Haşimi Rafsancani kimdir?

Haşimi Rafsancani kimdir?

İran'da devrim sonrası dönemin önde gelen din adamı ve siyasetçilerinden Haşimi Rafsancani.

Ekber Haşimi Rafsancani (1934-2017) 1979’daki İran Devrimi’nden ölümüne dek İran siyasetinde önemli yere sahip, İran Devrimi lideri Ruhullah Humeyni’ye en yakın isimlerden biri olan, pragmatist politikalarıyla bilinen din adamı. İran Meclis Başkanı (1980-1989), İran Cumhurbaşkanı (1989-1997), Uzmanlar Meclisi Üyesi (1983-2017) ve Uzmanlar Meclisi Başkanı (2007-2011) görevlerinde bulundu.

Türk uzmanlar tarafından pragmatist yönü ve siyasetteki uzun geçmişi nedeniyle Türkiye eski cumhurbaşkanı ve başbakanı Süleyman Demirel’e (1924-2015) , devrimi realize etmesi ve ikinci adamlığı yönüyle Türkiye eski cumhurbaşkanı ve başbakanı İsmet İnönü’ye (1884-1973) benzetilmektedir.

İran Devrimi öncesi hayatı

Haşimi Rafsancani 25 Ağustos 1934’te İran’ın Kerman İli’nin Rafsancan İlçesi’nin Bahraman Köyü’nde fıstık tüccarı Mirza Ali Bahramani ve eşi Hacı Hanım Mahbibi’nin oğlu olarak doğdu. 14 yaşında Kum Şii Havzası’nda dini eğitim almaya başladı. İlerleyen yıllarda burada hoca olan Ruhullah Humeyni’nin (1902-1989) öğrencisi oldu ve onunla birlikte Şah’a karşı gerçekleştirilen 1963 İsyanı’na katıldı.

1964’te Humeyni’nin önce Türkiye’ye sürgüne gönderilmesinin ardından da arkadaşlarıyla beraber Şahlık rejimi aleyhine çalışma ve propagandalarını sürdürdü. Devrime kadar süren bu döneminde zaman zaman hapis yattı. Hayatının bu kısmıyla ilgili ayrıntılara yazdığı otobiyografi kitabında yer verdi. 

İran Devrimi ve sonrası

Şubat 1979’da Humeyni’nin Paris’ten Tahran’a dönmesi ve Şahlık rejiminin yıkılmasıyla gerçekleşen İran Devrimi’nde Rafsancani Devrim Konseyi’nde yer alarak Devrim’e yön verenlerden, yeni dönemde İran’ı yönetenlerden biri oldu. 3 yıl boyunca Tahran Cuma İmamlığı yaptığı bu dönemde 1980 meclis seçimlerinde milletvekili oldu. Ardından da meclis başkanı seçildi. Bu dönemde çok ciddi bir suikast girişimini yaralı olarak atlattı. 

Humeyni devrimin başında cumhurbaşkanı ve başbakanın molla sınıfından olmayacağı sözünü vermişti. Devrimin hemen ardından geçici hükümetin başı olarak atanan Mehdi Bazargan (1907-1995) en başından itibaren Humeyni ve Rafsancani gibi Humeyni’nin öğrencisi olan mollalarla sürtüşme yaşamıştı. Kasım 1979’da ABD’nin Tahran Büyükelçiliği çalışanlarının rehin alınmasıyla Mehdi Bazargan istifa etti.

Ocak 1980’de gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Ebulhasan Benisadr (1933-) da Humeyni ve öğrencileriyle sürtüşmeler yaşamaya başladı. İki isim de ileride en çok Rafsancani’yi suçlayacak, devlet işlerine çok fazla müdahil olmak ve Humeyni’yi, Humeyni’nin öğrencilerini aleyhlerine kışkırtmakla suçlayacaktı. 

1980 meclis seçimleriyle milletvekili ve akabinde meclis başkanı olan Rafsancani, İran siyasetinde Humeyni ve Benisadr’ın ardından en güçlü üçüncü isim olarak görülmeye başlandı. Eylül 1980’de başlayan Irak ile savaşta başlangıçtaki başarısızlığın Beni Sadr’a fatura edilmesi, Rafsancani’nin elini güçlendirdi. 21 Haziran 1981’de İran meclisi Humeyni ve Rafsancani’nin girişimleriyle Benisadr’ı azletti. Yargılanma korkusuyla yer altına çekilen, 1 ay kadar İran’da saklanan ve verdiği mesajlarla İran halkını isyana çağıran Benisadr, Temmuz 1981’de halen yaşadığı Fransa’ya kaçtı.

