Ahmed Waleed Kakar

Ahmed Waleed Kakar

İran tırnaklarını Afganistan'a daha derinden geçiriyor

İran tırnaklarını Afganistan'a daha derinden geçiriyor

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif Afganistan'da bir gerginliğe sebebiyet verdi. Afgan gazeteci Lutfullah Necefizade ile gerçekleştirdiği bir röportajda Zarif, açık bir şekilde, savaşlarda yetişmiş Şii Afgan milis gücü Fatımiyyun'u Afganistan'da "terörizme" karşı organize etmek istediklerini ifade etti.

Zarif şunu da ekledi: "Onlar (Fatımiyyun), IŞİD'e karşı savaş geçmişleri olan en iyi askeri birlikler." Tuhaf şekilde, bu durum Afganistan'da Afganların iç işlerine açık bir İran müdahalesi olarak algılanmış olsa da, Afgan Ulusal Güvenlik Danışmanı Hamdullah Muhib Tahran'ı ziyaret ederek Zarif ile görüştü. Bu, Kabil'in Zarif'in duruşunu zımnen kabul etmesi olarak algılanabilir. Muhib"İki ülke arasında siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik iş birliğini geliştirmenin gerekliliğini" vurguladı.

Geçtiğimiz 19 sene boyunca İran, Afganistan'a karşı git gelli bir duruşa sahip oldu. Muhtemelen alışılmadık şekilde, Tahran 2001 yılında ABD'ye Taliban rejimini devirmesinde zevkle yardımcı oldu ve Kabil'de kurulan hükümetlerle yakın bağlar tesis etti. Son yıllarda aynı zamanda Taliban ile de bağlar geliştirdi. İran'ın bu ikili tutumu, Zarif'in ABD ile Taliban arasındaki anlaşmayı açık şekilde eleştirmesiyle daha da pekişti. Anlaşma ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin yolunu açıyordu ki bu Tahran'ın uzun süredir istediği bir şeydi. İran'ın, Suriye'deki Fatımiyyun milislerinde savaşmak üzere on binlerce Afgan Şii'yi silah altına aldığı da dikkate değer. Bu durum, İran'ın Afganistan'da mezhepçiliği teşvik etmekteki rolü konusunda şüphelerin artmasına yol açtı. Zarif'in röportajı da bu endişeleri artırıyor.

Yine de İran'ın politikası tek yönlü değil. Bir sahnede İran'a birçok açıdan hizmet eden birçok durum var. Bu alanlar birbiriyle ilişkili durumda, hem pragmatik hem de ideolojik amaçlara hizmet ediyorlar. İran'ın vekil teşkilatları geniş bir şekilde faaliyet gösteriyorlar ve nerede ihtiyaç varsa orada konuşlandırılıyorlar. Bu, Kasım Süleymani'nin halefi General Kaani tarafından şöyle özetlenmişti. Kaani, Fatimuyyun için "Yeni bir kültür... İslami değerleri korumak için sınır tanımayan bir grup cesur adam." ifadesini kullanmıştı1. Kaani, Afganistan'da Şii Hazaraların yoğun olarak yaşadığı Bamyan ilinin valisi tarafından, 2018 yılında bölgeye sahte bir kimlikle seyahat etmekle suçlanmıştı.2

Afganların İran'a dair şüphelerini değerlendirmek için, İran'ın yumuşak (ideolojik) ve sert (askeri) gücünü belirli bir bağlama yerleştirmek gerekiyor. Sadece Afganistan bağlamındaki mevcut ve olası rollerini değil, aynı zamanda bölgesel olanları da. Ortadoğu'yu istila eden İran vekil güçleri gibi, aynı güçler Afganistan'da da Tahran'ın etkisini artırmaya çalışıyor.

İran: Yelpazenin iki yanında

Batılı başkentlerde İran'ı cezalandırmak için "Teröre Karşı Savaş" ve bununla bağlantılı bilgi kuramları kullanılırken, İran 11 Eylül sonrası düşman paradigmasını ustaca manipüle ederek, bu durumdan en çok faydalanan taraflardan biri olarak öne çıktı. 

