Devrimden bugüne İran siyaseti ve cumhurbaşkanları dosyası

Devrimden bugüne İran siyaseti ve cumhurbaşkanları dosyası

İran devrimiyle ortaya çıkan cumhurbaşkanlığı makamı, dini liderin geniş yetkileri altında ilginç bir seyir izleyen önemli bir kurum olarak dikkat çekiyor.

İran'da 18 Haziran 2021'de, ülke tarihinin 13. cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirilecek.

1979'da Şah rejiminin yıkılmasıyla cumhuriyet kurulan İran'da, cumhurbaşkanlığı makamının yetkileri tartışma konusu.

İran'da Cumhurbaşkanlığı, dini liderin altında oldukça karmaşık ve belirsiz bir yapıya sahip olmakla eleştiriliyor.

1979 ve öncesinde Ruhullah Humeyni, "Velayet-i Fakih" teorisini İranlılara sadece yasama ve yürütmeye yönelik dini bir kontrol mekanizması gibi sunmuştu. Ancak bu teori, Humeyni'nin öldüğü 1989'da ülke siyasetinin her alanında en yüksek makam haline geldi.

1989'da Ali Hamaney bu genişletilmiş yetkileriyle dini liderlik makamına yerleştiğinden, döneminde cumhurbaşkanları ile sık sık güç mücadelesine girdi.

İran'da devrimden bu yana dini liderlik kavramından ayrı olarak cumhurbaşkanlığı dönemleri şu şekilde:

1) Geçiş Dönemi: Mehdi Bazargan, Ebulhasan Benisadr, Ali Recai (1979-1981)

2) Ali Hamaney Dönemi (1981-1989)

3) Haşimi Rafsancani Dönemi (1989-1997)

4) Muhammed Hatemi Dönemi (1997-2005)

5) Mahmud Ahmedinejad Dönemi (2005-2013)

6) Hasan Ruhani Dönemi (2013-2021)

Cumhurbaşkanlığı dönemlerindeki etkileri üzerinden Hamaney devrimci, Rafsancani restorasyoncu, Hatemi reform girişimcisi, Ahmedinejad popülist muhafazakar, Ruhani ise dengeci olarak tanımlanmaktadır.

Mehdi Bazargan'ın geçici hükümeti dönemi (Şubat-Kasım 1979)

1 Şubat 1979'da Fransa'dan İran'a dönen Ruhullah Humeyni, üç gün sonra 4 Şubat 1979 tarihinde devrime destek veren Şah muhaliflerinden Mehdi Bazargan'ı (1907-1995) başbakan olarak atadı.

Bazargan "Liberal Demokrat İslamcı" olarak bilindiğinden geçiş dönemine uygun yumuşak biri olarak görülüyordu. 11 Şubat 1979 itibariyle ise İran'da Şahlık rejimi tamamen sona erdi.

bazargan.jpg

Humeyni ve Bazargan, Şubat 1979

Bazargan kurulacak yeni rejimin adının 'İran Demokratik İslam Cumhuriyeti' olmasını teklif ettiyse de Humeyni bunu kabul etmeyip, ismin 'İran İslam Cumhuriyeti' olması gerektiğini belirtti.

1 Nisan 1979'da İran'ın cumhuriyet olmasını da içeren yeni anayasa referandumla kabul edildi. Bu dönemden itibaren Bazargan ve Humeyni arasında anlaşmazlıklar arttı. 4 Kasım 1979'da Tahran'da ABD Büyükelçiliği çalışanlarının Humeyni'nin desteklediği üniversite öğrencileri tarafından rehin alınması üzerine bu eylemi eleştiren Bazargan 6 Kasım 1979'da görevinden istifa etti.

Bazargan öldüğü zaman kadar, yeni İran rejiminin sessiz bir muhalifi olarak Tahran'da yaşamaya devam etti. Böylece zaten geçici hükümetin başı olarak düşünülen Bazargan dönemi 9 ay içinde son bulmuş oldu.

25 Ocak 1980 İran cumhurbaşkanlığı seçimi

Geçici hükümetin istifasıyla ülkede 25 Ocak 1980 cumhurbaşkanlığı seçimleri hazırlıkları başladı. Başlangıçta en güçlü aday olarak görülen Celaleddin Farsi'nin İran vatandaşı olmakla beraber Afgan kökenli olduğu ortaya çıkınca adaylığı iptal edildi. Çünkü devrim sonrası İran yasalarına göre cumhurbaşkanının başka ülke kökenli olması yasaklanmıştı.

Humeyni, mollaların cumhurbaşkanı ve başbakan olmayacağı sözünü verdiğinden, seçimde mollaların adaylığı kabul edilmedi.

En güçlü aday olarak kabul edilen Ebulhasan Benisadr (1933-) yüzde 75,6 oyla seçimi kazandı.

Oyunu kullanan Humeyni ise kime oy verdiğine dair açıklama yapmayı reddetti.

Ebulhasan Benisadr Dönemi (Şubat 1980-Haziran 1981)

sadr.jpg

Ebulhasan Benisadr

Şah rejimi muhalifi Benisadr, devrimde Humeyni'yi destekleyen bir isimdi. Humeyni'nin Fransa'da olduğu dönemde onunla birlikte çalışmıştı. İktisatçı olan Benisadr'ın en büyük vaadi ekonomik krizde olan İran ekonomisini düzeltmekti.

Fakat Şubat 1980'de görevine başlayan Benisadr; Rafsancani, Beheşti, Hamaney gibi Humeyni'nin öğrencisi mollaların büyük muhalefetiyle karşılaştı.

Molla oldukları için seçimlere katılamayan bu isimler siyasi sahada müttefik halde Benisadr'ın hareket alanını kısıtlamaya başladılar. Bu iktidar yarışında taraflar birbirlerini sık sık Humeyni'ye şikayet etmekteydiler.

Başlangıçta İran'da cumhurbaşkanlığı ile beraber başbakanlık makamının da olmasına karar verilmişti. Fiilen 6 Kasım 1979'dan beri boş olan başbakanlık makamına İran meclisi, Benisadr'ın arzusunun aksine, bu ismin aleyhtarı mollalara yakın olan Ali Recai'yi (1933-1981) getirdi.

