türkiye'nin Güney Kafkasya'daki atılganlığı Hazar'ın diğer yakasında da gözden kaçmadı. Bu durum Orta Asya'daki Türk devletlerine Ankara ile işbirliğinin güvenlik açısından gerçek faydalar sağlayabileceğini gösterdi. Kazakistan ve Özbekistan, Türkiye ile ikili ilişkilerini kapsamlı stratejik ortaklık seviyesine yükselterek eğitim, ortak askeri tatbikatlar ve istihbarat toplama gibi alanlarda askeri işbirliğini geliştirmeye yönelik anlaşmalar imzaladı. Dahası, Türk savunma sanayii büyüyen Orta Asya insansız hava aracı pazarında hızla hakimiyet kazanıyor ve böylece Moskova'nın bölgenin tek silah tedarikçisi olarak hakimiyetini zayıflatıyor.

Rusya Ukrayna ile meşgulken ve Güney Kafkasya'da zayıflamışken, verdiği güvenlik garantileri Orta Asya devletleri için giderek daha içi boş gelmeye başlıyor. Her ikisi de Rusya liderliğindeki askeri ittifak CSTO'nun üyesi olan ve topraklarında Rus askeri üsleri bulunan Kırgızistan ve Tacikistan orduları arasında 2021 ve 2022 yıllarında yaşanan şiddetli sınır çatışmaları, Rusya'dan sadece gönülsüz tepkilere neden oldu. Bunun yerine Türkiye, Kırgızistan ve Tacikistan arasındaki barışı tesis etme çabalarını desteklemek üzere devreye girerek bir sınır anlaşmasına doğru ilerleme kaydedilmesini sağladı.

Orta Koridor

Türk işbirliği aynı zamanda Orta Koridor olarak bilinen Trans-Hazar ticaret ve ulaşım koridorunun, Avrupa ve Asya arasındaki ticaret için Rusya'yı bypass eden alternatif bir güzergah olarak yeniden canlandırılmasına da yardımcı oluyor. Orta Koridor, Avrupa ve Asya'yı Orta Asya, Güney Kafkasya ve Türkiye üzerinden birbirine bağlayan karayolları, demiryolları ve gemilerin yanı sıra deniz yollarından oluşan bir ağ. Güney Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri için Orta Koridor, Çin ile Avrupa arasında kıtalararası ticaret vizyonunu yansıtıyor ve onları AB'nin Küresel Geçit Girişimi ve Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi ile bağlıyor. Orta Asya'da ana geçit Kazakistan. Yine de Çin, muhtemelen Orta Koridor'a bağlanacak bir Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu inşa ederek ek bir güney Orta Asya rotası planlıyor.

Ankara'nın bakış açısına göre, İstanbul'dan Orta Asya'ya engelsiz bir ticaret koridoru ufukta beliriyor. Şimdilik Güney Kafkasya'nın ana ulaşım koridoru, Azerbaycan'ı Gürcistan üzerinden Türkiye'ye ve oradan da Avrupa'ya bağlayan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu güzergahı olmaya devam ediyor. Ancak bu güzergâhın kapasitesi, artan Trans-Hazar ticaret akışını idare etmek için yetersiz. Bu bağlamda, Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya'daki dört Türk ülkesi, Azerbaycan'ın batı kesimleri ile Ermenistan üzerinden Azerbaycan'ın Nahçıvan eksklavına ve oradan da Türkiye'ye uzanan bir ulaşım koridoru olan tartışmalı Zengezur Koridoru'nu ortaklaşa teşvik etmeyi taahhüt ettiler. Bu koridor Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir barış anlaşmasını öngörüyor. Aynı derecede tartışmalı olsa da Ermenistan'ı bypass eden olası bir alternatif de İran'ın Doğu Azerbaycan eyaletinden geçen Aras koridoru olacak.

Rusya dışı ulaşım yollarına yönelik artan talepler karşısında, Orta Koridor'un etkinliğini arttırmak amacıyla Trans-Hazar faaliyetlerinde bir telaş yaşanıyor. Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkiye, koridorun 2027 yılına kadar geliştirilmesi için bir yol haritası üzerinde anlaştı. Mevcut kapasitesi yaklaşık 2 milyon ton olan koridorun kapasitesini 10 milyon tona çıkarmayı hedefliyorlar. Bunun gerçekleşmesi için Orta Koridor'daki devletlerin, hantal transit ve ticaret prosedürleri, sınır noktaları ve limanlardaki darboğazlar ve büyük hacimli malların taşınması için yetersiz konteyner ve gemi filosu kapasitesi gibi güzergâhın çekiciliği üzerindeki çeşitli kısıtlamaları ele alması gerekiyor. Ocak ayı sonunda AB yetkililerinin Avrupalı ve uluslararası yatırımcıların Orta Koridor için bir kalkınma programına 10 milyar avro yatırım yapmayı taahhüt ettiklerini açıklamasıyla bu yönde bir adım atılmış oldu.