Belki de Başkan Trump Amerika'nın bitmeyen savaşlar politikasını açıkça eleştirirken aklında olan şey buydu. Washington sağa sola sendeleyip, günden güne yönünü, amacını ve odağını kaybederken, Tahran, Pekin veya Şam'daki düşmanlarının güçleniyor olması. İran bir yandan kendi kararlılığı ve kurnazlığı, diğer yandan Körfez'deki rakiplerinin acemiliği ve beceriksizliği, son olarak da ABD'nin eli ağırlığı ve hantallığı sebebiyle, tartışılamaz bir bölgesel güç pozisyonu elde etti. İran şüphesiz bir bölgesel güç olarak ele alınabilir. Lübnan, Suriye, Irak ve İran'daki sözde Şii Hilali, bölgedeki İran üstünlüğünün en büyük yansımasıdır.3

İran etkisinin yayılmasının sebebi ise daha çok, Şiiliğin devlet destekli haline atfedilebilir. Bunu fark ederek ABD Hazine Bakanlığı 8 Aralık'ta El Mustafa Uluslararası Üniversitesi'ni yaptırım listesine aldı: Bu üniversite, Afganistan'da da şubeleri olan, İran tarafından işletilen bir uluslararası dini eğitim kurumları ağıdır. Hazine Bakanlığı açıklamasında "İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü, El Mustafa Üniversitesi'ni Afganları silah altına almak için bir kılıf olarak kullanmaktadır." deniliyor.4 Şii Afganların ikinci bir ülke adına (İran) üçüncü bir ülkede (Suriye) savaşmasının sebebi, İran'ın anayasal Şii yapısıdır. Bu yapı, Velayet-i Fakih doktrini ile şekillendirilmiştir. İran anayasası en üst lider olan 'Rehber'i, ki bu kişi Şii bir fakih olmak zorundadır, bin yıldır kayıp olan Mehdi'nin yokluğunda bir geçiş süreci lideri olarak kabul eder. Mehdi, yani dünya çapındaki Şiilere göre Allah tarafından seçilmiş, kutsal ve hatadan münezzeh bir şahsiyet. İran'ın bu doktrini ciddi şekilde tartışılmış5 da olsa, birçok ülkeden Şiileri, "Mehdi'nin ardından ikinci adam olan Rehber'e" hayran bırakmıştır.

Bu meselede bir örnek de Lübnanlı Hizbullah grubudur. Hizbullah Ayetullah Humeyni'yi sadece İslam Cumhuriyeti'nin ilk fakihi olarak bir taklit mercii pozisyonunda görmekle kalmamış, aynı zamanda Humeyni tarafından tanımlanmış olan Velayet-i Fakih'i, sahih bir İslami kültürel kimlik kabul ederek benimsemiştir, buna kendi kuruluşunda yer vermiştir. Humeyni'ye ümmetin siyasi ve dini lideri olarak selam etmiş ve ona biat etmişlerdir.6

Aynı zamanda İran, mezhep dağılımının tam karşı tarafından duran düşmanlarıyla da köprüler kurmak için dikkatli adımlar atmıştır. Karşılıklı mezhepsel düşmanlık göz önüne alındığında bunlar kendi kendini mağlup eder görünen şeylerdi. Irak El Kaidesi'nin kurucusu Ebu Musab el Zerkavi, Afganistan'da El Kaide eğitim kamplarında görev aldıktan sonra, 2001 yılında Taliban rejiminin yıkılmasıyla İran'a gitmiştir. Şii Müslümanlara yönelik düşüncelerini saklamıyor olsa da bu böyledir: O, Şiileri İslam'ın düşmanı olarak kabul etmektedir.7 Öldürülen İranlı komutan Kasım Süleymani, Zerkavi ve arkadaşlarının Irak'a geçmesini ve Amerikan karşıtı bir Sünni direniş başlatmasını arzulamıştır. Süleymani bu şekilde Zerkavi'yi İran'ın bölgesel tahakkümü için bir araç olarak görmüş ve ona materyal destek sağlamıştır, Onun Şiilere karşı açık düşmanlığına ve binlerce Iraklı Şiiyi öldürmesine rağmen.8