Ağustos 1980'de göreve başlayan Recai ile Benisadr bu dönemin ardından iktidar savaşına girdiler.

Eylül 1980'de başlayan İran-Irak Savaşı'nın başlarında Irak'ın savaşı önde götürmesi Rafsancani, Beheşti, Hamaney gibi mollalara Benisadr'ı eleştirme imkanı verdi.

Benisadr ise "başarısızlığın kendisiyle ilgili olmadığı" savunmasında bulundu. Eleştirilerin önünü alabilmek için asker kökenli olmamasına rağmen cepheye giderek askeri birtakım incelemelerde bulundu.

Aleyhine yapılan lobicilik faaliyetlerinin ardından, 21 Haziran 1981'de İran meclisi Benisadr'ı azletti.

Yargılanmaktan korkan Benisadr, bir müddet İran'da gizlendikten sonra 29 Temmuz 1981'de bir savaş uçağıyla İran'dan kaçarak Fransa'ya sığındı ve İran halkına rejimi devirme çağrısında bulundu.

Halen İran rejimi muhalifi olarak Fransa'da yaşayan Benisadr'ın azlinin ardından yakın çevresindeki isimler Humeyni'nin 25 Ocak 1980 seçimlerinde Benisadr'a değil, yalnızca yüzde 3,35 oy alabilen Hasan Habibi'ye oy verdiğini açıkladılar.

24 Temmuz 1981 seçimi ve Ali Recai Dönemi (Ağustos 1981)

Benisadr'ın azliyle İran 24 Temmuz 1981'de erken cumhurbaşkanlığı seçimine gitti.

Bu seçimde sadece iktidardaki 'İslami Devrim Partisi'nin adayları yarışabildi. Rejimin işleyişini denetlemek üzere kurulan mollalar meclisi net olmayan kriterler üzerinden ilk kez bu seçimde adayları eledi. Yapılan seçimlerde Humeyni ve talebelerinin açık desteğini alan ve karşısında güçlü rakipler bulunmayan, Benisadr dönemi başbakanı Ali Recai (1933-1981) yüzde 87,7 oyla cumhurbaşkanı seçildi.

Rejim muhalifleri bu seçimde hile yapıldığını iddia etti. Daha sonraki İran seçimlerini de "göstermelik, hileli, rejimin kendisini meşrulaştırma amacına yönelik bir tiyatro" olarak nitelediler.

Humeyni'nin iktidarında hile eleştirileri daha yoğun bir hal aldı.

Ali Recai kendisine başbakan olarak molla sınıfından Cevad Bahuner'i (1933-1981) seçti. Devrime katılan diğer unsurlar bu döneme kadar büyük ölçüde tasfiye edildiğinden Humeyni'nin mollaların cumhurbaşkanı ve başbakan olmayacağına dair sözünü hatırlatanların sesi cılız kaldı.

recai.jpg

Ali Recai

cevad.jpg

Muhammed Cevad Bahuner

Göreve başlamalarından yalnızca dört hafta sonra 30 Ağustos 1981'de Recai ve Bahuner başbakanlık binasını hedef alan bir bombalı saldırıda hayatını kaybetti.

Saldırıyı Şah rejimine karşı Humeyni ile birlikte mücadele edip, 1980'de Humeyni ile iktidar savaşına giren 'Halkın Mücahitleri' örgütünün düzenlediği belirtildi. Böylece Recai dönemi de son bulmuş oldu.

2 Ekim 1981 cumhurbaşkanı seçimi ve Ali Hamaney'in ilk dönemi (1981-1985)

30 Ağustos 1981 saldırısının ardından İran'ın 2 Ekim 1981'de cumhurbaşkanlığı seçimine gitmesi kararlaştırıldı.

Ara dönemde hükümete molla sınıfından Muhammed Rıza Mehdevi Kani (1931-2014) başkanlık etti.

Mollalardan oluşan aday eleme konseyi Ali Hamaney dışında ünlü bir adayın seçime girmesine izin vermedi.

Humeyni rejimi İran-Irak Savaşı'ndan da faydalanıp konumunu sağlamlaştırmış, muhalif sesler kısılmıştı. Artık sisteme katılanlar arasında Humeyni'nin cumhurbaşkanı ve başbakanların molla sınıfından olmayacağı sözünü öne süren kimse kalmamıştı.

Bu sebeple kendisinin Kum Havzası'ndan talebesi Ali Hamaney, Humeyni'nin açık desteğiyle aday oldu. 

2 Ekim 1981'de Ali Hamaney yüzde 95 oyla cumhurbaşkanı seçildi.

Hamaney kendisine başbakan olarak Ali Ekber Velayeti'yi (1945-) seçti. Fakat İran meclisi güven oylamasında Velayeti'ye ret oyu verdi.

Bunun üzerine Hamaney istemeyerek de olsa mecliste çoğunluğun istediği Mir Hüseyin Musavi'yi (1942-) başbakan yaptı.

musavi.jpg

Mir Hüseyin Musavi

Böylece Hamaney ve Musavi arasında zoraki bir hükümet kuruldu. Hamaney de Musavi de İran'ın Tebriz merkezli Doğu Azerbaycan Eyaleti'ne bağlı Hamane ilçesi asıllı olan Azeri Türklerindendi.

İki isim de devrim sonrasında cumhurbaşkanı ve başbakanlık makamında Fars olmayıp Türk olan yegane isimlerdi. Fakat bu yakınlığa rağmen iki isim hükümeti birlikte yönetecekleri 8 yıl boyunca anlaşamadılar.

Hamaney-Musavi Hükümeti döneminde Humeyni Velayet-i Fakihlik makamını, başta sunduğu fetva ve şer'i denetim makamının ötesinde, yönetimin tepesinde bir makam olarak sunmaya ve uygulamaya başladı.

Yürütme git gide Humeyni'den habersiz ve izinsiz çalışamaz hale geldi. Bunda Hamaney'in Humeyni'ye bağlılığı önemli rol oynadı. Meclis Başkanı Haşimi Rafsancani'nin konumu da bu dönemde güçlendi.

