Halid Abdurrahman

Halid Abdurrahman

Türkiye'de yaşamak

Türkiye'de yaşamak

Aslında bu konu, bir videoyla daha detaylı anlatılması gereken bir konu. Ancak neden bilmiyorum, yazarak anlatmanın daha kolay olabileceği gibi bir hisse kapıldım. Ayrıca konunun yazılı bir şekilde de kayıtlara geçmesini istedim.

Genellikle bu tarz başlıkların altında ekonomik motivasyonlarla çekilmiş videolar veya yazılar olduğu düşünülebilir. Evet, Türkiye'de yaşamak, özellikle de şu son dönemde bundan bahsedecek olursak, gerçekten büyük marifet. Ancak bugün bahsetmek istediğim konu daha farklı. Bu konu özelde Müslümanları, yani hayatını İslami değerler çerçevesinde yaşayanları, genelde ise Türkiye'de yaşayan herkesi ilgilendiriyor.

Bahsetmek istediğim şeyi aslında ülke profili olarak da tanımlamak mümkün. Maalesef özellikle de internetin hayatın her alanına sirayet etmesi, sosyal medya diye isimlendirilen şeyin ortaya çıkması ve bizim ondan değil de onun bizden faydalanmaya başlamış hale gelmesiyle bu profil, evet, üzülerek ifade ediyorum ki çok aşağı seviyelere düştü.

Özellikle konuşmacı veya dinleyici olarak katıldığım seminerler, gezdiğim yerler, sohbet ortamlarında edindiğim izlenimler, bende tek bir yargının ortaya çıkmasına vesile oldu: İnsanımız okumuyor. Evet okumuyoruz. Bu meseleyi sosyal medyaya bağlamanın asıl sebebi ise şu: Zaten okuma alışkanlığı çok çok az olan bir toplumken bir de hızlı tüketilebilen içeriklere maruz kalmamız olayı çok başka bir noktaya getirmiş durumda. Burada "okuma alışkanlığı" olarak olarak bahsettiğim şeyi yalnızca kitap okumak olarak algılamayın. Herhangi bir konuyla ilgili uzun bir makaleyi, birkaç yüz karakterlik haber metinlerini, hatta kamusal alanda bizleri bilgilendirmek için gerekli yerlere asılan bazı uyarıları dahi okumuyoruz.

Artık yeni bir alışkanlık edindik. Bu alışkanlığın ismi ise "kaydırmak". Artık yalnızca birkaç saniye, bazen ondan da kısa olabilecek içeriklere tahammül edebiliyoruz. İzlemek istediğimiz videoları, okumak istediğimiz haberleri, "uzmanı" olmak istediğimiz konularla ilgili içerikleri dahi en fazla 5-10 saniyede tüketmek istiyoruz.

Bu gerçekten çok ama çok tehlikeli bir durum. Özellikle İslam aleminin içerisinde bulunduğu vaziyet göz önüne alındığında özellikle bizlerin bilgiye daha fazla vakit ayırması gerekirken, biz tam tersini yapıp, gün içerisinde sürekli olarak bir şeyleri "kaydırıyoruz". Aslında farkında değiliz ama o kaydırdığımız şeyler yalnızca bir içerik değil, onlar aynı zamanda bizim zamanımız ve sorumluluklarımız.

Peki başlıkta neden Türkiye'den bahsettim? Zaten dünyanın neredeyse tamamında bu yukarıda saydığım alışkanlıklar mevcut evet. Ancak beni endişelendiren nokta tam olarak burası. Yani hem Türkiye'de yaşayıp hem de boşa zaman harcayacak -ki bence kim olduğu belli olmayan kaynaklardan herhangi bir konuda haberdar olmak için okunan birkaç satırlık şeyler büyük oranda zaman kaybıdır- kadar vaktimiz olduğunu düşünmüyorum. Zaten Türkiye'de yaşayarak kısır siyasi tartışmalara, hiçbir şey üretmeyen, sürekli aynı şeyleri tekrarlayan televizyon elitlerinin konuşmalara ve sürekli siyasal iktidarların politikalarını meşrulaştırmaya çalışan taraflı akademisyenlerin içeriklerine maruz kalıyoruz. İşte bu döngüden çıkmak yerine bizler de "kaydırarak" bir şeyler öğrenebileceğimizi veya bir konuda "uzman" olabileceğimizi sanıyorsak, geçmiş olsun.

Evet, başlıkta Türkiye'den bahsettim, çünkü kabaca ele almak gerekirse Türkiye halihazırda içerik üretilen bir yer değil. Sürekli bir kısır döngünün, yıllar geçse de değişmeyen muhabbetlerin, krizler ve tartışmaların olduğu bir yer.

Bizlerin bilinçli bireyler olarak yapması gereken ilk başta bu "kaydırma" işini elimizden geldiğince azaltmak ve okumaya daha fazla vakit ayırmak. Bir konu hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsak o konuya vakit ayırmamız gerekli. Bir konu hakkında herhangi bir mecliste bir konuşma veya bir sunum yapmak istiyorsanız o konu hakkında bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Ancak maalesef bu bilgi sahibi olma konusu bugünlerde oldukça sıkıntılı. Artı o kadar tahammülsüz bir hale geldik ki haberleri bile birkaç satır bilgi paylaşan ve bunun adına da "haber" diyen, paylaştığı şeylerin yarısı şüpheli, diğer yarısı da yalan ve manipülasyon olan hesaplardan takip ediyoruz.

Tabii ki tüm bunlar inanılmaz bir bilgi kirliliğine neden oluyor. Bakın, artık bu zamanda bilgiye ulaşmak zor bir şey değil. Zor olan şey elde ettiğiniz doğru bilgiyi, doğru bir şekilde değerlendirebilmek ve analiz edebilmek. İşte tam da bu noktada, elde ettiğiniz bilgiyi doğru bir şekilde analiz etmeniz, sizin zihin dünyanızı imar ettiğiniz düşünceyle doğrudan ilişkilidir.

Zihin dünyasını yukarıda bahsettiğim şekilde birkaç saniyelik videolarla, birkaç satırlık sözüm ona haberlerle veya analizlerle imar ettiğinizde maalesef doğru habere ulaşsanız dahi o haberi doğru bir şekilde değerlendiremezsiniz. Kaldı ki bugün sokağa çıktığınızda bunun örneklerini yaşıyoruz. İnsanlar sürekli olarak belli konular üzerine konuşuyorlar ve onlara savundukları şeyle ilgili mantıklı birkaç soru sorduğunuzda ya bunların hepsinin "Amerika'nın oyunu" olduğunu söylüyor ya da sosyal medyada duyduğu veya okuduğu farklı komplo teorilerinden alıntılarla size karşılık veriyor.

İşte, sen de eğer yazıyı buraya kadar okuduysan, bu konuda benimle aynı düşünüyorsun demektir. O yüzden yapmamız gereken, dışarı açılmak, bizi ilgilendiren konular haricinde iç gündemle olabildiğince az muhatap olmak ve zihin dünyamızı yalnızca nitelikli içeriklerle doldurmaktır. Emin olun bunu yaptığınızda dünyada olup bitenleri daha sağlıklı bir şekilde okuyabilecek ve başkalarına da doğruyu bulmalarında yardımcı olabileceksiniz.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 4730 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
19 Yorum
Halid Abdurrahman Arşivi