Suriye-Türkiye ilişkilerinde yeni dönem nasıl olacak?
Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Güven
Türkiye - Suriye ilişkileri, yıllar boyunca tarihsel, politik ve coğrafi bağların etkisiyle inişli çıkışlı bir seyir izledi. Devrik Baas rejimi döneminde çeşitli gerilimlerle şekillenen bu ilişkiler, 2011 yılında Suriye’de başlayan halk devrimiyle birlikte köklü bir dönüşüm yaşadı. Arap Baharı’nın etkilerinin Suriye’de hissedilmesi ve rejimin bu dalgayı bastırmak için kaba kuvvete başvurması, Türkiye ile Suriye arasında derin bir çatlağa neden oldu.
Türkiye, bu devrimin başlangıcından itibaren Suriye halkının haklı taleplerini destekleyen bir duruş sergiledi ve Beşşar Esed rejiminin uyguladığı zulme karşı sesini yükseltti. Bu süreçte Türkiye, insani yardım, diplomatik destek ve siyasi koruma mekanizmalarını harekete geçirerek, Suriye halkının yanında olduğunu açık bir şekilde ortaya koydu.
Esed Rejiminin Çöküşü ve Yeni Dönem
8 Aralık’ta Beşşar Esed’in Rusya’ya kaçmasıyla birlikte Suriye’deki siyasi denklemler değişti ve Türkiye - Suriye ilişkileri "yeni ufuklara" yelken açtı.
Esed rejiminin sona ermesinin ardından Türkiye, Suriye’deki yeni yönetimle diplomatik ilişkileri yeniden başlatmak için önemli adımlar attı. 9 Aralık’ta Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, 14 yıl aradan sonra Şam’a ulaşarak Suriye Yönetimi lideri Ahmed Şar’a ile bir araya geldi.
İbrahim Kalın’dan sonra Hakan Fidan’da Şam’a giderek Ahmed Şar’a ile görüştü. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esed rejiminin devrilmesinden sonra yeni yönetimi ilk ziyaret eden dışişleri bakanı oldu.
Bu ziyaretler, Türkiye’nin Suriye’deki yeni yönetimi meşru bir aktör olarak tanıdığını ve ilişkileri stratejik bir zemine oturtma kararlılığını gösteren önemli bir hamle olarak kayıtlara geçti. Türkiye’nin bu ziyaretleri, Suriye yönetimine diplomatik kalkan sunması ve uluslararası meşruiyet kazandırması adına da çok anlamlı ziyaretlerdir.
Bu ziyaretlerin ardından Suriye Yönetimi, Dışişleri Bakanı Es’ad Hasan Şeybani, Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve İstihbarat Başkanı Enes Hattab’tan oluşan bir heyetle Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirdi.
Suriye Heyeti, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüştükten sonra, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, MİT Başkanı İbrahim Kalın ile birlikte üçlü bir toplantı gerçekleştirdi.
Suriye Dışişleri Bakanı Es’ad Şeybani, Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği ortak basın toplantısında; "Türkiye'nin güvenliği, Suriye'nin güvenliğidir. Suriye'nin güvenliği de, Türkiye'nin güvenliğidir. Suriye'nin toprak bütünlüğü son derece önemlidir. Tüm topraklarımızın merkezi hükümete bağlı olarak aynı çatı altında birleşmesini istiyoruz. Suriye yönetimi olarak, Suriye topraklarının Türkiye ve halkı için bir tehdit unsuru olmaktan tamamen çıkarılması gerektiğine inanıyoruz. Ülkenin yeniden kalkınması için uluslararası desteğin çok önemli olduğunun farkındayız. Arap ülkeleri ya da uluslararası toplum fark etmeksizin, tek ses olmalı ve Suriye'ye destek sağlamalıyız." ifadelerini kullandı.
Şeybani, Suriye’deki siyasi değişimin ardından Türkiye ile Suriye arasında üç önemli stratejik ortaklık alanında iş birliğinin güçlendirileceği mesajını da vurguladı.
Stratejik Ortaklık Alanları
Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin yeniden inşa sürecinde üç önemli stratejik ortaklık alanı belirlendi:
1. Ekonomik Kalkınma, Ticaret ve Altyapı Yatırımları
Suriye’de yıllarca süren iç savaş, altyapının büyük ölçüde tahrip olmasına ve milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden oldu. Türkiye, Suriye’nin yeniden imarında sahip olduğu teknik bilgi birikimi ve ekonomik kapasiteyle kritik bir rol üstlenmelidir. Bu iş birliği, Suriye’nin kalkınmasına katkı sağlarken Türkiye için de yeni ticaret ve yatırım fırsatları oluşturacaktır
2. Milli Güvenlik ve Askeri İş Birliği
Suriye’nin güvenliğinin ve istikrarının sağlaması, bölgesel güvenlik ve istikrar açısından hayati önem taşımaktadır. Türkiye, savunma sanayisinde kazandığı başarılar ve terörle mücadele konusundaki tecrübesiyle, Suriye’nin güvenlik altyapısının inşasında önemli bir ortak olabilir. Türkiye’nin yerli savunma teknolojileri, Suriye’nin dış tehditlere karşı caydırıcı bir güç oluşturmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, Türkiye’nin sınır güvenliği ve terörle mücadelede sağladığı tecrübeler, Suriye için rehberlik edici olacaktır.