Rejim değişikliği ve savaş nedeniyle bozulan İran ekonomisinin idaresi bu dönemin en önemli konularından biri oldu.

Ekonominin idaresi kendisine bırakılan Musavi'nin ekonomi yönetimi halk tarafından savaş şartlarında nispeten başarılı bulundu. Halkın, rakibi olarak gördüğü Musavi'ye övgüleri bu dönem Hamaney'i oldukça rahatsız etti.

1982'de savaşın başında İran topraklarında ilerleyen Irak güçleri, İran'ın karşı saldırısıyla ülkeden çıkartıldı. Bunun üzerine Irak lideri Saddam Hüseyin ateşkes istedi. Başbakan Musavi ve bazı mollalar İran'ın ateşkesle bu yıkıcı savaştan çekilip kendi sorunlarına odaklanmasından ve kültürel devrim ihracından yanaydı.

Fakat Hamaney ve Rafsancani savaşın devamını, İran'ı içeriden dizayn etmek için bir fırsat olarak görüyordu. Ayrıca Saddam rejimini devirip Irak'ta İran yanlısı bir rejim kurabileceklerine inanıyorlardı.

Hamaney ve Rafsancani Humeyni'yi savaşın devamına ikna ettiler. Humeyni, Saddam rejimini devirmek üzere İran ordusunun savaşı Irak topraklarına taşıyacağını açıkladı.

Hamaney'in ilk dönemi savaş, ekonomik sıkıntılar ve devrim coşkusuyla sürdü.

16 Ağustos 1985 cumhurbaşkanlığı seçimi ve Hamaney'in ikinci dönemi (1985-1989)

16 Ağustos 1985'te gerçekleştirilen ve sistemde yer bulamayan muhalefetin boykot ettiği cumhurbaşkanlığı seçiminde de mollalardan oluşan aday eleme konseyi Hamaney'in seçilmesini garantileyecek bir eleme sürecine gitti. Seçimi yüzde 87,9 oyla yeniden Ali Hamaney kazandı.

Hamaney, siyasi dengeler gereği yine istemeyerek de olsa Musavi'yi başbakan atamak zorunda kaldı. İkilinin liderlik ettiği hükümet güven oyu aldı.

Yeni dönemde ekonomik sıkıntılar sürerken savaş daha da şiddetlendi. 1986-1987 döneminde İran çok ağır insan kaybına karşın, Irak topraklarında sınırlı ilerlemeler gerçekleştirebildi.

1988'de Irak'ın karşı saldırısıyla İran ordusu Irak'tan tamamen çıkartıldı. 8 senenin ardından savaş başladığı noktaya döndü. İki taraf da yüz binlerce insan kaybedip onarılması uzun yıllar alacak ekonomik hasara uğramıştı.

Irak'ın 1982'den beri açıkta kalan bir ateşkes teklifi bulunmaktaydı. Rafsancani ve Hamaney İran'da iç dizaynı istedikleri yönde tamamladıklarından ve Saddam rejimini devirmekten ümit kestiklerinden bu kez Humeyni'yi ateşkese ikna etmeye çalıştılar.

30 Temmuz 1988'de Birleşmiş Milletler'in ateşkes çağrısını Irak hemen kabul etmişti. 8 Ağustos 1988'de Rafsancani ve Hamaney'in telkinleri sonucunda Humeyni de ateşkes teklifini kabul etti.

Humeyni daha önce savaş için "20 yıl da sürse Saddam devrilene kadar savaş devam edecek, aksi zehir içmek olur" şeklinde açıklamasında bulunmuştu.

Bu doğrultuda ateşkesi kabul ederken "zehri içmek zorunda kaldım" açıklamasında bulunmuştur.

İran'da dini liderliğin gücünün zirveye ulaşması ve cumhurbaşkanını iyice sınırlaması (1988-1989)

1988'de Irak ile savaşının bitmesinin ardından ekonomik ve sosyal sorunlarına yönelen İran'da Cumhurbaşkanı Ali Hamaney ve Başbakan Mir Hüseyin Musavi önderliğindeki hükümet, işçi kanununda reforma girişmişti.

Kanuni değişikliklere müdahil olan Humeyni'nin bazı teklifleri, bazı hükümet üyeleri ve havzadaki mollalarca İslam'ın hükümleri ile çelişir bulunmuştu.

Bunun üzerine Humeyni, Velayet-i Fakih makamının Şiilerin beklenen Mehdi'si Kayıp İmam'a yardımcı olarak, İslam'da yeni hükümler belirleme hakkı da olduğunu iddia etti. Böylece kanunların istediği yönde değişmesini sağladı.

Şia inancında masum olduklarına, Allah'tan vahiy aldıklarına, her şeyi bildiklerine ve kainatı diledikleri gibi yönettiklerine inanılan imamların sonuncusu 12. İmam/Mehdi'dir. Halen yeryüzünde olduğuna ve bir gün ortaya çıkacağına inanılan Mehdi'nin de diğer masum imamlar gibi dinde teşri (yasama) yapma yani İslam'ın hükümlerini değiştirebilme hakkına sahip olduğuna inanılmaktadır.

Şia'daki Mehdi inancını işleyen Şii din bilginleri Mehdi'nin ortaya çıktığında mevcut İslam hükümlerini dilediği gibi değiştirebileceğini belirtmektedirler. Böylece Humeyni Velayet-i Fakih teorisini 12. İmam/Mehdi'ye yardımcılık yetkisi üzerine inşa ettiğinden, idaresinin ve hayatının son döneminde imamın yardımcısı olarak dinde hükümleri değiştirebileceğini de iddia etmiştir.

İranlı idareciler Humeyni'nin bu çıkışını da kabullenmişlerdir. Fakat bu çıkış, o döneme dek Humeyni'nin Velayet-i Fakih teorisini kabullenen bazı Şii mercilerinin dahi tepkisini çekmiş, bunu yardımcılıktan öte kendini imamın makamında görme olarak vasıflandırmışlardır.

