Av. Ahmet Taha Aksu

Av. Ahmet Taha Aksu

Göç İdaresi'nde neler oluyor?

Göç İdaresi'nde neler oluyor?

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde ülkede kalmasında "Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit bulunanlar" sınır dışı edilir. Bu kuralın istisnası olarak ise öncelikle "Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar"ın sınır dışı edilmeyeceği düzenlenmiştir.

Son haftalarda ise Rusya'nın egemenlik iddiasına karşı çıkan Kafkas direnişçilerin aileleri ve yakınlarının "kamu güvenliğini tehdit ettiği" gerekçesiyle sınır dışı edilmek üzere Geri Gönderme Merkezleri'ne (GGM) alındığı ortaya çıktı. Bu kişilerin hamile, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 10'dan fazla ikamet sahibi kişiden oluştuğu, İçişleri Bakanlığı'na bağlı Göç İdaresi denetimindeki GGM'lerden hangisinde bulunduklarının yabancıların yakınları ve avukatları tarafından öğrenilemediği sosyal medyadaki paylaşımlar yoluyla ortaya çıktı. Sosyal medyada konuşulana dek bu kaybolma hadiselerinin ferdi olaylar olduğu düşünülüyordu.

Sosyal medyada gündeme gelen "kaybettirme" olayı 90'lı yılların siyasi kaybettirme hadiselerini akıllara getirdi ve gündeme gelen olayda GGM'ye alınan kişilerin çoğunun Cevher Dudayev gibi Çeçenistan direnişinin öncü isimlerinin akrabaları olması bu benzerliği kuvvetlendirdi.

Ülkemizde bulunan Kafkas direnişçilerinin oluşturduğu diasporadan Rusya'nın, Uygur diasporasından ise Çin'in rahatsızlık duyduğu biliniyor. Türkiye bölgesel ve küresel ölçekte birçok İslami direnişçiye dönem dönem ev sahipliği yaptı. Ancak 10 yıla yakın süredir pek çok kez "sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunan" kişiler hakkında sınır dışı kararı alındığına ve ne yazık ki sınır dışı edilenlerin bir kısmının ya infaz edildiğine ya da izine ulaşılmadığına şahit olduk.

Bugünlerde tanıklık ettiğimiz gibi bazıları ise sosyal medyada oluşan kamuoyu neticesinde sınır dışı edilmekten kurtuldu. Bu gündeme getirmelerin ne zaman işe yarayacağı ise meçhul. Örneğin 2019 yılında Mısır'a iade edilen Muhammed Abdulhafiz Hüseyin hakkında idam kararı bulunan, ancak İhvan üyesi olduğu dahi şüpheli bir kişiydi. Geri gönderme işleminden çok kısa süre önce sosyal medyada gündem olan bu kişinin işlemleri durdurulamadı. İçişleri Bakanlığı önce "yanlışlıkla gönderildi" dedi ve işlemi yapan polisler hakkında işlem başlattı, sonra ise kişinin kendi rızasıyla gönderildiği ifade emniyet bilgi notuna ulaşıldı. Ancak nedense kendi rızasıyla gönderildiği iddia edilen Hüseyin geri gönderilmek üzere bindirildiği uçakta ters kelepçeli halde fotoğraflanmıştı.1

yazi1.jpg

Bu noktaya nasıl gelindi?

Yabancıların haklarını düzenleyen 6458 sayılı kanun ülkemizde oldukça yeni, sadece 11 yaşında. Kanunun kabulüne Suriye'den ülkemize kalabalık gruplar halinde sığınılması olayları zemin hazırlamıştı. Bu kanundan önce yabancıların ülkemizde kalışları ve sınır dışı edilmeleri gibi halleri düzenleyen kanun ise 1950 tarihli olup 2013 tarihli kanuna göre son derece yüzeysel ve genel itibariyle karar ve takdiri İçişleri Bakanlığına bırakan bir düzenlemeden ibaretti.

Ülkemizde 1950-2013 döneminde üzerine çalışılmadığı ve belki de ihtiyaç duyulmadığı için gelişme fırsatı bulamayan yabancılar hukuku ve yabancılarla muamele kültürü, 2013 yılı sonrasında da gelişme gösterememiştir. Mevzuat/kanun bakımında güçlenmiş görünmesine karşın merkezi idarenin yabancılar üzerindeki otoritesini zayıflatmış görünen bu kanun idare tarafından fiili olarak defaatle delinmiştir.