Ardından cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Ali Recai (1933-1981) göreve gelmesinden 28 gün sonra molla olmasına rağmen başbakan olan Muhammed Cevad Bahuner (1933-1981) ve Başyargıç Muhammed Beheşti (1928-1981) ile beraber bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Bu önemli isimlerin topluca ölümü Rafsancani’nin siyasetteki önünü iyice açarken Humeyni mollaların da cumhurbaşkanlığı seçimine girmesine yeşil ışık yaktı.

Ekim 1981 cumhurbaşkanlığı seçimlerini Humeyni’nin açık desteğini alan öğrencisi, Rafsancani’ye çok yakın bir isim olan mevcut dini lider Ali Hamaney (1939-) kazandı. Hamaney’in cumhurbaşkanlığına getirilmesi de Rafsancani için bir başarı olarak görüldü. 1981’de İran Devrimi’nin oturmasıyla bir yandan Irak ile savaşın devam ettiği 1980’li yıllar boyunca Rafsancani’nin pozisyonu gittikçe güçlendi.

Humeyni sonrası dönem

Devrimin ilk günlerinden itibaren Humeyni’nin dini liderlikte varisi olan Ayetullah Hüseyin Muntazari (1922-2009) ile Humeyni’nin arası gittikçe bozulmaktaydı. 1987’de Humeyni’nin Muntazari’yi bu görevden azli düşündüğü bilinmekteydi. 1988’de İran’da silahlı eylemler gerçekleştiren rejim muhalifi Halkın Mücahitleri örgütüne mensubiyet suçuyla 1988’de binlerce kişinin yargılamasız idam edilmesi Muntazari’nin sert eleştirilerine neden oldu ve Humeyni ile köprülerin tamamen atılmasına sebep oldu. 

Humeyni Muntazari yerine kimi yerine bırakacağına düşünürken Rafsancani ona en uygun aday olarak cumhurbaşkanı Hamaney’i tavsiye etti. Kısa bir süre önce işçi kanunundan ötürü Humeyni ile Hamaney arasında bir gerginlik yaşanması Humeyni’yi bir süre düşündürtse de ölüm hastalığının başladığı son aylarında kararı yerine Hamaney’i bırakmak oldu. Bu karar Rafsancani tarafından açıklandı. 

1989’da yeni dini lideri seçmeyi görüşen Uzmanlar Meclisi’nde Rafsancani Humeyni’nin varisi olarak Hamaney’i bıraktığını açıklıyor:

Rafsancani cumhurbaşkanı oluyor

Hamaney’in dini lider olmasıyla başbakanlık makamı lağvedildi ve yetkisi cumhurbaşkanında toplandı. Yapılan seçimlerle 1989’da Rafsancani İran’ın yeni cumhurbaşkanı oldu. 1993’te tekrar seçilerek Ağustos 1997’ye kadar bu görevde kaldı. İran yasalarının cumhurbaşkanlarına peş peşe üç kez seçime girmeye izin vermemesi nedeniyle Mayıs 1997 cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olamadı.

Rafsancani’nin stratejileri 

İran rejimi Humeyni sonrasında zor şartlar devralmıştı. Bir sene önce biten Irak ile savaş yüzbinlerce İranlının ölümüne ve devasa bir maddi zarara sebep olmuştu. Petrol fiyatları küresel piyasalarda düşük seyrediyordu. Devrim süreci İran’ı dünya kamuoyunda yalnızlaştırmıştı.

Rafsancani bu dönemde ekonomik sorunların çözümü önceleyen, dış politikada görünüşte İran’ın söylemini yumuşatıp lobicilik ve yer altı faaliyetlerini önceleyen, dış krizleri fırsata çevirmeye endeksli bir politika benimsedi. Ayrıca ülke içerisinde devrimle gelen kural ve yasakların zamanla esnemesine göz yumdu.

Haziran 1990’da İran’ın tarım zengini kuzeybatı bölgesini vuran, yaklaşık 50.000 ölü ve ağır maddi hasara sebep olan deprem İran rejimini zora soktu. Fakat Ağustos 1990’da başlayan Körfez Krizi İran rejiminin ve Rafsancani’nin stratejilerinin önünü beklenmedik şekilde açtı. 