Fakat bu dönemde Necef'in etkisinin Irak'taki gelişmelere paralel olarak kısıtlanması ve Kum'un tamamen İran'ın yeni rejiminin kontrolünde olması nedeniyle bu tartışmalar İran rejimini tehdit eder seviyeye ulaşmamıştır.

Böylece Humeyni'nin son döneminde İran'daki dini liderliğin gücü, İslam'ın emirlerini dahi aşacak bir konuma yükseltilmiş, bu da cumhurbaşkanının yetkilerinin tamamen dini liderlik makamınca kuşatılmasıyla sonuçlanmıştır.

Humeyni'nin ölümü ve Hamaney'in dini lider olması (1989)

4 Haziran 1989'da İran'ın dini lideri Humeyni öldü.

Humeyni'ye en yakın isimlerden ve meclis başkanı Rafsancani, Humeyni'nin kendi yerine Hamaney'i bıraktığını açıkladı.

Bu açıklama üzerine mollalardan oluşan 'Uzmanlar Meclisi' Cumhurbaşkanı Hamaney'i görevini tamamlamasına az bir süre kala dini lider seçti. 

Humeyni dönemi boyunca dini liderliğin yetkisi artıp, 1988'de mutlaklaştığından Hamaney, cumhurbaşkanlığı dönemiyle kıyaslanamayacak yetkilere sahip oldu.

Rafsancani, kendisine desteğine karşılık Hamaney'den cumhurbaşkanlığı sözü aldı.

İran'da sistem değişimi (1989)

Rafsancani ve Hamaney ikilisi anayasa değişikliğine karar verdiler. Buna göre İran'da başbakanlık makamı kaldırılacak, doğrudan dini lidere bağlı bir milli güvenlik konseyi kurulacaktı.

Bu konseyin yetkileri bakanların yetkilerinin üzerinde olacaktı. Bir cumhurbaşkanının üst üste en fazla iki kez seçime girip cumhurbaşkanı seçilebileceği maddesi aynen korundu.

Muhalefetin boykot ettiği anayasa değişimi referandumu cumhurbaşkanlığı seçimiyle aynı gün olan 28 Temmuz 1989'da oylandı ve gerçekleşti.

28 Temmuz 1989 cumhurbaşkanlığı seçimi ve Rafsancani'nin ilk dönemi (1989-1993)

28 Temmuz 1989 cumhurbaşkanlığı seçimine mollalar sadece Haşimi Rafsancani'nin (1934-2017) ve pek tanınmayan bir aday olan Abbas Şeybani'nin katılmasına izin verdi.

Rafsancani yüzde 96,1 oyla seçildi.

İlk döneminde Rafsancani ile Hamaney oldukça uyumlu çalıştılar. Rafsancani uluslararası kamuoyunda Hamaney'den daha fazla öne çıkan bir isim oldu.

Çıkarcı kişiliğiyle öne çıkan Rafsancani, 1990-1991 Körfez Krizi'nde hem Irak hem de ABD ile pragmatist ilişkilere girdi.

1991'de İran'daki bazı mollalardan gelen, zayıflayan Irak rejimini yıkmak üzere bu ülkeye yeniden savaş açılması teklifini, İran'ı gidişatı kestirilemeyecek yeni bir savaşla uğraştırmaması için reddetti.

Rafsancani Arap ve Batılı ülkelerle iyi ticari ilişkiler kurmaya çalıştı.

Rafsancani döneminde "devrim ihracı" politikasının söylemi yumuşatılarak sözden çok eylemler önemsendi. Önceki döneme göre İran bu dönemde Lübnan başta olmak üzere vekil güç sayısını ve dış çalışmalarını daha artırdı.

Halkın kötü ekonomik koşullardan şikayetlerinin artması üzerine Rafsancani hükümeti ekonomiye özel önem verdi.

Fakat petrol fiyatları düşük seyrettiğinden İran ekonomisi toparlanamadı, refah seviyesi artmadı. Rafsancani'nin Batı'dan yabancı sermaye çekme girişimleri ise ancak halefi Hatemi döneminde etkili derecede meyve verecekti.

11 Haziran 1993 cumhurbaşkanlığı seçimi ve Rafsancani'nin ikinci dönemi (1993-1997)

11 Haziran 1993 Cumhurbaşkanlığı seçimleri yine mollaların pek çok adayı elemesiyle başladı.

Seçime katılım yüzde 50'lere düşerken Rafsancani yüzde 64, güçlü bir aday olmayan en yakın rakibi Ahmed Tevekkuli (1951-) ise yüzde 24,3 oy aldı.

Rafsancani'nin ikinci döneminde, ilk dönemine göre iki farklı husus göze çarptı. İlki Hamaney'in dini liderliğe yüklenen mutlak yetkilerini kullanmaya başlamasıyla Rafsancani ile giriştiği güç mücadelesi, ikincisi de toplumdan gelen talepler doğrultusunda rejimin giyim kuralları başta olmak üzere sosyal kurallarda Rafsancani'nin dahliyle gevşemeye gitmesi oldu.

İran'ın bu dönemde Çin, Rusya ve Avrupa'dan yabancı yatırım teklifleri bulması üzerine ABD Ocak 1996'da İran'a 200 milyon dolardan fazla yatırım yapacak devlet ve şirketlere yaptırım uygulama kararı aldı.

Bu karar İran'a yabancı sermaye akışına kısmen engel olmakla beraber ABD tarafından da daha çok blöf olarak tutulup, çoğu zaman uygulanmadı.

1996'dan itibaren Hamaney ve Rafsancani arasındaki gerilim iyice su yüzüne çıktı. Yine 1996'da en şiddetlisi Kürt bölgelerinde olmak üzere azınlıkların yaşadığı yerlerde ciddi şiddet olayları meydana geldi.

2 Aralık 1996’da Kürt azınlığın yaşadığı Kirmenşah şehrinde meşhur bir Sünni cami imamı olan Muhammed Rabie failinin İran rejimi olduğu iddia edilen bir suikaste kurban gitti.

