Khalid Albaih

Khalid Albaih

Gazze'de 'teknolojik katliam' ve dünyayı bekleyen distopya

Gazze'de 'teknolojik katliam' ve dünyayı bekleyen distopya

Filistin'in içinde bulunduğu vaziyet, gelecekte hepimizi bekleyen bir distopyanın fragmanıdır.

Yapay zekâ destekli insan itlafı bir bilim kurgu konusu olmaktan çıkmış ve artık bir gerçeklik olmuştur.

Ben iki kız babasıyım ve her gün onları yataklarına ben yatırırım. Her birini bir yanıma alır aralarına uzanırım. Bir hikâye okuruz beraber, kızlarım oynar, birbirlerine takılırlar, bana takılırlar. Sonra onlara hadi artık uyuyun bakalım derim ve saniyesinde uykuya dalarlar.

Birkaç gündür Oslo'daki kötü hava ve gök gürültülü fırtınalar nedeniyle bizim bu uyku vakti adetimiz sekteye uğradı. Zaman zaman çok yakınımızda çakan şimşeklerden kızlar çok ürktüler. Hatta ben bile korkuyorum ama kızlarım için korktuğumu belli etmiyorum.

Bana daha da sokulan kızlarımı korkmasınlar diye teselli etmek için annemle babamın biz küçükken beni ve kardeşlerimi yatağa koyarken söyledikleri şeyleri söyledim: Merak etmeyin, biz güvendeyiz, Allah Rahman'dır, o yüzden hiç endişelenmeyin.

Ama tüm çocuklar gibi benimkiler de ikna olmayıp milyon tane soru soruyorlar: Bu şimşekleri kim gönderiyor? Allah bizi neden korkutuyor? Allah her şeyi görüp duymuyor mu?

Kızların sorularına düzgün cevap vermeye çalışırken aklıma bir anda Gazze geldi. Ben burada kızlarımla beraberken belki evlerinin enkazında belki de derme çatma bir çadırda Filistinli bir baba da kızlarına sarılmış benim cevap vermeye çalıştığım soruların benzerleriyle muhatap oluyordu.

Aklım aldı başını gitti. O adam çocuklarına ne diyordu acaba? "Hayır kızım bu patlama sesleri Rahman olan Allah'tan değil. Bu bombaları atan, bir ekranın başına geçmiş, tanrıyı oynayıp bir tuşla kimin ölüp kimin yaşayacağına karar veren çocuk yaşında biri" mi diyordu? Böylesine yüksek teknoloji ürünü bir soykırımı bir ufaklığa nasıl açıklayabilirsin? O iki masum evlada gelecekte artık sıradan kabul edilecek bir itlaf operasyonunun tam ortasında kaldıklarını nasıl anlatacaksın ki?

Korkmuş iki kızımla yatakta uzanırken Gazze'nin neyi temsil ettiğini, bizim ve evlatlarımızın geleceği ile alakalı bize ne mesaj verdiğini düşündüm.

Beni tanıyanlar bilir ki ben bilim kurgu edebiyatını çok severim. Geçtiğimiz otuz yıl içinde bu konuda yüzlerce film ve dizi izleyip çizgi roman okumuşumdur. Filistin halkının içinde olduğu vaziyetin görüntülerini izlerken, orayla alakalı haberleri okurken, distopik bilim kurgularda rast geldiğim sahneler, konseptler ve senaryoları sanki birebir tekrar görüyormuşum gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Gazze'de devam eden soykırım belki de insanlık tarihinde teknolojinin bu seviyede kullanıldığı ilk vaka olabilir. Bombalar, ateşli silahlar, kimin yaşayıp kimin öleceğine karar verme süreçleri dahil bu itlaf operasyonunun her aşamasında teknoloji kullanılıyor.

