Azad Essa

Azad Essa

Hindistan'ın Keşmir kuşatması ve dünyanın sağır edici sessizliği

Hindistan'ın Keşmir kuşatması ve dünyanın sağır edici sessizliği

Keşmir’in etrafı sarılı, halkı işgal altında ve her hareketi izleniyor.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Ekim ayının sonunda iki ülke arasında fikir alışverişinde bulunmak üzere Suudi Arabistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi.

Basında çıkan haberlere göre, Keşmir ve Hindistan’ın Ağustos ayında bölgenin yarı özerk statüsünü iptal edip bir iletişim blokajı başlatarak ilhak sürecini başlatma hamlesi görüşmelerde masaya dahi gelmedi. Görüşmeden sonra yapılan ortak basın açıklamasında şu ifadeler kullanıldı: “İki taraf, ortak çıkarlar çerçevesinde bölgesel ve uluslararası meseleleri görüşmüş ve ülkelerin iç meselelerine her ne şekilde olursa olsun müdahale edilmesini reddettiklerini bir kez daha dile getirmiştir.”

Bu beklenen bir durumdu. Görüşmelerin özeti niteliğindeki bu açıklama, Suudi Arabistan ile Hindistan arasında enerji ve güvenlik çıkarları üzerine kurulu yeni bir ilişki dönemine girildiğinin ilan edilişidir.

Müslüman dünyanın sessizliği

Hindistan ile birbirlerinin iç meseleleri hakkında yorum yapmamak üzere varılan centilmenlik mutabakatı, Çinliler ile Araplar arasındaki ilişkilerin de tanımlayıcı bir özelliğidir.

Dünyanın dört bir yanında zulme uğrayan Müslümanlar zaten Suudi Arabistan’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden ve dahi hiçbir Arap devletinden gelecek teselli edici laflar ve birliktelik mesajları beklemiyor ancak Müslümanların çoğunlukta olduğu diğer ülkelerin sessizliği herkeste şok etkisi yarattı.

Türk Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ekim ayındaki BMGK toplantısındaki sözleri üzerine Hindistan sinirini, Başbakan Modi’nin Ankara’ya yapmayı planladığı ziyareti ertelediğini ilan ederek gösterdi. Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’in BM toplantısında Hindistan’ın Keşmir’i “istila ve işgal ettiğini” söylemesi de hiçbir işe yaramadı.

Meseleyi gündeme taşımak için en fazla çalışan isim olan Pakistan Başbakanı İmran Han dahi yavaşlamaya başladı. Her fırsatta demokrasi ve adaleti yaymakta evangelist takılan Batı dünyasının sessizliği de gözlerden kaçmadı.

100 gün

Salı günü (12 Kasım 2019) Keşmir’in muhasara altına alınmasının 100.  günü olacak ama sahada hala neredeyse hiç değişiklik olmadı.

Ağustos ayının başında bölgeye sevk edilen on binlerce ek asker köşe başlarında ve insanların evlerinin kapısında nöbet tutmaya devam etmektedir. İnsansız hava araçları havada İsrail’den ilham almış şekilde protesto gösterilerinin yapıldığı alanların üstünde uçarak silahlı kuvvetlere “kötü niyetli şahısların” tespit edilmesi yardım etmektedir.

Keşmir’in etrafı sarılı, halkı işgal altında ve her hareketi izleniyor.

İnternete erişim hala engelleniyor. Sadece sabit hatlara ve kontörlü cep telefonlarına izin veriliyor. Yabancı gazetecilerin bölgeye girmesi yasak ve muhalif liderlere ev hapsi uygulanıyor.

Keşmir’e girmesine izin verilen tek yabancı heyet, Avrupa Birliği parlamentosundaki aşırı sağcı cenah mensuplarından müteşekkil bir grup oldu.

Gözaltına alınanlar sadece Keşmir’deki özgürlük taraftarları değil. Geçmişte Hindistan’ın bölgedeki varlığının bahanesi olan ve Keşmir toplumunun neredeyse tamamı tarafından dışlanan Hindistan yanlısı siyasi liderler dahi hapse atıldı.

Yapılan baskınlarda aralarında küçük çocukların da bulunduğu binlerce sıradan insan gözaltına alındı. Bunlardan bazıları birkaç saatte salınırken bazıları hiçbir sebep gösterilmeden süresiz olarak hapse gönderildi.

Anne babalar hiçbir suçlama yöneltilmediği halde zindana atılan evlatlarının nerede olduğunu bulabilmek için hapishaneden hapishaneye koşmakta ve bazen evlatlarının binlerce kilometre uzaklıktaki bir hapishaneye gönderildiğini öğrenmektedir.