Bunun ardından Kirmenşah ve çevresinde protestolar patlak verdi. Protestoların rejim güçlerinin halktan 250’den fazla kişiyi öldürmesiyle bastırılması da büyük tepki çekti.

23 Mayıs 1997 cumhurbaşkanı seçimi ve Hatemi'nin ilk dönemi (1997-2001)

23 Mayıs 1997 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, öncesinde iki dönem üst üste cumhurbaşkanı olduğundan Rafsancani aday olamıyordu.

Hamaney açık şekilde, muhafazakar bir aday olan meclis başkanı Ali Ekber Natık Nuri'yi (1944-) desteklerken Rafsancani daha örtülü bir biçimde1982-1992 dönemi Kültür Bakanı reformcu Muhammed Hatemi'yi (1943-) destekledi. 

Seçime katılım yüzde 80 ile rekor seviyede gerçekleşti. Beklenenin çok üzerinde, yüzede 69'luk bir oy oranıyla seçimleri kazanan Muhammed Hatımi'nin en yakın rakibi Natık Nuri yüzde 24,9 oy oranında kaldı.

Azınlık bölgelerinde Hatemi'nin oy oranı daha da yükseliyordu. Bu gelişme dünya basınında dini lidere halkın başkaldırısı olarak da işlendi.

mohammad-khatami.jpg

Muhammed Hatemi

Muhammed Hatemi baştan itibaren İran Devrimi'ni ve Humeyni'yi destekleyen bir isimdi. Fakat Hamaney ve hatta Rafsancani kadar muhafazakar bir isim değildi.

Molla sınıfından olmakla beraber havza eğitimi azdı, Isfahan Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunuydu. Almanya'da da yaşamış ve eğitim görmüştü. 1982'den 1992'ye 10 yıl İran Kültür Bakanı olarak görev yapmıştı.

1992'de "şahsi hayatında ve bakanlık çalışmalarında devrimin ilkelerine uymayan gevşeklikte olduğu" suçlamalarıyla muhafazakarların baskılarıyla Rafsancani, Hatemi'yi azletmek zorunda kalmıştı.

Hatemi, 1997 seçimleri öncesinde sistemin tıkandığını işlemiş ve kapsamlı reform sözü vermişti.

1997 seçimlerinden itibaren İran'daki muhafazakar ve reformcu mücadelesi politikaya yön veren başat kavramlardan olacaktı.

Hatemi hükümeti, reform sözlerini tutmakla Hamaney'in tepkisini çekmemek arasında başından itibaren bocaladı.

Bazı reform girişimleri 1998'de Hamaney tarafından yönetilen kurumların karşı saldırılarıyla, yargının Tahran belediye başkanı Gulam Hüseyin Kerbeşçi gibi Hatemi'ye yakın bazı isimleri tutuklamasıyla karşılık gördü.

1998'de muhafazakar ve reformcu bazı siyasetçiler ve yazarlar karşılıklı faili meçhul suikastlara uğradı. Aynı yıl boyunca Hamaney ve Hatemi gerginliği tırmandı, iki isim de üstü örtülü olarak birbirlerini halka şikayet etmeye başladılar. 

1999 yazında Tahran Üniversitesi başta olmak üzere yüksek eğitim kurumlarındaki Hatemi yanlısı öğrencilerin protestoları gündemin ilk maddesi oldu.

Protestocular Hamaney resimlerini yaktılar, rejim ve Humeyni aleyhine de sloganlar attılar.

Başlangıçta protestolara şiddetle cevap verilmemesini savunan Hatemi, bu gelişmeler üzerine zor bir konumda kaldı.

1999 yazında İran'da bir iç savaş ihtimali bile konuşulmaya başlanmışken Hatemi pes edip reform projelerinden büyük ölçüde vazgeçti, ekonomi gibi alanlara yöneldi.

Hatemi'nin pes etmesiyle dini lidere doğrudan bağlı Milli Güvenlik Konseyi fiilen bakanlar kurulu haline gelip hükümeti oldukça sınırladı.

Özellikle ülkenin dış siyaseti ve güvenlik politikalarına tamamen bu konsey bakmaya başladı. Hatemi'nin de emirlerine girmesiyle bu konsey, Hatemi'nin reformcu görüntüsünden dışarıda ve içeride rejimin imajını olumlu hale getirdiği için faydalandı.

Hamaney ve güvenlik konseyinin de onayıyla Hatemi, Rafsancani zamanındaki yabancı sermaye çekme siyasetini daha da ileriye götürdü.

Hatemi 1998 ve 1999'da batı ülkelerine tura çıktı. 1999'da Papa ile de görüştü, dinler ve kültürler arası diyalog mesajları verdi.

hatemi.jpg

Hatemi ve Papa Jean Paul

Hatemi, Körfez rejimlerinin ve Batılı devletlerin tepkisini çekmemek için, aleyhlerine konuşmamaya dikkat etti, Hamaney ve konseyinin de onlar aleyhine konuşmalarının bir seviyeyi aşmamasına çalıştı.

Hatemi'nin ilk döneminde Almanya ve Fransa ile büyük çapta ticari ilişkiler başladı. Bu iki ülkeden olanlar başta olmak üzere ülkeye yabancı sermaye ve ihtiyaç duyulan maddeler gelmeye başladı.

Fakat Hatemi'nin ilk döneminde petrol fiyatlarının düşük seyretmeye devam etmesiyle beklenen refah artışı gerçekleşemedi.

Hatemi'nin sağladığı olumlu imajın altında 1999'dan itibaren Hamaney'e bağlı kurumlar önceki dönemden daha ileri biçimde İran yönetiminde ve ekonomisinde gücünü artırdı.

Hamaney ile mücadeleye girmeme kararı alan Hatemi, "İran'da cumhurbaşkanlığı makamı devletin sözcüsü olmaktan ibarettir" şikayetini kamuoyuyla paylaşıyordu.

8 Haziran 2001 cumhurbaşkanlığı seçimi ve Hatemi'nin ikinci dönemi (2001-2005)

8 Haziran 2001 seçimi yaklaşırken kendisi için artık kullanışlı bir figür olduğunu düşünen Hamaney, Hatemi'yi bu seçimde destekleme kararı aldı.