Irak

El Kaide ile olan maceralarıyla beraber, İran'ın büyük bir Şii nüfusa sahip olan Irak'taki etkisi tavan yaptı. İran sıklıkla, kendisinin etkili Şii siyasetçiler ve milislerden oluşan hizipleri arasındaki küçük ağız kavgalarında arabuluculuk yapmakta. Ki bunlar Irak'a sırayla egemen oluyor.İran'ın 'çırağı' Başbakan Nuri el Maliki, IŞİD'in yükselmesine giden olaylar silsilesinde yer aldı ki bu ancak ABD'nin büyük hava desteği ve binlerce Şii milisle geri çevrilebilecekti. IŞİD'in "ürkütücü kasveti" nihayetinde Irak'ın en üst düzey dini otoritelerinden Ayetullah Sistani gibi Şii din adamlarını, tüm Iraklıları "ülkelerini IŞİD'e karşı savunmaya" çağıran fetvalar yayınlamasına itti. Irak Şiilerinden on binlercesi bu çağrıya uydu.

Birçok kişi bunun öneminin farkına varmadı. İran asıllı Sistani, diğer kişilerin aksine genel olarak Tahran'dan bağımsız kalmıştı. Onun bu ayrılığı, Velayet-i Fakih'i sabit ve katı bir şekil onaylamıyor olmasından geliyordu. Bu, İran ve Şii kimliğiyle ilgili bir merkeziyet meselesidir. Fakat Sistani'nin fetvası, o zamana kadar bağımsız bir din adamı olan bu kişiyi, geniş bağlamda İran kutubunda bir araya getirdi. Artan bir şekilde ve kanlı mezhepçi fay hatlarıyla açıkça karakterize olmuş bir savaş...10 Bu fetva doğrudan ona bağlı dört grubun oluşmasını sağladı: Fırka İmam Ali Kıtaliyye, Liva Ensar el Merciyye, Fırka Abbas el Kıtaliyye ve Liva Ali el Ekber. Bunlar Şii Haşdi Şabi çatısı altındaydı. IŞİD'in mağlup edilmesinden sonra Haşdi Şabi içerisindeki fay hatları daha görünür hale geldi, bu durum söz konusu ittifakın mezhepçi ve geçici varlık sebebine vurgu yapıyor.

Irak üzerine çalışan bir akademisyen olan ve Exeter Üniversitesi'nin Strateji ve Güvenlik Enstitüsü'nde Terörle Mücadele ve Güvenlik Uzmanı olan Talha Abdurrezzak bunu şöyle açıklıyor: "Sistani yanlısı gruplar ve Haşdi Şabi'nin geri kalanı arasındaki anlaşmazlık daha az ideolojik ve daha çok bütçeyle alakalı. Yıllarca, Sistani yanlısı gruplar pastadan kendilerine düşen pay konusunda yaşanan ayrımcılıktan dem vurdular ve şu an da iki kere Haşdi Şabi'den atılmakla ve sadece başbakanlığa hesap vermekle tehdit edildiler." Abdurrezzak şunu da ekliyor: "Bu oldukça çarpıcı, zira zaten başbakanlığın komutasında olmaları gerekiyor, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun Haşdi Şabi operasyonlarına yönelik yersiz kontrolü haricinde. Fakat bunu yapamadılar ve para gibi bayağı bir şey ile yatıştırıldılar. Ki bu, Sünni karşıtı düşmanlığın ötesinde, teolojik veya siyasi kanaatin aksine, onların çıkarcılığına hitap ediyordu."

Suriye

Irak ve Suriye arasındaki benzerlikler sadece, ülkeler arasındaki sınırları gayrımeşru kabul eden IŞİD'in her ikisinde de bir aktör olmasıyla ortaya çıkmıyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed, sıklıkla Şii İslam'ın bir kolu olarak sayılan Nusayri mezhebinden. Bir kez daha, Suriye'de IŞİD gibi aşırı kesimlerin öneminin artması tesadüfi değil. Bu tasarlanmış bir durum. Genel af olarak adlandırılan bir uygulamanın parçası olarak, Esed, kendi rejimine karşı ülke çapında gerçekleşen muhalefeti parçalamak için, üst düzey aşırıcıları serbest bıraktı.11

Suriye'de muhalif kesimdeki bu tasarlanmış, gözle görülür aşırılaşmayı; rejime karşı tüm muhalefeti 'tekfirci' veya 'Vahhabi' olarak niteleyen mezhepçi bir söylem izledi. Vahhabilik, 18'inci yüzyılda ortaya çıkan Arap merkezli bir püriten harekettir. Bu kavram bugün İran eksenince kendisine muhalif olan herkesi nitelemek için kullanılmaktadır.