Türkiye ile diğer ülkeler arasında imzalanan suçluların iadesi sözleşmeleri bu kanunun ihlalinin somut bir örneğini oluşturuyor. Ayrıntılı bir değerlendirmeyi ayrıca gerektiren Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan 2017 tarihli iade anlaşması bunlardan biri2. Her ne kadar iade anlaşması 2020 yılına kadar Çin Meclisi tarafından ve bugüne kadar Türkiye tarafından onaylanmamış ise de de-facto olarak geçerliğini koruyor.

Elbette bu sözleşme hukuki yönünden çok siyasi yönüyle ön plana çıktı ve Uygur Türklerinin akıbetini akıllara getirdi. Türkiye ile Çin arasında ekonomik ve siyasi yakınlaşmaların arttığı 15 Temmuz 2016 sonrası atmosferinin eseri olan sözleşme aslında fiili bir durumun sözleşmesel çerçeve kazanmasından ibaretti. Zira her ne kadar Uygurlar çoğu zaman Çin'e iade edilmiyor ise de, örneğin siyasi suçlar nedeniyle iadesi talep edilen Uygur Türkü Abdülkadir Yapuquan'ın durumu oldukça hukuk dışında seyretti.

Çin'e sınır dışı edilmesi yönünde gerek savcılık gerekse idare tarafından hakkında "hukuki süreç işletilmiş" olan ve neticesinde Çin'e iade edileceği anlaşılan Yapuquan Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak Çin ve Kazakistan'a iadesinin durdurulmasını talep etti. Nihai karardan önce talebi tedbiren kabul edilen Yapuquan'ın bu kez de fiili olarak Çin'e iadesi sağlanabilecek üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi ihtimali doğdu ve bu nedenle Yapuquan AİHM'e başvurarak Türkiye'den herhangi bir ülkeye sınır dışı edilememesi yönünde tedbir kararı istemek mecburiyetinde kaldı. İstenen tedbir kararı verildi, Yapuquan ülkede kalmaya devam etti ve AYM neticede Anayasal hak ihlallerinin varlığını kabul ederek sınır dışı kararlarını iptal etti. Detaylar için ilgili AYM kararının "III. Olay ve Olgular" başlığı okunabilir.3

Yapuquan hadisesi, ülkemizdeki siyasi sınır dışı işlemlerinin bariz bir örneği olmakla birlikte ne yazık ki tek örnek değildir. Yapuquan gibi pek çok yabancı, insan onur ve haysiyetine yakışmadığı için kanunun yasaklamaya dahi tenezzül etmediği yollarla sınır dışı edilmiştir. Neticede kanunda "yabancılara zorla, baskı altında yahut yalanla, ‘gönüllü geri dönüş formu' imzalatılamaz" yazmamaktadır.

Geri Gönderememe Merkezi

Geri Gönderme Merkezi 6458 sayılı kanun ile kurulan ve ülkemizde öncülü olmayan bir kurum. Bu nedenle detaylı bir kurallar manzumesiyle ya da teamülle değil yönetmeliklerle ve Bakanlık ile Göç İdaresi Başkanlığı denetiminde idare ediliyor. Cezaevi infaz kurallarının dahi son birkaç on yılda insancıl seviyeye yaklaşabildiği ülkemizde ne yazık ki GGM'lerin işleyişi ile ilgili olumlu şeylerden bahsetmek son derece zor.

Hakkındaki asılsız bir şikayet, ikametinin bitmiş olması, yabancı bir ülke tarafından asılsız uluslararası suç kaydı oluşturulmuş olması, asılsız istihbarat notları gibi sebeplerle hakkında sınır dışı kararı alınan ortalama bir yabancı aşağıda sıraladığımız uygulamaların yarısından fazlasına maruz kalmaktadır:

  • Evine yapılan bir operasyon/baskın ile gözaltına alınmak
  • Karakolda birkaç saatten bir haftaya kadar nezarethanede tutulmak
  • Karakolda ifadesi alınmadan önce ailesine ve avukatına ulaşma imkânı sunulmaması ve kendisini ifade imkanının sınırlandırılması
  • Yakalandıktan sonra 2-3 hafta içerisinde bir veya daha fazla farklı ilin Geri Gönderme Merkezi'ne götürülmesi ve kendisi haber verene kadar hangi ilde olduğunun bilinememesi
  • Kişi hasta ise ilaçlarına ulaşılamaması, ilaç temini için reçete gerekmesi, doktor muayenesinin haftalar sürmesi
  • Tebliğ edilmeyen idari sınır dışı kararlarının personeller tarafından tebliğ edilmiş gibi kayıt altına alınması ve tebliğ ile başlayan 7 günlük dava açma süresinin kaçırılmasının sağlanması
  • Yakalandığı ilden çok uzaklara götürüldüğü için temiz kıyafet temin edilememesi
  • GGM şartlarında açık havadan yetersiz yararlanılması
  • Temiz tuvalet ve banyo, temiz yatak ve zemin, yeterli besin, yeterli yatak sayısı şartlarının sağlanamaması
  • "Gönüllü geri dönüş formu"nun baskı, yalan ve zorla yabancıya imzalatılmak istenmesi...