Ticaret taşımacılığı ve lojistiğindeki aksaklıklar Kazakistan'ın enerjiye bağımlı ekonomisi için özellikle sorunlu. Petrol ihracatının yaklaşık yüzde 80'i Batı pazarlarına giderken Rusya topraklarından geçiyor. Rusya'nın 2022 yılında bu akışı kesmesi, Kazakistan'ın enerji kaynaklarını Hazar Denizi üzerinden Avrupa'ya yönlendirmek için Azerbaycan ile işbirliğini genişletmesine yol açtı. Geniş doğal gaz rezervlerine sahip Türkmenistan da aynı şekilde Azerbaycan, Türkiye ve Avrupa Komisyonu ile uzun zamandır önerilen Trans-Hazar Boru Hattı'nın Avrupa'ya ulaştırılması konusunda görüşmeleri yoğunlaştırdı. Kaynak zengini Orta Asya ülkeleri için Türkiye'nin konumu, bir gaz ve petrol merkezi olmasının yanı sıra Batı enerji pazarlarına erişim açısından da kilit önem taşıyor.

Türk dünyasının birliği

Rusya gibi Türkiye de, bir diyalog platformundan hayatın her alanında kapsamlı işbirliğini geliştiren bir örgüte dönüşen kendi çok taraflı formatını (Türk Devletleri Teşkilatı) destekliyor. Üye devletler -Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan- iddialı bir Türk Dünyası 2040 Vizyonu benimsedi. Amaç, örgütü, üye ülkeler arasında malların, sermayenin, hizmetlerin, teknolojilerin ve insanların serbest dolaşımını sağlayarak AB'nin Türkçe konuşan bir eşdeğerine dönüştürmek. Bir Türk Yatırım Bankası kuruluyor ve normalde çok taraflı ittifaklardan kaçınan daimi tarafsız Türkmenistan gruba gözlemci olarak katıldı.

Türk Devletleri Teşkilatı, Türk dayanışmasını ve birliğini teşvik etmeyi amaçlayan çok sayıda proje öngörmektedir. Türk kültürünün uluslararası örgütü TÜRKSOY, Türk bloğunu oluşturan devletler arasında ortak kültürel ve bilimsel projeler yürütüyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan ortak bir Türk alfabesi önerdi.

Nihayetinde bu yumuşak güç projesi, Moskova'nın Russkii mir fikrine, yani Rus değerlerini ve normlarını paylaşan ve Rus dilinin kalıcı varlığı ve ortak Sovyet geçmişi ile birbirine bağlanan kardeş uluslardan oluşan bir Rus dünyası fikrine bir rakip teşkil ediyor. Ancak Azerbaycan ve Orta Asya devletleri, kimlik oluşumunu etkileyen hızlı bir toplumsal ve demografik değişimden geçiyor. Orta Asya nüfusunun yüzde 70'inden fazlası kırk yaşın altında. Sovyetler Birliği'ne dair kişisel deneyimi olmayan geniş bir Sovyet sonrası nesil ön plana çıkarken, Rus kültürü bölgede bir zamanlar sahip olduğu baskın rolü kaybediyor.

Batı politikası için çıkarımlar

Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgalinin öngörülemeyen sonuçları, Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki devletlere diplomatik ilişkilerini çeşitlendirmeye çalışmaktan ve uluslararası pazarlara alternatif yollar aramaktan başka bir seçenek bırakmıyor. Türkiye alternatif ortaklıklara yönelik artan talebe yanıt veriyor. Türkiye savunma, enerji ve kültür alanlarında -Moskova'nın nüfuzunun temelini oluşturan alanlarda- ilerleme kaydederek Hazar'da Rusya'ya karşı bir denge unsuru olarak ortaya çıkıyor.

Bu durum ABD ve AB için ne anlama geliyor? Türkiye, ABD'nin yanında olması gereken kilit bir müttefik devlet. Rusya'nın Çin ve İran'la birleşerek Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemin ilke, kural ve kurumlarını altüst etmeye kararlı revizyonist devletlerden oluşan bir eksen oluşturması Türkiye'nin önemini daha da artırıyor. Bu eksenin üyeleri stratejilerini koordine ediyor gibi görünüyor. Bu eksenin artan etkisine karşı konulamazsa, doğuda Pasifik Okyanusu'ndan batıda Akdeniz'e kadar uzanabilir ve bu süreçte çok sayıda devlet için tehdit oluşturabilir.

İçinde bulunduğumuz jeopolitik rekabetler çağında, köklü bir bölgesel güç olan Türkiye, yakın tarihli bir Foreign Affairs makalesinde ifade edildiği gibi bir "kararsız devlet" olarak nitelendirilebilir. Her ne kadar bir NATO "müttefiki" olsa da, ideolojik olarak ne Batı'ya ne de Pekin-Moskova-Tahran eksenine ait. Diğer pek çok bölgesel ve orta ölçekli güç gibi Ankara da "her iki düzenin üyeleriyle ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik bağlar" kurarak riskten kaçınıyor.

Ancak Türkiye'nin Rusya ya da Çin'e tabi olmayı içermeyen kendi gündemi var. Dolayısıyla Türkiye'nin bu eksene karşı kısmi bir denge unsuru olarak ortaya çıkmasını teşvik etmek Batı'nın çıkarına. Bu politikanın bir parçası da Türk dünyasının artan uyumunu desteklemek, beslemek ve stratejik olarak Hazar Denizi'nin doğusunda ve batısında yer alan bu devletler grubunu Avrupa güvenlik mimarisine yakınlaştırmak olacaktır. Bu amaçla Batılı güçler Orta Asya'da gelişmekte olan bölgesel işbirliğine desteklerini de artırmalıdır. Bu onların kolektif ağırlıklarını artıracak ve revizyonist güçlerin manipülasyonlarına karşı kırılganlıklarını azaltacaktır.


National Interest'te yer alan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi ifadelerini ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 1556 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Johan Engvall Arşivi