Adayları eleyen mollalar konseyi Hatemi'nin karşısına güçlü bir aday çıkmasına izin vermedi.

8 Haziran 2001 seçiminde katılım yüzde 66'da kalırken Hatemi yüzde 76,9 oy aldı. En yakın rakibi olan, 1993 seçiminde de yenilen Ahmed Tevekkuli ise yüzde 15,6 oy alabildi.

Hatemi'nin ikinci döneminde Batılı ülkelerle artan ticari ilişkilerin ve yabancı sermaye girişinin meyveleri alınmaya başladı. Petrol fiyatlarının da artmasıyla Hatemi'nin ikinci dönemi İran ekonomisinin en hızlı büyüdüğü dönem oldu. 

ABD 2001'de Afganistan'ı, 2003'te Irak'ı işgal ederek İran'ı, düşmanı olan iki rejimden kurtarmış oldu.

İran bu iki işgalde de ABD ile doğrudan iş birliği yaptı ve bunu saklamadı.

İşgalin ardından Afganistan ve özellikle Irak, İran nüfuzuna açılmış oldu. Bu siyaseti Hamaney ve ülkenin özellikle dış siyaset ve güvenlikte fiili bakanlar kurulu olan konseyi belirlerken Hatemi de onayladı.

2003'te Hatemi'nin yönetimden büyük ölçüde ayrılarak görev süresinin dolmasını beklemeye başladığı gözlemlendi.

Hatemi döneminde, hayal kırıklığına uğrayan reformcu kanat, İran siyasetinden büyük ölçüde kopmaya başladı.

2003'te gizli tuttuğu nükleer faaliyetlerinin ifşa olmasıyla İran'ın ABD ve AB ile nükleer sorunları başladı.

17-24 Haziran 2005 cumhurbaşkanlığı seçimi ve Ahmedinejad'ın ilk dönemi (2005-2009)

17 Haziran 2005 seçiminde eleme konseyi pek çok tanınmış adayın seçime girmesine izin verdi.

Seçim sonucu da buna bağlı olarak ilk turda hiçbir adayın kazanmaması yönünde gerçekleşti.

İlk turda en yüksek oyu yüzde 21,1 ile eski cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, ikinci en yüksek oyu ise yüzde 19,4 ile Tahran'ın muhafazakar belediye başkanı Mahmud Ahmedinejad (1956-) aldı.

ahmedi.jpg

Mahmud Ahmedinejad

İkinci tura girişte Rafsancani ülkeye ekonomik gelişim vadetmişti.

Ahmedinejad son yıllarda gelir dağılımının oldukça bozulduğunu işleyerek bu dağılımını adilleştirmeyi, İran'ın petrol gelirlerinin bir kısmını doğrudan vatandaşların hesabına aktarmayı vadediyordu.

Ahmedinejad'ın muhafazakar-eşitlikçi söylemi İran'ın taşrasından ve Tahran'ın dar gelirli semtlerinden destek buldu.

Hatemi'nin reformculuk başarısızlığıyla seçimlere katılmama kararı alan bazı reformcular da bu seçimde "kötünün iyisi" tanımlalamasıyla Rafsancani'yi desteklediklerini açıkladılar.

24 Haziran 2005'teki ikinci tur seçimini yüzde 61,7 oyla Ahmedinejad kazanırken Rafsancani yüzde 36 oy oranında kaldı.

Ülkede azınlıkların yoğunlaştığı bölgelerde Rafsancani'nin kazanması dikkat çekti.

Petrol fiyatlarının yükseldiği, İran'ın Batılı ülkelerle ticaretinin arttığı bir ortamda iktidara gelen Ahmedinejad ilk dönemini ekonomik imkanların hükümetine sağladığı rahatlıkla geçirdi.

Rafsancani yerine Ahmedinejad'ın seçilmesinden hoşnut olmayan AB, ABD'nin baskısıyla İran'a 2006'da etkili olmayan, uyarıcı yaptırımlar koydu. 

Ahmedinejad döneminde Hamaney ve ona bağlı kurumların gücü artmaya devam etti. İran'ın artan petrol gelirlerinin doğrudan Hamaney'e aktarıldığı suçlamaları ortaya çıktı.

Ahmedinejad baştan itibaren muhafazakar söylemiyle Hamaney ile uyumlu görüldüyse de daha sonra İran'da rejimin merkezindeki isimlerden Ahmedinejad'ın kendine has bir muhafazakar söylem geliştirdiği, Ahmedinejad'ın Humeyni ve Hamaney'e çok az atıf yapıp onları yeteri derecede övmediği eleştirileri yükseldi.

2008'de petrol fiyatlarının tarihi zirvesini görmesiyle İran'ın kamu kaynakları oldukça arttı.

Fakat bunun dar gelirli vatandaşlara yeterince yansımaması üzerine rejimin bu paraları yolsuzlukla ve israfla bitirdiği suçlamaları gelmeye başladı. 

Ülke içi baskıların artması, ekonomi yönetiminin geniş kaynaklara rağmen başarısız bulunması İran'da 2009 seçimlerine girilirken reformcularını yeniden siyasete döndürdü.

12 Haziran 2009 İran cumhurbaşkanlığı seçimi, seçim sonrası olaylar ve Ahmedinejad'ın ikinci dönemi (2009-2013)

12 Haziran 2009 İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ahmedinejad'ın yeniden aday olacağı bilinirken reformcular karşısına güçlü bir aday çıkarma ihtiyacı hissettiler.

Reformcu adayın eleme konseyinden veto yememesi için geçmişte rejimde üst düzeyde bir isim olması fikri öne çıktı.

Rafsancani'nin o dönem Uzmanlar Meclisi başkanı olması nedeniyle reformcu kanat eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'yi aday göstermek istedi.

Fakat cumhurbaşkanlığı döneminin bıkkınlığını hala üzerinde taşıdığı gözlemlenen Hatemi bu teklifi reddetti. 