Ekim ayının ortalarında aralarında 82 yaşında birinin de olduğu 18 kadın aktivist ve akademisyen sessiz protesto gösterisi yaptığı için tutuklandı. Kadınlar, Hindistan’ın muhalif sesleri bastırmak için kullandığı taktik üzere ancak Hindistan aleyhinde konuşmayacaklarına ve protesto gösterilerine katılmayacaklarına dair belge imzalatıldıktan sonra salındı.

Gazetecilerin hükümete ait internet merkezlerinin dışında hazırladıkları haberleri göndermelerine izin verilmiyor. Her gazetecinin işini halletmesi için sadece 15 dakika veriliyor ve büyük ihtimalle bilgisayarda açılan tüm dosyalar hükümet tarafından takip ediliyor.

Geçtiğimiz hafta alışılmışın dışında hatta rekor seviyelerde kar yağışı olması nedeniyle bölge insanı üç gün elektriksiz kaldı. Keşmirliler dondurucu soğukta ve karanlıkta, yardım istemek için dış dünyayı, ailelerini veya hatta komşularını dahi aramalarına izin verilmeden öylece beklemek zorunda bırakıldı.

Bir yerleşimci-sömürgeci proje

Keşmir’in yarı özerk statüsünü ve münhasır toprak haklarını garanti altına alan 370 sayılı kanun ve 35A isimli kanunun Hindistan hükümeti tarafından iptal edilme kararı 31 Ekim itibariyle resmi olarak yürürlüğe girdi.

Böylelikle, Hindistan’ın Keşmir’deki nüfus yapısını değiştirme hırslarına hizmet edecek yerleşimci-sömürgeci projenin startı verildi.

Sadece Hinduların yaşadığı yerleşkeler Keşmirlileri vatanlarının İsrail işgali altındaki Batı Şeria’ya döneceği korkusuna sevk etti. Nüfus yapısının Hindistan lehine suni bir şekilde bozulması BM garanti altındaki kendi kendini yönetme ilkesini zayıflatacaktır.

Bu husustaki yerli endişeler de uluslararası kamuoyu tarafından sessizlikle mukabele gördü.

Keşmirliler başına gelenlerin dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlara karşı yürütülen, vahşi, materyal kaynak ve siyasi ideoloji güdümlü birçok harekattan sadece bir tanesi olduğunun gayet iyi farkındadır.

Keşmir, Pakistan ve Hindistan arasında yaşanan bir toprak parçası krizinden ötedir. Her iki ülke de bölgeden geçen su kaynaklarına son derece bağımlıdır.

Batı Afrika’dan gelen umut

Büyük güçlerin umrunda bile olmayan Keşmirlilerin belki de bir çıkış olduğuna dair inancını koruyabilecek nitelikteki hediye ufak bir batı Afrika devletinin faaliyetleri oldu. Geçtiğimiz Pazartesi günü Gambiya, Rohingya Müslümanlara soykırım suçu işlediği gerekçesiyle Myanmar’ı Uluslararası Adalet Mahkemesi'ne resmi olarak şikayet etti.

Gambiya Adalet Bakanı olan ve başsavcılık görevini yürüten Ebubekir Marie Tambodu başlattıkları süreç hakkında şunları söyledi: “Bu dava dosyası Myanmar’a ve uluslararası kamuoyunun geri kalanına, etrafımızda işlenen vahşi suçlara karşı dünyanın ilgisiz kalmaması gerektiği hususunda açık bir mesaj olacaktır. Gözlerimizin önünde bir soykırım yaşanırken hiçbir şey yapmıyor oluşumuz neslimiz için bir utanç kaynağıdır.”

Myanmar ordusu tarafından yürütülen etnik temizlik operasyonları neticesinde 2017’den bu yana binlerce Rohingya Müslüman ölürken 700 binden fazlası da vatanlarını terk etmez zorunda bırakıldı. Evler yakıldı, kadınlara tecavüz edildi ve genç erkekler öldürüldü.

İslam İşbirliği Teşkilatı adına Gambia tarafından yapılan suç duyurusu tarihi bir hareket olarak görülmekte zira bu dosya sayesinde Rohingyaların adalet bulmak ve sorumluları ortaya çıkarmak için bir fırsatı olacak.

Gerçekçi olmak gerekirse bu girişim ile herhangi bir şey başarılması çok ufak bir ihtimaldir. Ancak yine de bu Keşmirliler adına bir umut ışığıdır.

Belki birileri bir yerlerde onlar görüyor ve onlar için harekete geçmek adına bir şeyler yapıyordur.

Bu yazı toplam 9714 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Azad Essa Arşivi