Son zamanlarda sıkça gündeme gelen "Yapay Zekâ" da bu zulmün her anında kullanılmaktadır. Gazze'de yaşayan hemen herkesin isimlerinin yer aldığı Lavanta (Lavender) isimli bir yapay zekâ destekli bilgisayar programı, mesela sosyal medya kullanımı gibi "veri girdilerini" işleyerek İsrail'in "vurulması gereken şahısları" belirlemesine yardım ederken "Gospel (Müjde / İncil'in diğer bir adı)" isimli bir başka program ise sivil halkın ikamet ettiği binalar da dahil olmak üzere bir sürü "askeri hedef" üretmektedir. Yapay zekâ destekli bu programların belki ismi kadar en acımasızı olan "Hanimiş Babacık?" ise İsrail'in belirlediği "şüphelilerin" evlerinde olup olmadığını haber verip bombalanan evdeki o şüphelinin tüm ailesinin ve hatta komşularının da öldürülmesine yarıyor.

Gazze'de yaşanmakta olan şeyler sanki yapay zekanın insanlığa savaş açtığı bir Hollywood filmi senaryosunu andırıyor. Fakat mesele tam da bu, gözlerimizin önünde ete kemiğe bürünen bu sözde "film senaryosu" yakın gelecekte bizleri nelerin beklediğinin de haberini veriyor. Bu gelecekte insanlar ekranların ardına saklanıp işin öldürme kısmını teknolojiye devredecekler.

İsrailliler bu geleceği bugün dahi geniş çaplı olarak uygulamaktadır. Sivillerin sokak ortasında ve hatta evlerinde vurulması için SİHA ve daha küçük çaplı dronların nasıl kullanıldığı artık son derece iyi bilinen bir meseledir. Hamas'ın kazdığı tünellerden korkan İsrailliler köpek şeklindeki robotları kullanarak yer altında keşif operasyonları gerçekleştirmektedir. Ben bu operasyonlara dair görüntüleri gördüğüm anda aklıma İngiliz yapımı Black Mirror isimli bilim kurgu dizisinin Metalhead bölümü geldi, bu bölümde yapay zekâ ile çalışan robot köpeklerin insanları nasıl avladığı işleniyordu.

İsrail'in yapay zekâ dahil birçok yüksek teknoloji ürünü aracı kullanıyor olmasının bir diğer sıkıntısı da Yahudilerin Filistinlileri "insandan aşağı gösterme" faaliyetlerinin son ayaklarından birisini teşkil etmesidir. Söz ile "biz Filistinlileri insan olarak görmüyoruz" demek yerine teknoloji aracılığı ile bu halkı hedef gözetmeksizin öldürerek bu bakış açılarını tüm dünyaya ilan ediyorlar.

İsrailliler bir halk insandan aşağı mahluklar olarak nasıl gösterilir hususunda uzmanlaşmış bir ırktır. İsrail ordusu (Black Mirror dizisinin Men Against Fire isimli bölümünde işlendiği gibi) yaptıklarından pişmanlık duymasınlar diye askerlerinin beyinlerine çip takmaya lüzum görmemektedir zira okullarda ve toplumsal hayatta maruz kaldıkları ağır beyin yıkama sürecinden geçen İsrailli askerlerin büyük çoğunluğu soykırım işlemekten imtina etmek bir yana bunu aşk ile yapmaktadır.

İsrail'in emrindeki soykırım odaklı yapay zekâ teknolojisinin gücüne güç katan bir diğer yüksek teknoloji sektörü de izleme/denetleme faaliyetleridir. İsrail'i bu mecrada yol almaya iten sebep, işgali altında bulunan popülasyonu kontrol etme ihtiyacıdır.

Uluslararası Af Örgütü raporlarında "otomasyona bağlı apartheid" olarak betimlenen bu faaliyetler kapsamında İsrailli yetkililer hem nicelik hem de gelişmişlik açısından o kadar sağlam mekanizmalardan faydalanmaktadır ki günümüz Filistin'i George Orwell'in 1984 isimli kitabındakinden de daha ağır şartlar altındadır.