Bunun üzerine 1981-1989 dönemi başbakanı Mir Hüseyin Musavi ismi reformcuların adayı olarak öne çıktı. Hatemi açıkça, Rafsancani daha örtülü biçimde Musavi'yi desteklerken 1980'li yıllarda Musavi ile derin anlaşmazlıklar yaşayan Hamaney'in Musavi'nin seçilmesine son derece karşı olduğu bilinmekteydi.

Bu sebeple Hamaney Ahmedinejad'a desteğini saklamadı.

Artan muhafazakar-reformcu gerginliği nedeniyle seçimlere ilgi 1997 seçiminde olduğu gibi yüksekti. Seçim anketlerine de dayanarak hiçbir adayın ilk turda seçimi kazanamaması, Musavi'nin ilk turu az farkla önde tamamlanması bekleniyordu.

Buna rağmen seçimin ardından oyların yüzde 62,6'sının Mahmud Ahmedinejad'ın, yüzde 33,9'unun ise Musavi'nin olduğu açıklandı

Musavi ve diğer bir aday olan Mehdi Kerrubi seçime hile karıştırıldığını iddia etti.

Musavi ve Kerrubi'nin açıklamasını beklemeden Musavi destekçileri Tahran başta olmak üzere şehirlerde "seçimde hileleri protesto" için "Oyum Nerede?" mitinglerine başladı.

Protestocular, Musavi'nin cumhurbaşkanı olmasını istemeyen dini lider Hamaney'in seçim sonuçlarının değiştirdiğini iddia ediyorlardı.

Devrim Muhafızları'nın protestolara müdahalesi çok sert oldu. Onlarca protestocu katledildi, çok geniş bir tutuklama kampanyası gerçekleşti.

Daha sonra tutuklulara yönelik işkence, tecavüz gibi iddialar ortaya atıldı ve bunlara dair veriler paylaşıldı. Musavi ve Kerrubi sıkı bir ev hapsine alındı.

17 Temmuz 2009'da Uzmanlar Meclisi başkanı Rafsancani Tahran'da cuma hutbesinde işkence ve tecavüz iddialarını doğrulayarak protestolara sert müdahaleyi eleştirdi ve kendisinin de seçimlerden şüphede olduğunu belirtti. Bu gelişme Hamaney ve çevresinin Rafsancani'yi hain ilan etmesiyle ve Rafsancani'nin muhalifleşmesiyle sonuçlandı.

Seçimlerin hileli olduğu iddiaları ve protestoların çok sert bastırılmaya çalışılması İran rejiminin imajının küresel çapta oldukça bozulmasıyla sonuçlandı. Protestolar 2010'da bastırılabildi.

ABD'nin BM'nin diğer 4 daimi üyesi olan Fransa, İngiltere, Rusya ve Çin'i yıllar alan ikna çabalarının ardından 2010'da İran'a nükleer faaliyetleri ve uranyum zenginleştirme çalışmalarından ötürü BM yaptırımlar koydu.

Yaptırımlar İran'a ürün girişini engellemekten çok İran'ın petrol başta olmak üzere ihracatını engellemeye yönelikti.

Yaptırımlar 2011'den itibaren yürürlüğe girmeye başladı, 2011'in ikinci yarısında pek çok ülke İran'dan ithalatı kesince ülkede mali kriz başladı. Aynı dönemde İran, Suriye iç savaşına Esed rejimi safında doğrudan dahil olarak İslam dünyasında büyük tepki çekti.

2012'de Ahmedinejad'ın kabinesinden bazı isimlere yönelik büyük yolsuzluk iddiaları ortaya çıktı. İran içindeki ve dışındaki rejim muhalifleri ise asıl büyük yolsuzlukları Hamaney ve ekibinin yaptığını belirtmekteydiler.

Hamaney 2012'den itibaren Ahmedinejad'ı ülkedeki krizlerden sorumlu tutarak suçlamaya başladı. İran 2013 cumhurbaşkanı seçimine ciddi bir siyasi ve ekonomik kriz içerisinde girdi.

14 Haziran 2013 cumhurbaşkanlığı seçimi ve Hasan Ruhani'nin ilk dönemi (2013-2017) 

14 Haziran 2013 cumhurbaşkanı seçiminde Haşimi Rafsancani aday olmuş ve bu hususta Muhammed Hatemi tarafından da desteklenmişti.

Reformcu ve muhafazakar çizginin ortasında sayılan, Hatemi döneminde önemli görevlerde bulunan Hasan Ruhani (1953-) de aday olmuştu.

Rafsancani ve Ruhani pragmatist muhafazakar tavırlarıyla, birbirleriyle aynı çizgide sayılan adaylardı. Birinin veto edilmesi durumunda veto edilenin diğerini destekleyeceği konusunda anlaştıkları iddia ediliyordu.

Aday eleme konseyi Rafsancani'yi 79 yaşında olduğundan dolayı seçime girmek için çok yaşlı ilan etti ve eledi. Bunun üzerine Rafsancani ve Hatemi Ruhani'ye desteklerini açıkladılar.

Seçime katılan önemli isimler Ruhani, Tahran belediye başkanı Galibaf ve Hamaney'in gözde isimlerinden Ali Ekber Velayeti oldu.

Ruhani ilk turda yüzde 50,7 oy alırken Hamaney'e en yakın aday Velayeti yüzde 6,2 oy alabildi.

ruhani.jpg

Hasan Ruhani

Ruhani, yönetimi boyunca beklenildiği gibi içeride ve dışarıda dengeci ve pragmatist politikalar izledi.

Ruhani hükümeti Suriye iç savaşını Esed'in lehine çevirme işinin askeri kısmını Hamaney'in güvenlik konseyine ve Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ye bırakırken, ekonomiyi düzeltebilmek için Hamaney'in izniyle ABD ve AB ile yaptırımların kaldırılması görüşmelerine yöneldi.

Irak, Suriye ve Afganistan'da Batı ile iş birliği mesajı veren Ruhani, Batı'nın Sünni İslami hareketlere karşı korkusunu kullanarak batıyla anlaşmaya çalıştı.