Şimdilerde mezhebi bir savaşa girişen Esed, Tahran'dan adam ve ekipman yardımı gördü, milyonlarca dolar aldı12, kırıma uğramış güçlerine destek olması için İran'ın vekil gücü Hizbullah tarafından desteklendi. Destek olan diğer güçler de Pakistan13, Afganistan14, Irak ve Lübnan'dan15 geliyordu. Bu militanlar ana vatanlarından, devlet destekli İran Şiiliğinin propagandasıyla silah altına alınmışlardı. Suriye'de, Fatımiyyun bu milislerin yalnızca bir tanesiydi.16

Bu mezhepçilik yalnızca Suriye'ye has bir durum değil. Mezhepçilik, tereddütlü Afgan Fatımiyyun milislerini, Suriye'deki savaşlarını dinen kutsal olarak görmeye ikna etmekte rol oynadı. Eski bir Faımiyyun savaşçısı Muhammed Celal Dinsta şöyle söylüyor "İsimlerini akıllıca seçmişlerdi: Fatımiyyun." Ve ekliyor: "Diyorlardı ki Ömer, peygamberin kızı Fatıma'yı öldürdü. Şimdiyse bizi, Fatıma'nın ölümünün intikamını Sünnilerden almak için topladılar."17

Diğerleri için, durum aynı değildi. Zarif, Şii Afganların Suriye'ye "inançları için savaşmaya" gittiği konusunda ısrarcı olsa da, İran'ın ülkedeki Afgan mültecileri, Suriye'de savaşmayı reddettikleri takdirde sınır dışı etmekle tehdit ettiği belgelenmiş durumda.18 Çoğunluğu Şii Hazaralardan oluşan İran'daki Afgan mülteciler, ağır derecede sistematik ayrımcılıktan muzdaripler. Çocukların okula gitmesine izin verilmiyor19, Afganlar düzenli olarak tacizlerle ve ırkçılıkla karşı karşıyalar.20 Fatımiyyun'a katılmak birçok kişi için, sosyal açıdan ülkede hareket edebilmenin tek fırsatı. Şok edici fakat çocuklar bile isteyerek olsun zorla olsun savaşçı olarak silah altına alınıyorlar.21

Zarif'in Suriye'de olduğu gibi "Afgan hükümeti, bu güçleri teröre karşı savaş için Afgan Ulusal Ordusu liderliğinde yeniden toplamaya hazır olduğumuza dair bilgilendirilmiş durumda." yönündeki iddiası, Afganistan'da endişelere neden oldu. Bu çok şaşırtıcı değil, zira Afganistan 40 senedir kendi savaşına gark olmuş da olsa, İran'ın Suriye'deki yıkıcı faaliyetleri Afganistan'da gözden kaçmış değildi. Zarif'in açıklamalarına karşı düşmanca tutum kaçınılmazdı. Afganistan büyük çoğunluğu Sünni olan bir ülke, ve bu ülkenin on binlerce Şii vatandaşı, İran tarafından "intikam almak" gibi mezhepçi bir dilin silah olarak kullanılmasıyla, Afganların din kardeşleri olan Suriyeli Sünnilere karşı savaşmak için kullanıldı. Yine de Fatımiyyun'un faaliyetleri İran-Afgan ilişkileri için bir dönüm noktası değil. Zira İran-Irak Savaşı'nda da yaklaşık 45 bin Afgan Şii, Saddam Hüseyin'ın Irak'ına karşı savaşmak üzere silah altına alınmıştı. Afganistan'ın bu zamanda kendisinin de Sovyet işgali altında olması ve (Şii gruplar dahil) ülke çapında bir cihadın devam etmesi, İran'ın ideolojik potansiyelinin sarsıcı olmaktan bile öteye geçtiği gerçeğini gösteriyor.22

İran'ın Afganistan'a akını

İran halen Afganistan'daki etkinliği konusunda, en azından din meselesinde ciddi engellerle karşı karşıya. Afganistan, ezici bir üstünlükle Sünni. Bilhassa, Hanefi fıkhı ülkede geçerli olan dini usul. Ancak etnik fay hatları daha istismara açık vaziyette. Bunun sebeplerinden biri de Afganistan ve İran'ın ortak bir dil olan Farsçaya sahip olması. Bu dil Afganistan'da siyasi sebeplerle Dari olarak biliniyor. Savaşlara gömülmüş haldeki Afganistan, yerli bir akademik faaliyet ve organizasyonun ciddi eksikliğini çekiyor. İranın Farsça kitapları bu boşluğu dolduruyor. Kabil Üniversitesi'nin merkezi kütüphanesinde büyük ölçüde İran'da yayınlanmış kitaplar var.23