Orwell'in romanında geçen dünyada eli her yere uzanan bir devlet, vatandaşlarının her hareketini izler, takip sistemleri ve baskı yöntemleri ile insan hayatının en mahrem ve en kıymetli taraflarını ayaklar altına alır. İsrail'in ırka dayalı ayrımcı rejimi, Orwell'in tasvir ettiği bu yönetime benzer şekilde hareket etmektedir.

İsrail'in sömürgeci rejiminin tespit etmediği Filistinli tek bir gözyaşı veya iç geçiriş yoktur. Herkes hakkındaki her şeyi biliyorlar. SİHA'lar, İHA'lardan tutun da çeşitli virüs yazılımlara, yüksek teknolojili kameralar ve yüz tanıma yazılımlarına kadar dünyanın en güçlü teknolojik araçlarını kullanarak Filistin halkının gerek dışarıdaki gerek de evinin içindeki en mahrem anlara erişim sağladılar.

Son savaş başlamadan bir sene önce AFP'ye konuşan Filistinli bir kız çocuğu şunları söylemişti: "Dron yatak odamda hep benimle birlikte. Endişe ve korku hanelerimizden hiç eksik olmuyor."

Ufacık bir kara parçasında yaşayan kalabalık Filistinlilerin tepesinde sürekli dolaşan İsrail'e ait İHA'ların çıkarttıkları ses nedeniyle uyumakta ve yaptığı işe odaklanmakta zorlandığını anlatan çocuk "bazen o kadar ses yapıyorlar ki vızıltılarını duymamak için kafamı yastığımın altına koyuyorum" demişti.

2022 yılına ait verilere göre İsrail'e ait insansız hava araçları Gazze üzerinde aylık ortalama 4 bin saat uçuş gerçekleştirdi. Bu şu anlama geliyor, Gazze üzerinde günün her dakikası aynı anda 5 ayrı İHA gözetleme yaptı.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs mahallelerinde de durum Gazze'dekinden pek farklı değildir. İsrail yönetimi buralarda da birçoğu direkt olarak Filistinlilerin yaşadığı evlerin pencerelerine doğrultulmuş ve bu insanların aile hayatını izleyen güvenlik kameralarından müteşekkil geniş izleme ağları oluşturdu.

İsrail'in yüz tanıma teknolojini de yaygın şekilde kullandığı bilinmektedir. Mesela bunlardan en bilineni, geçtiğimiz dönemlerde birçok medya kuruluşu tarafından hakkında haber yapılan Blue Wolf (Mavi Kurt) sistemidir. Bu sisteme veri beslemek için İsrailli askerlere çocuklar ve ihtiyarlar da dahil olmak üzere gördükleri tüm Filistinlilerin fotoğraflarını çekme emri verilmiş ve en fazla fotoğraf çeken birliklere çeşitli ödüller verilmişti.

Her an izlendiğinin farkında olmak insan psikolojisi üzerinde çok büyük bir baskı yaratır. İsrail'in tüm bu yaptıklarının gerçekten de Orwell'in distopyasındaki o baskı atmosferinden pek bir farkı yoktur.

Sürekli gözetlemeye tabi olmanın getirdiği yük sadece korku ve kaygıdan ibaret olmayıp tıpkı 1984'te anlatıldığı gibi İsrail'in elindeki canavar gözetleme makinesi tarafından toplanan istihbarat sayesinde Filistinlilerin şahsi ve mahrem işleri onlara karşı kullanılmaktadır. Bu metot, hedef kitle içerisinden işbirlikçi ve ispiyoncu devşirmek için kullanılan en aşağılık yöntemlerden birisi olup halkın birliğinin altına mayın döşemekle kalmayıp Filistinliler arasına nifak tohumları ekmekte ve buna ilaveten sayısız aileyi ve dostlukları yok etmektedir.