Körfez krizi

Saddam rejiminin Kuveyt’i işgalinin ardından Arap ülkelerinin çoğu ve Batı ülkelerinin tamamıyla ilişkilerinin bozulmasının ardından İran rejimine ılımlı mesajlar vermeye başlamasından Rafsancani faydalanmak istedi. Eylül 1990’da Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz (1936-2015) Tahran’da Rafsancani tarafından sıcak karşılandı. Uzun pazarlıkların ardından Irak, Ağustos 1988’de Irak-İran Savaşı’nı bitiren ateşkeste elde ettiği Şattul Arap Nehri üzerindeki cüzi imtiyazlardan feragat etti. Körfez Krizi’nin sürdüğü yılın ikinci yarısında Irak ve İran arasında heyetler karşılıklı ziyaretlere devam etti. 

Ocak 1991’de Saddam’ın halen yakalanamayan naibi İzzet İbrahim ed Duri (1942-) ve Mukteda es Sadr’ın (1974-) babası, geleceğin ünlü Şii mercii Muhammed Sadık es-Sadr’ın (1943-) da bulunduğu Irak heyeti Tahran’ı ziyaret ederek ABD bombardımanı vuku bularsa Irak uçaklarının İran havalimanlarına sığınmasına ilişkin gizli şekilde anlaştılar. 16-17 Ocak’ta ABD hava bombardımanın başlaması üzerine 80 kadar Irak uçağı İran’a sığındı fakat İran rejimi anlaşmanın hilafına olarak uçakları Irak’a iade etmedi, Irak-İran Savaşı’nın tazminatı olarak uçaklara el koyduklarını bildirdi. İran, savaşına ardından Mart 1991’de başlayıp başarısızlıkla biten ve çok kanlı bastırılan Güney Irak’taki Şii isyanını da yoğun biçimde destekledi. Savaş sonrasında zayıf bir konuma düşen Saddam rejimi, İran rejimi ile ilişkilerini çok gergin tutmamaya özen gösteren taraf oldu. Fakat İran, Irak rejimine yönelik saldırılar yapan silahlı muhalefete üs olmaya devam etti.

Lübnan

Yine 1991’de biten Lübnan İç Savaşı’nın ardından İran, 1982’de Lübnan’da kurdurduğu ve baştan itibaren destek verdiği Hizbullah’a daha yoğun destek vermeye başladı ve Hizbullah’ı sosyal ve siyasi yönü güçlü bir hareket olmaya teşvik etti. Haziran 1992’de Lübnan’da gerçekleşecek meclis seçimlerine, Lübnan laik bir rejime sahip olmasına rağmen İran tarafından Hizbullah’ın katılımı teşvik edildi. Bu dönemde İran ve Rafsancani’nin artan emirlerinden şikayetçi olan Hizbullah sekreteri Subhi Tufeyli Hizbullah’tan tasfiye edildi. 

Bosna Savaşı

1992’de başlayan Bosna Savaşı İran’a Avrupa’da beklenmedik bir fırsat sundu. Yugoslavya’nın serbest seçimlere geçmesinin ardından Kasım 1990 seçimleriyle Bosna-Hersek cumhurbaşkanı seçilen Aliya İzzetbegoviç (1925-2003) Mayıs 1991’de Türkiye ziyaretinin ardından Tahran’a ziyarette bulunmuş ve Rafsancani önderliğindeki İran hükümetince çok sıcak karşılanmıştı. 28-29 Şubat 1992 bağımsızlık referandumunun ardından başlayan gerginliğin Nisan ayında kanlı bir savaşa dönüşmesi, Rafsancani’nin çizdiği krizleri fırsata çevirmeye dayalı sızma stratejisiyle İran’a Avrupa’ya da el atması imkanını vermişti.

Bosna-Hersek’in dünyaya çıkış yolu olan Hırvatistan’ın İran’a kolaylık sağlaması için bu dönemde Rafsancani’nin Hırvatistan cumhurbaşkanı Franjo Tudzman’a rüşvet verdiği iddia edilmektedir. Bu yolla İranlıların geçişinden öte, Bosna Savaşı’nda İran ile rekabete giren Sünni savaşçı gönüllülere engel çıkartılmasının hedeflendiği, Bosna içerisinde de bu yolla bazı Arap gönüllü liderlere Hırvatlara para ile suikast yaptırıldığı iddia edilmektedir. Bu suikastlerden en meşhur olanlardan birisi Arap gönüllülerin liderlerinden, Bosna hükümeti ve halkı ile iyi ilişkilere sahip Arap din adamı Enver Şaban’ın 14 Aralık 1995’te Zepce’de Hırvatlar tarafından öldürülmesi olup bu suikastin Rafsancani tarafından Hırvatlara para ödenerek yaptırıldığı iddia edilmektedir. 