Bu zararsız görülebilir. Ama olaya yakından bir bakış durumun aksini ortaya koyuyor. İran'da akademik özgürlük yok çünkü sansür aktif bir hükümet politikası.24 İran'dan Afganistan'a gönderilen kitaplar ilk olarak Tahran tarafından onaylanıyor. Dahası, bu kitaplar çoğu zaman Afgan yetkililerin incelemesinden geçmeden ithal ediliyor. 2009 yılında, İran sınırındaki Nimruz ilinin valisi, "ifsad edici" olarak nitelediği binlerce İran basımı kitap ele geçirildiğini açıklamıştı. Kitapların Afganistan'da etnik ve dini çatışmayı kışkırtıcı nitelikte olduğu belirtilmişti.25 Kitaplar daha sonra sembolik bir şekilde, Afganistan'dan İran'a akan ve iki ülke arasında ihtilaflı durumdaki Hilmend Nehri'ne atılmıştı. Aynı dilin paylaşılması ayrıca, İhsan Azari Stanizi'nin "kültürel homojenleşme" olarak nitelediği durumu oluşturuyor. Yani İran Farsçasındaki dağarcığın ve terminolojinin kullanımı, Afganistan'da artan bir biçimde teşvik ediliyor. Bu yabancı kullanım, yerel deyim ve kullanımları ortadan kaldırıyor.26

İran'ın faaliyetleri sadece askeri veya eğitimsel değil, yani gerçek hayatla sınırlı değiller. Aynı zamanda çevrimiçi olarak da İran'ın dezenformasyonları tespit ediliyor. Stanford Üniversitesi'nin İnternet Gözlemevi, Facebook'un İran dezenformasyonunun önüne geçmek için, Afganistan'daki Dari konuşanları hedef alan 11 sayfayı, 6 grubu, 28 hesabı ve 47 Instagram hesabını kapattığını bildirmişti.27 Bu şebeke sahte hesaplarla farklı platformlarda yüz binlerce takipçi toplamıştı ve İran yanlısı paylaşımlar yapıyordu. "Afgan İran vahdetini pekiştirmek için", Dari yerine Farsça ifadesinin kullanımının önemini vurguluyorlardı. Kabil, İran'daki lehçeden ayrımını belirtmek için Farsça'nın yerel lehçesini Dari olarak isimlendirmekte. Bu hesaplarda dillendirilen diğer meseleler ise kadın haklarının teşviki, Pakistan'ın eleştirilmesi ve ABD'nin gizlice Taliban ile entrikalar çevirdiği gibi konular. Bazı paylaşımlar da İran'ı övüyor ve İran'ın Afganistan'ı "istikrarlı hale getirmek için" hayati bir rolü olduğunu ifade ediyordu.

Sonuç

Afganistan hakkındaki genel söylem, çoğunlukla Pakistan ve ABD'nin rollerine odaklanır vaziyette. İran'ın rolüne ise çok az odaklanılıyor. Bunun ilk sebebi ülkede ABD ile Pakistan'ın oynadığı rolün daha belirgin olması, diğer sebebi ise İran'ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde daha belirgin bir rol oynaması. İran'ın Ortadoğu'da mezhepçiliği istismar ederek kendi çıkarları için kullandığını vurgularken, Afganistan'da aynı politikadan kaçındığını söylemek en iyi ifadeyle saflık olur. Bu çift yönlü bir durumdur, çünkü İran'ın Ortadoğu'daki savaşlarının büyük bir kısmı, mezhepçiliği Afgan Şiilerini silah altına almak için kullanmasıyla kendisi için daha kolay hale gelmektedir. Kendi Dışişleri Bakanları bunu doğrulamaktadır. Kabil'deki yetkililer dahi bu tavrı takip etmektedir. Afganistan'ın Devlet Başkanı Yardımcısı Emrullah Salih son süreçte Taliban'ın Şii Afganları katletmeyi planladığını iddia etmişti. Bu iddia bizzat Afgan Şii liderlerce korku tellallığı olarak nitelenip kınanmıştır.28