2014'te başlayan müzakereler sonucunda 2015'te İran ile ABD ve AB bir anlaşmaya vardı. Buna göre İran nükleer programını bir seviyede donduracak, uranyum zenginleştirmeyi elektrik enerjisi üretip silah üretemeyecek düşük bir seviyede tutacaktı. Karşılığında ise İran'a yönelik BM yaptırımları kaldırılacaktı.

Anlaşmayı İran zafer olarak duyururken ABD içerisinden Barack Obama yönetimine, İran'a karşı çok tavizkar davranıldığı eleştirileri geldi.

ABD ile ilişkilerin yumuşaması üzerine İran, Rusya'dan da yardım alarak Ortadoğu'da iç savaşların sürdüğü Irak, Suriye ve Yemen'e ağırlık vererek buradaki savaşların İran lehine gelişmesini sağladı.

Fakat bu gelişmelerde Ruhani hükümetinin hemen hemen hiç payı bulunmamaktaydı.

Ruhani hükümetinin Hamaney'in konseyi ve Kasım Süleymani ekibi tarafından yönetimde bypass edildiklerine dair şikayetleri su yüzüne çıkmaya başladı.

2016 ve 2017 yılları, yaptırımların kaldırılmasının ekonomiye etkileri ve Ortadoğu'daki savaşların İran lehine değişimiyle İran rejimi için olumlu seyretti.

19 Mayıs 2017 cumhurbaşkanı seçimi ve Ruhani'nin ikinci dönemi (2017-2021)

19 Mayıs 2017 seçimlerinde, eleme konseyi Hasan Ruhani ve İbrahim Reisi'den başka önemli adayları elediğinden bu iki isim öne çıktı.

Ruhani muhafazakar ve reformistlerin ortasında bir konumdaydı. Bu sebeple, radikal muhafazakar olarak nitelenen İran'ın Anayasa Mahkemesi başkanı İbrahim Reisi'den (1960-) daha geniş bir seçmen kitlesine sahipti.

Beklenildiği üzere seçimi yüzde 57,1 oyla Ruhani kazanırken Reisi yüzde 38,3 oyda kaldı.

Reisi daha muhafazakar olan iç bölgelerdeki eyaletlerde seçimin galibiydi.

reisi.jpg

İbrahim Reisi

Ruhani'nin ikinci dönemi Ruhani ve İran için ilk döneminden oldukça farklı geçti. 2017 sonunda büyük ve çok geniş kesimleri etkileyen, rejimin önemli isimlerinin de karıştığı bir banker dolandırıcılığı skandalı meydana geldi.

Dolandırıcıların rejimin içimden isimler olduğu nedeniyle cezasız bırakıldığı iddiaları üzerine mağdurların sokak eylemleri geniş çaplı bir dar gelirli isyanına dönüştü.

Aralık 2017-Ocak 2018'de süren eylemlerde onlarca kişi öldürüldü.

Mayıs 2018'de ABD başkanı Donald Trump İran ile nükleer anlaşmadan çekilme kararı aldı.

Bu kez BM kararı olmadığından İran yaptırımlardan 2011-2015 dönemi kadar etkilenmese de ABD İran'dan petrol alan ve İran'a yatırım yapmak isteyen pek çok ülkeyi ve şirketi vazgeçirdi. Bu nedenle İran'ın petrol ihracı ve arzında düşüşler meydana geldi, İran ekonomisi yeniden resesyona girdi.

Üstüne patlak veren yolsuzluk skandallarıyla Kasım 2019'da İran çapında çok büyük gösteriler başladı. Devrim Muhafızları ve Besic milislerininsert müdahelesiyle İran rejimine göre 300'ün üzerinde, yurt dışı kaynaklara göre ise 1500'den fazla gösterici katledildi.

Gösteriler ve ekonomik kriz sürerken 2020 başında İran'da koronavirüs krizi patlak verdi. Yaptırımlarla sıkışan hükümet yolsuzluk, salgını ve ekonomiyi kötü yönetme başta olmak üzere pek çok alanda suçlanmaya başladı.

2020'den itibaren Ruhani'nin, 2003'ten itibaren Hatemi'nin yaptığı gibi yetkilerini az kullanıp görev süresini tamamlamayı beklediği gözlemlendi.

Kasım 2020 ABD seçimlerini İran'la anlaşma karşıtı olan Donald Trump'ın kaybedip anlaşma yanlısı Joe Biden'ın kazanması, İran rejimi için yaptırımların kaldırılmasına yönelik ümit doğurdu. 2019'da AB'nin girişimiyle başlayan 2015 anlaşmasına yeniden dönülmesine yönelik Viyana müzakereleri Ocak 2021'de Biden döneminin başlamasıyla hız kazandı.

18 Haziran 2021 cumhurbaşkanı seçimi

18 Haziran 2021 cumhurbaşkanı seçimi sürecinde Mahmud Ahmedinejad ve Ali Laricani gibi önemli adaylar elendiğinden geriye önemli bir aday olarak sadece 2017 seçiminin kaybedeni olan İbrahim Reisi kaldı.

Bu eleme süreci Reisi'nin kazanmasını sağlamak üzere yapıldığı iddiasıyla eleştirildi.

Reformcuların seçimlere genel olarak katılmaması durumunda İran'da seçimlere katılımın yüzde 50'ler veya altına düşüp rejimin meşruiyetini sorgulatabileceği, bu durumda rahatlıkla ilk turda Reisi'nin kazanacağı tahmin ediliyor.

Seçimde önemli görülmeyen adaylardan Isfahanlı bir Türk olan Muhsin Mihralizade'nin (1956-) "kötünün iyisi" sayılarak reformcuların oyunu alabileceği belirtiliyor.

Mihralizade, reformcu Hatemi döneminde görev aldığından dolaylı olarak reformcu sayılıyor.

Mihralizade'nin reformcuların oylarıyla bir sürpriz yapmaması durumunda 2021 İran cumhurbaşkanı seçiminin rekor düşüklükte bir katılımla Reisi'yi muhtemelen ilk turda İran cumhurbaşkanı yapacağı tahmin ediliyor.

Kaynak: Mepa News Akademi

twtbanner-001.jpg

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.