Bosna Savaşı boyunca Boşnaklara stratejik yardımlarda bulunan İran savaş boyunca bu ülkede üslenerek savaş sonrasında da etkinliğini Rafsancani’nin politikaları sayesinde halen sürdürmektedir.

Bu krizler haricinde Rafsancani Afganistan İç Savaşı, Tacikistan İç Savaşı gibi krizlere de müdahil olduğu gibi savaş olmayan ülkelerde de profesyonel örgütlenmelere önem verdi, bir taraftan bunları yaparken diğer taraftan İran’ın dışarıya yönelik açık söylemini Humeyni dönemine oranla yumuşak tutmaya özen gösterdi. 

Arap ve Avrupa ülkeleri açılımı

Humeyni döneminde çok gerilen Suudi Arabistan-İran görüşmelerini onarmaya önem veren Rafsancani, Körfez Krizi’nin ardından Suudi Veliahdı, geleceğin kralı Kral Abdullah (1924-2015) ile iletişim kanalları açtı. Hafız Esed rejimi ile Humeyni döneminde kurulan sıcak ilişkileri ve dayanışmayı daha da artırdı.

Batılı ülkelerle 1980’li yıllarda kopmaya başlayan ilişkiler Rafsancani döneminde ticaret üzerinden yeniden kuruldu. Cazip tekliflerle özellikle Alman ve Fransız şirketleri İran’a yatırıma teşvik edildi. Avrupalıların İran ile ekonomik ilişkileri normalleştirmeye başlamasından endişe eden ABD, Ocak 1996’da yürürlüğe soktuğu yasa ile İran’a 20 milyon dolardan fazla yatırım yapan şirket ve ülkelere yaptırım uygulamaya başlayarak Rafsancani’nin Batılı yabancı sermaye çekme planlarını baltalasa da Rafsancani döneminde Batı ile İran arasındaki ticaretin artışını durduramadı. Rafsancani’nin Batı ile kurduğu ilişkilerin açığa çıkan politik meyveleri ise Rafsancani’den sonra cumhurbaşkanı olan Muhammed Hatemi (1943-) döneminde alınacaktı. 

İran ekonomisi

Rafsancani ekonomide dış politikada olduğu kadar başarılı olamadı. Bunda döneminde (1989-1997) petrol fiyatlarının düşük seyretmesinin ve Irak ile savaşın etkilerinin büyük payı vardı. Ayrıca bu dönemde İran’da yolsuzluğun çok yayıldığı iddia edildi. Büyüme oranları düşük, sık sık negatifte seyrederken 1992-1993’te büyük bir cari kriz, 1992 ve 1995’te işçilerin geniş protestolarıyla ekonomik sorunlar kaynaklı küçük çapta bir sosyal patlama ortaya çıktı. 

Rafsancani ise döneminde yaşanan bu ekonomik durgunluğu görevden ayrıldıktan sonra geçiş dönemi etkisi olarak savundu. Rafsancani’nin ekonomiyi serbestleştirme çabalarına darbe vuran ise dini lider Hamaney’in Devrim Muhafızları gibi kurumları ekonomiye derinlemesine daldırması ve kendi paralel ekonomi yönetimi kurma çabaları oldu.

Rafsancani-Hamaney ilişkisi (1989-1997)

Hamaney’i dini liderlikte varisi olmak üzere Humeyni’ye öneren ve bu kararın açık duyurusunu yapan kişi olan Rafsancani bu dönemin başında Hamaney ile gayet iyi ilişkilere sahipti. İkilinin arkadaşlığı Humeyni’ye öğrencilik yaptıkları günlere, oldukça geçmişe dayanıyordu. 1980’li yılların başında rejim içinde giriştikleri iktidar mücadelesinde aynı kanatta yer almışlardı. 

Fakat özellikle Rafsancani’nin ikinci döneminde (1993-1997) iki isim arasındaki iktidar yarışı su yüzüne çıktı. İlk döneminde İran adına dünyada bilinen, akla gelen ilk ismin Rafsancani olması, yetkileri teorik olarak cumhurbaşkanlığı makamının çok daha üstünde olan dini lider Hamaney’i rahatsız etmeye başlamıştı.