İran, Afgan topraklarında kendi Şii milislerini yeniden toplama fikrini ilerletmektedir. İran ABD'nin Taliban'ı devirmesine yardım etmiş, daha sonra Taliban'a (terörist olarak nitelediği harekete) ABD'ye ve Kabil'deki rejime karşı yardım etmiştir. İran'a dayandırılan çevrimiçi yanlış bilgiler ABD-Taliban çekilme anlaşmasını eleştirirken, İran 20 yılın yarısından çoğunu ABD'nin çekilmesini söyleyerek geçirmiştir. Bu durum şöyle ele alınabilir. Tarih boyunca birçok yönetim, komşularını zayıf tutma içgüdüsünde olmuştur. Ya kendisine tehditlere karşı korumak yahut etki alanını genişletmek için. Bu gayeler genellikle iç içedir, ayrılmaz hale gelmişlerdir. Oved Lobel bunu şöyle özetlemektedir: "ABD ve müttefiklerine yara ver ve ülkeyi de parçalanmış durumda tut. Bu, en önemli ve şimdiye kadar kullanmadıklarını varlıkları için daha çok alan yaratmayı amaçlamaktadır: Afgan Şii tugayları."29

İran-Afganistan konusunda, bu durumun emsali yok değildir. 19'uncu yüzyılda, Kandahar'ı beraberce yöneten Afgan Emiri Dost Muhammed Han'ın rakip üvey kardeşlerini onlarca yıl destekledikten sonra, Emir'in 1863'te Herat'ı fethi ve bunun sonucunda Afgan krallığını birleştirmesi, o zaman İran'ı yöneten Kaçar Hanedanı'nda histeriye sebebiyet vermiştir.30