Yukarıdaki maddelere daha pek çokları eklenebilir. Ancak 6458 sayılı kanunun açık hükümlerine rağmen hamile, yaşlı ve çocuk yabancıların GGM'de tutulduğu ve sınır dışı edilmelerinin gündeme geldiği gerçeği çeşitli haber kaynaklarında kendine yer bulmuştur. Hamile kadınların sınır dışı edilemeyeceğini düzenleyen açık kanun hükmü bulunmasına karşın 7 aylık hamile bir Suriyeli apar topar sınır dışı edilmiştir4.

İlgili kanun, "Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim süresi altı ayı geçemez" hükmü ile Göç İdaresi'ne esas olarak 6 aylık idari gözetim altında tutma yetkisi vermektedir. Ne var ki bu yetki uygulamada -zorla- "gönüllü geri dönüş" uygulaması için bir koz olarak kullanılabilmekte, siyasi cezalara maruz kalacağı açık olan Müslüman Uygur Türkleri ya da Kafkas Müslümanlar, kanunen geri gönderilemeyecekleri halde 6 ay boyunca GGM'lerde tutulabilmekte ve GGM'nin zor şartların katlanmakla geri gönderilmek arasında tercihe mecbur bırakılmaktadır.

Bu noktada GGM'lerin bir cezaevi olmadığını, cezaevinden GGM'ye nakledilen yabancıların cezaevine dönmek için idareye başvurduklarını eklemekte yarar var. Yukarıda değindiğimiz gibi Geri Gönderme Merkezleri oldukça yeni kurumlar ve içerisinde bulunanların hakları cezaevi gibi sıkı kurallarla, infaz savcılıkları/hakimlikleri ile hala koruma altına alınmış değil. Cezaevlerinde bir tutuklunun haftalık kaç litre temiz su hakkı olduğu dahi düzenlenmişken, GGM'lerde kalacak hamile bir kişinin ya da çocuklu bir babanın nasıl muamele göreceği teori ve pratikte belirsizdir, Göç İdaresi personellerinin keyfi uygulamalarına açıktır. Birkaç yüz kişilik kapasitesi bulunan GGM'lerin bazısında kapasitesinin 2-3 katı yabancı bulunduğu yabancılardan edinilen bilgilerle sabittir.

Bundan sonra ne olacak?

İçişleri Bakanlığı'na bağlı Göç İdaresi Başkanlığı son derece yoğun eleştirilere maruz kaldığı bir hafta geçirdi. Neticede ise bir pazar gecesinde, saat 00.37'de antetli bir kağıda yazılı açıklamasını X sosyal medya sitesindeki resmi hesabı vasıtasıyla yayınladı.

Açıklama ise inkardan ibaretti. Avukatların ve mağdur yakınlarının kurumlara defaatle yaptıkları bilgi alma başvurularına neden doğru yanıt alamadıklarına cevap vermiyor, daha çok Göç İdaresi'nin hukuka uygun hareket ettiğinden şüphe edenlere parmak sallıyordu.

Bu paylaşımın İçişleri Başkanlığı tarafından anında açık destek görmesi ise gelecek dönemde insan hakları ihlallerinin normalleşmesine şahitlik edebileceğimizi gösteriyor. Ve görünüşe göre avukatlar, insan hakları aktivistleri, sivil toplum kuruluşları ve mazlumu muhafazayı şiar edinen kimsenin sesini yükselterek duyurmaya çalışmaktan başka çaresi yok.


1 https://www.mepanews.com/prof-sozuer-idamla-yargilanan-huseyinin-misira-iadesi-anlasmalara-aykiri-24021h.htm (Erişim tarihi:18.02.2024)

2 https://www.insamer.com/tr/uploads/pdf/rapor-turkiye-cin-suclularin-iadesi-anlasmasi-degerlendirmesi.pdf (Erişim tarihi:18.02.2024)

3 https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2016/35009 (Erişim tarihi:18.02.2024)

4 https://www.mepanews.com/suriyeli-siginmacilar-sinir-disi-edilmeye-baslandi-61496h.htm (Erişim tarihi:18.02.2024)


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 3393 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Av. Ahmet Taha Aksu Arşivi