Hamaney özellikle 1992 yılından itibaren kendisine bağlı ayrı bir örgütlenmeye giderek dini liderlik altında sınırsız güçte bir ekonomi, istihbarat, danışmanlık ağı kurmaya başladı ve cumhurbaşkanını fiilen sınırlandırmaya girişti. İkili, anlaşmazlık ve rekabetlerine dair kamuoyu önünde atışmaktan kaçınırken Hamaney 1997 seçimleri öncesinde “Kim cumhurbaşkanı seçilirse seçilsin Haşimi Rafsancani kadar iyi çalışabileceğimizi zannetmiyorum” diyerek Rafsancani’ye övgüde bulundu. 

23 Mayıs 1997 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hamaney meclis başkanı muhafazakar aday Natık Nuri’yi (1944-) desteklerken pragmatist muhafazakar olarak vasıflandırılan Rafsancani reformist aday eski İslami İrşad ve Kültür Bakanı Muhammed Hatemi’yi (1943-) destekledi. Hatemi bu seçimde %69 oy alarak ezici bir zafer kazanırken Nuri %25 oy alabildi.

1997 Seçimi ve cumhurbaşkanlığının Hamaney tarafından Rafsancani’den alınıp Hatemi’ye verilmesi töreni: 

Siyasetin 'abisi' (1997-2005) 

Rafsancani’nin İran siyasetindeki etkisi cumhurbaşkanlığından ayrılmasından sonra da devam etti. Reformist Hatemi hükümeti ile Hamaney ve dini rehberliğine bağlı kurumlar arasında çıkan anlaşmazlıklarda arabulucu rol oynadı.

2005 cumhurbaşkanlığı seçimi

Rafsancani 17 Haziran 2005 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde aday oldu ve eleme komitesinden onay aldı. Pragmatist muhafazakar kimliğinden öte reformist politikalarla öne çıkması bazı uzmanları onu bu seçimde reformist adaylardan saymaya yönlendirdi. Seçimin ilk turunda %21,13 oy alarak birinci gelse de ikinci turda %35,93 oy alarak %61,69 oy alan muhafazakar aday Tahran Belediye Başkanı Mahmud Ahmedinejad’a  (1956-) yenildi. Bu sonucun alınmasında Rafsancani’nin reformist tabanın oyunu yeterince çekemediği ve verdiği yolsuzlukla zenginleşmiş politikacı imajının yoksul halkı kendilerine vaadlerde bulunan Ahmedinejad’a yönlendirdiği değerlendirmesi yapıldı. 

Bu yenilginin ardından Rafsancani, üyesi olduğu rejimi dini denetleme mekanizması olan Uzmanlar Meclisi’nde faaliyetlerine yoğunlaştırarak Başkanı Ayetullah Ali Meşkini’nin (1922-2007) ölümünün ardından girdiği seçimle 2007’de Uzmanlar Meclisi Başkanı oldu. Seçimi öncesinde Huccetulislamlıktan Ayetullahlığa yükseltilmesi siyasi bulunarak Havza çevrelerinde tepki topladı. 

Muhalif Rafsancani (2009-2017)

12 Haziran 2009 cumhurbaşkanlığı seçiminde hile yapıldığı iddiaları üzerine başlayan halk isyanının şiddetle bastırılması, çok sayıda protestocunun öldürülmesi, protestoculara gözaltı ve hapiste işkence ve tecavüz edildiğinin ispatlanması Rafsancani’nin uygulamaları eleştirmesine sebep oldu. Uzmanlar Meclisi başkanı olması eleştirilerine ayrı bir önem katıyordu. Hamaney ve Ahmedinejad’ın muhalifleri şiddetle bastırmaya çalıştığı günlerde 17 Temmuz 2009’da Tahran’da cuma namazı hutbesinde uygulamaları hafif dille de olsa alenen eleştirmesi dini lider ve altındaki kurumların hışmını Rafsancani üzerine çekmeye başladı. Hatta Hamaney kendisini isim vermeden ama açıkça ima ederek “hain” olarak vasıflandırdı.

Bu seçimde cumhurbaşkanı adaylarından biri olan ve hile yapıldığı iddialarının öncülerinden Mehdi Kerrubi (1937-) Rafsancani’nin yakın dostlarından biriydi. Daha sonra ev hapsine alınacak olan Kerrubi ile bir arada görünmekten sakınmadı.

Bu gelişmeler üzerine 2011’de bu krizde Hamaney’i destekleyenlerin ezici üstünlüğe sahip olduğu Uzmanlar Meclisi başkanlığı seçimlerini kaybetti. 2011’de kızı Faize, 2012’de ise oğlu Mehdi, 2009 seçimleri sürecinde halkı isyana teşvik ettikleri gerekçesiyle tutuklandı. 