Dipnotlar

1] Mashal, M., ve Faizi, F. (2017). Iran Sent Them to Syria. Now Afghan Fighters Are a Worry at Home" (Yayın tarihi 2017). Erişim tarihi 29 Aralık 2020, https://www.nytimes.com/2017/11/11/world/asia/afghanistan-iran-syria-revolutionary-guards.html
2] Salahuddin, S. (2020). "Bamiyan gov. claims Soleimani successor used false identity to visit Afghanistan" Erişim tarihi 29 Aralık 2020, https://www.arabnews.com/node/1610646/world
3] Clawson, P., Ghaddar, H., & Uskowi, N. (2018). Middle East FAQs Volume 1: What is the Shia Crescent?. https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/middle-east-faqs-volume-1-what-shia-crescent
4] Treasury Sanctions Iran’s Envoy in Yemen and University Facilitating Recruitment for Qods Force | U.S. Department of the Treasury. (2020). Erişim tarihi 29 December 2020, https://home.treasury.gov/news/press-releases/sm1205
5] Khalaji, M. (2010). Politics and the Clergy. Erişim tarihi 29 December 2020, https://iranprimer.usip.org/resource/politics-and-clergy
6] Alagha, J., Wertheim, D., De Haan, I., & Cahen, J. (2012). Hizbullah’s Identity Construction. Amsterdam: Amsterdam University Press.
7] Hastert, P. (2007). Al Qaeda and Iran: Friends or Foes, or Somewhere in Between? Studies in Conflict & Terrorism, 30(4), 327-336.
8] Sadjadpour, K. (2020). The Sinister Genius of Qassem Soleimani. Erişim tarihi 29 December 2020, https://www.wsj.com/articles/the-sinister-genius-of-qassem-soleimani-1157868156
9] Iran’s Networks of Influence – Chapter Four: Iraq. (2019). Erişim tarihi 29 December 2020, https://www.iiss.org/publications/strategic-dossiers/iran-dossier/iran-19-06-ch-4-iraq
10] Abdulrazaq, T. (2016). Iran’s attempted genocide of the Sunni Arabs. https://www.middleeastmonitor.com/20161209-irans-attempted-genocide-of-the-sunni-arabs/
11] Assad regime abetted extremists to subvert peaceful uprising, says former intelligence official. (2020). https://www.thenationalnews.com/world/assad-regime-abetted-extremists-to-subvert-peaceful-uprising-says-former-intelligence-official-1.319620
12] Sadjadpour, K. (2013). Iran’s Unwavering Support to Assad’s Syria – Combating Terrorism Center at West Point. Erişim tarihi 29 December 2020, https://ctc.usma.edu/irans-unwavering-support-to-assads-syria/
13] Zaman, M. (1998). Sectarianism in Pakistan: The radicalization of Shi’i and Sunni identities. Modern Asian Studies, 32, 689-716.
14] Emadi, H. (1995). EXPORTING IRAN REVOLUTION – THE RADICALIZATION OF THE SHIITE MOVEMENT IN AFGHANISTAN. Middle Eastern Studies, 31(1), 1-12.
15] Jaber, H. (1999). Consequences of Imperialism: Hezbollah and the West. The Brown Journal of World Affairs, 6(1), 163-176.
16] Cafiero, Giorgio, & Behravesh, Maysam. (2019). Iran’s Fatemiyoun Forces: A Challenge to the US Mission in Afghanistan? Inside Arabia, Inside Arabia, 2019-10.
17] Hauch, L. (2019). Understanding the Fatemiyoun Division: Life Through the Eyes of a Militia Member. Erişim tarihi 29 December 2020, https://www.mei.edu/publications/understanding-fatemiyoun-division-life-through-eyes-militia-member
18] Over 2,000 Iran-backed Afghans killed in Syria. (2018). https://www.middleeastmonitor.com/20180109-over-2000-iran-backed-afghans-killed-in-syria/
19] Feroz, Emran. (2014). Afghan refugees in Iran: Treated like second-class citizens – Qantara.de. https://en.qantara.de/content/afghan-refugees-in-iran-treated-like-second-class-citizens
20] Iran: Afghan Refugees and Migrants Face Abuse. (2013). Erişim tarihi 29 December 2020, https://www.hrw.org/news/2013/11/20/iran-afghan-refugees-and-migrants-face-abuse
21] Iran: Afghan Children Recruited to Fight in Syria. (2017).https://www.hrw.org/news/2017/10/01/iran-afghan-children-recruited-fight-syria
22] Abdulrazaq, Tallha. (2020). Forty years later, Tehran’s weaponisation of sectarianism in the Iran-Iraq war still haunts the region. Erişim tarihi 29 December 2020, https://english.alaraby.co.uk/english/comment/2020/10/9/the-legacy-of-tehrans-weaponised-sectarianism-in-iran-iraq-war
23] Afghan, A. (2013). د کابل پوهنتون مرکزي کتابتون که د ایراني کتابونو زېرمه تون | روهي. https://rohi.af/news/23658
24] Iran: Book Censorship The Rule, Not The Exception. (2007). https://www.rferl.org/a/1079193.html
25] DiResta, R., Hundley, L., Jhawer, S., Kheradpir, T., Royesh, A., & Thiel, D. (2020). An Investigation into a Female-Focused Online Campaign in Iran and Afghanistan targeting Afghans. https://cyber.fsi.stanford.edu/publication/investigation-female-focused-online-campaign-iran-and-afghanistan-targeting-afghans
26] BBCPashto.com | خبرونه | ايراني کتابونه د هلمند سېند خوراک شول. (2020). https://www.bbc.com/pashto/news/story/2009/05/090526_hh-iran-books-nimruz
27] Stanizi, D. (2020). Iran Using Media To Corrupt Afghan National Languages – OpEd – Eurasia Review. https://www.eurasiareview.com/09122020-iran-using-media-to-corrupt-afghan-national-languages-oped/
28] چهره‌های سیاسی شیعه افغانستان: اظهارات امرالله صالح دامن زدن به ‘شیعه‌هراسی’ است – BBC News فارسی. (2020)https://www.bbc.com/persian/afghanistan-55274415
29] Lobel, Oved. (2018). Afghanistan: The Forgotten Front Against Iran – AIJAC. https://aijac.org.au/fresh-air/afghanistan-the-forgotten-front-against-iran/
30] Kakar, Ahmed-Waleed. (2018). Non-interventionism, Forward Policy and imperial zig-zags: an analysis of British policy toward Afghanistan 1855-1881 (MA). King’s College London'a sunulan henüz yayınlanmamış tez.


Sangar Paykhar ve Ahmed Waleed Kakar tarafından kaleme alınan ve Afghan Eye'da yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edildi.

Bu yazı toplam 12118 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Ahmed Waleed Kakar Arşivi