Orwell'in romanı ile İsrail'in yürütmekte olduğu soykırım süreci arasındaki paralelliklerden bir diğeri de "çifte anlam yaratma ağzı" yönteminin uygulanmasıdır. Mesela soykırımın adı "meşru müdafaa", Filistinli siviller "terörist" veya "masum olmayan hedef", direniş savaşçıları "terörist", toprak hırsızlığı ise "çölde çiçek açtırmak" oldu.

"Çölde çiçek açması" meselesi üzerine biraz daha konuşmak lazım gelir. Bu söylem İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırım sürecine hedef saptırmak için taktığı "lakaplardan" birisidir. Başbakan Netenyahu'nun ofisi geçtiğimiz mayıs ayında Gazze 2035 planını yayımladı. Bu plana göre 2035 yılına kadar Gazze Şeridi, yüksek teknolojinin hayatın bir parçası olduğu gelecekten kopup gelmiş bir liman, demiryolları ve çok katlı binalarla dolu, mutlu bir yerleşim yerine olacakmış. Bizim anlamamız gereken ise şu, Gazze soykırımın tamamlanmasından 10 sene sonra böyle olacak, soykırımdan sağ kurtulanlar, soykırımı işleyen o haşmetli Yahudi efendilerinin kendilerine bahşettiği mali gelişmeyle birlikte gelecek olan tatlı hayatlarının tadını çıkaracaklar.

Bu anlattıklarım sanki Matrix üçlemesinin hikayesinden alınmış bir pasaj havası veriyor. Hatırlarsanız bu filmlerde zalim güruh mazlumları gerçek hayatlarına karşı kör ederek sanal bir gerçeklik içinde aslında çok kolay bir yaşamları olduğu fikrine ikna edip onları köleliğe ve ömür boyu süren bir istismara mahkûm ediyordu.

Fakat, materyal refah vaatleri geçmişte Filistinlileri vatanlarından vazgeçirmeye nasıl ikna edemediyse bu oyun gelecekte de başarıya ulaşamayacaktır.

Matrix filmlerinin birinde insan ırkı için son derece doğal olan bir seçim işlenir, itaat mi yoksa mukavemet mi? Bu sahnede filmin kahramanı Neo, yaşadığı yalan hayattan uyanmasını sağlayacak kırmızı hap ile bu hayata devam etmesine neden olacak mavi haptan birisini seçmek zorunda kalıyordu. Filistin halkı bu seçimi çoktan yaptı. Onlar açısından mavi hap hiçbir zaman bir seçenek değildi.

Başka yerlerde yaşayan insanlar için Gazze'de yaşanan soykırım uzaklarda bir yerlerdeki herhangi bir trajedidir. Aynı işlerin kendi başlarına gelmesi bu insanlara imkânsız da geliyordur. Fakat unutulmamalıdır ki İsrail'in Filistinliler üzerinde test ettiği katliam ve gözetleme teknolojilerinin tümü satılık olup dünya üzerindeki birçok devlet ve hatta devlet dışı oluşumlar bu teknolojilerin performansını takip etmektedir.

Geçtiğimiz yılın eylül ayında yani ordusuna soykırım savaşını başlatma emri vermeden sadece üç hafta önce BMGK'da söz alan İsrail Başbakanı Netenyahu'nun konuşması sırasında sarf ettiği şu sözler son derece manidardır.

"İsrail'in teknolojik devrimi dünya için nasıl nefes kesen bir atılım sağladıysa, İsrail tarafından geliştirilen yapay zekâ sistemlerinin insanlığın tamamına hayır getireceğine güvenim tamdır."

İki yanımda yatıp uyuyan kızlarımı izliyorum ama onları izlerken bir yandan da geleceklerinden endişe ediyorum. Korkarım ki gerçekleri olduğu gibi kabul edip çok geç olmadan ve hatta tüm dünya Gazze'nin içinde bulunduğu duruma düşmeden harekete geçmek isteyenlerimiz sayısı olması gerektiği seviyelerde değil.


Al Jazeera'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir

Bu yazı toplam 1711 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Khalid Albaih Arşivi