2013 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olma girişiminde bulunan Rafsancani, eleme heyetince çok yaşlı olduğu gerekçesiyle elendi. Bunun üzerine kendisi gibi reformistlerle de diyalog içerisinde pragmatist muhafazakar olacağı değerlendirilen mevcut İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi (1953-) desteklediğini açıkladı.

Ölümü

Rafsancani’nin 8 Ocak 2017’de kalp krizi geçirip aniden öldüğü açıklandı. 82 yaşında olmasına rağmen sağlığı iyi olarak bilinen Rafsancani’nin ölümünün doğal olmadığı iddia edildi. Kızı Faize isim vermeden babasının Hamaney tarafından öldürüldüğünü ima etti.

Faize Rafsancani’nin babasının ölümünün ardından gerçekleştirdiği, Hamaney ve Devrim Muhafızları’nı sorumsuzluk ve sınırsızlıkla eleştirdiği bir röportajı:

İran rejimi Rafsancani’ye resmi anma düzenlerken Tahran başta olmak üzere İran şehirleri Rafsancani’nin Hamaney ile birlikte resimleri ile donatıldı.

Devrimin oturmasında ve İran rejiminin pragmatist ve sızmacı bir tutum kazanmasında çizdiği stratejiler ile derin iz bırakan, 1979’dan ölümüne değin İran siyasetinde önemli yer tutan, 1980’li yıllarında devrimin muhafazakar kanadının sözcüsü, 1990’lı yıllarda müesses nizamın pragmatist yüzü, 2000’li yıllarda sistem içi arabulucu, 2010’lu yıllarda ise sistem içi muhalefet olarak tezahür eden Ekber Haşimi Rafsancani, İran üzerine çalışanların ihmal etmemesi gereken önemli bir isim olarak tarihte yerini aldı. 

Hakkında bazı suçlamalar

1994’te Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te gerçekleşen 85 kişinin öldüğü bir Yahudi kültür merkezine düzenlenen saldırıların planlayıcılarından olduğu gerekçesiyle Arjantin mahkemesince hakkında yakalama kararı çıkarıldı. 

Eylül 1992’de Almanya’da İranlı Kürt muhalif liderlerin bir Yunan lokantasında öldürüldüğü saldırıya emir verenlerden biri olduğu gerekçesiyle 1997’de Alman mahkemesince suçlandı.

Cumhurbaşkanlığı döneminde özellikle yaptığı özelleştirmelerde yolsuzluk yaptığı ve bu yolla büyük bir servet edindiği gerekçesiyle İran’da hem muhafazakar hem de reformist çevrelerce suçlandı.

Bosna Savaşı’nda Hırvat cumhurbaşkanı Franjo Tudzman’a (1922-1999) Bosna’da İran’ın geçiş ve çalışmalarına kolaylık sağlaması, Sünni savaş gönüllüsü ve yardım kuruluşlarına engel olunması, Bosna içerisinde etkili Sünni gönüllü liderlere suikast düzenlenmesi için İran rejimi adına rüşvet verdiği iddia edildi.

Rafsancani'nin aynı zamanda Ruhullah Humeyni'nin oğlu Ahmed Humeyni'yi (1946-1995) kendisine rakip olarak görüp Hamaney ile beraber zehirlettiği iddia edildi. İddia, Ahmed Humeyni'nin oğlu Hasan Humeyni (1972-) tarafından ortaya atıldı.

Cumhurbaşkanlığı döneminde İran’da yargısız infazların ve çok sayıda idamın gerçekleştiği gerekçesiyle eleştirilen isimlerden biri oldu. Cumhurbaşkanlığı olduğu sırada 2 Aralık 1996’da Kürt azınlığın yaşadığı Kermenşah şehrinde meşhur bir Sünni cami imamı olan Muhammed Rabiei’nin failinin İran rejimi olduğu iddia edilen bir suikaste kurban gitmesinin ardından Kermenşah ve çevresinde başlayan protestoların, rejim güçlerinin halktan 250’den fazla kişiyi öldürmesi ile bastırılması da büyük tepki çekti.

Irak rejiminin zayıflamasından yararlanan ve İran’da üslenmiş bulunan Bedir Tugayları başta olmak üzere Iraklı Şii muhalif silahlı grupların 1990’lı yıllar boyunca bombalı araçlarla Irak’ta gerçekleştirdiği saldırıları yöneten isim olmakla suçlandı.

Kaynak: Mepa News

twtbanner-001.jpg

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.