3. İstihbarat Paylaşımı ve Terörle Mücadele
Suriye Dışişleri Bakanı Es’ad Şeybani’nin “Türkiye’nin güvenliği, Suriye’nin güvenliğidir. Suriye’nin toprak bütünlüğü kırmızı çizgimizdir. Suriye’de devletin resmi ordusu dışında hiçbir silahlı unusuru kabul etmiyoruz” açıklamaları, iki ülkenin terörle mücadelede ortak bir irade sergilediğini ortaya koymaktadır Terörle mücadelede istihbarat paylaşımı, etkili operasyonlar için kritik bir unsurdur. Türkiye ve Suriye, başta PKK ve DEAŞ olmak üzere terör örgütlerine karşı birlikte hareket edip bölgedeki terör tehdidini etkisiz hale getirerek, başta Suriye ve Türkiye olmak üzere, bölge güvenliğine ve istikrarına katkı sunabilirler.
Yeni İlişkilerin Temel Prensipleri
Türkiye ve Suriye yönetimi, ilişkilerini ortak maslahat, eşitlik, tam bağımsızlık ve stratejik ortaklık ilkeleri üzerine inşa etmelidir. Türkiye, Suriye yönetimi ile olan ilişkilerini, Suriye’yi bir hakimiyet alanı olarak gören, süreci domine etmeye çalışan, hakim güç konumunda olan bir aktör olarak değil, özgürlük mücadelesi veren Suriye halkına yardım edip yanında yer aldığı gibi Suriye’nin yeniden inşasında da Suriye halkına yardım eden ve yanında yer alan bir dost olarak konumlanmayı öncelemelidir.
Bu yaklaşım, iki ülke arasındaki güvenin derinleşmesine zemin hazırlayacak ve ilişkilerin, yalnızca diplomatik düzeyde değil, halklar arasında da sağlam bir anlayışa dayalı olarak pekişmesini de sağlayacaktır.
Bu anlayış, Suriye’nin bölgedeki diğer aktörlerle de daha ilkeli, straterik ve gerçekçi ilişkiler kurmasına da hem örneklik teşkil edecek hem de zemin hazırlayacaktır.
Suriye’nin Toprak Bütünlüğü ve Merkezi Otoritenin Hakimiyeti
Suriye yönetimi, Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve düzenli ordu dışında hiçbir silahlı oluşuma izin verilmemesini kırmızı çizgisi olarak ilan etti. Bu karar, hem iç hem de bölgesel düzeyde önemli yankılar uyandırdı.
Suriye'nin toprak bütünlüğü, savaşın başladığı 2011 yılından bu yana en çok ihlal edilen değerlerden biri oldu. Ülke, terör örgütleri, yabancı güçler ve Şii milisler arasında bölünmüş bir yapıya sürüklendi. Ancak yeni yönetim, bu parçalanmış yapıya son verme ve ülkenin tek bir çatı altında birleşmesini sağlama hedefinde kararlı olduğunu ortaya koydu. Bu kararlılık, milli egemenliğin yeniden inşası ve halkın iradesine dayalı bir yönetim oluşturulması için kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.
Yeni yönetimin düzenli ordu dışında hiçbir silahlı oluşuma izin vermeme kararı, ülkede istikrarı sağlama çabasının bir yansıması. Suriye, yıllardır farklı ideolojilere ve dış güçlere bağlı milis gruplarının çatışma alanı haline geldi. Bu durum, hem ülkenin güvenliğini tehdit etti hem de halkın yaşam koşullarını ağırlaştırdı. Yeni yönetimin bu konuda sergilediği tavizsiz duruş, hem halkın güvenliğini yeniden tesis etmeyi hem de dış müdahalelere kapıyı kapatmayı hedefliyor.
Yeni yönetimin kırmızı çizgileri, bölgesel ve uluslararası aktörler tarafından da yakından takip ediliyor. Özellikle PKK-YPG Militanlarının ana bileşeni olduğu SDG Güçlerinin kontrol ettiği bölgeler ve yabancı askeri varlıklar, bu kararın uygulanabilirliği konusunda ciddi sınamalar oluşturuyor.
Yeni Suriye Yönetimi'nin bu hedefleri gerçekleştirmesi kolay olmayacaktır. Ekonomik zorluklar, dış müdahaleler ve bölgesel güçlerin çıkar çatışmaları, bu süreçte karşılaşılacak en büyük engeller arasında yer almaktadır. Ancak Türkiye, bu zorlukların aşılmasında Yeni Suriye Yönetimi ile yakın ilişkiler ve stratejik ortaklık çerçevesinde sunacağı diplomatik destekle önemli bir rol oynayabilir. Türkiye'nin desteği, Suriye'de merkezi otoritenin yeniden sağlanmasına katkı sunarak bölgedeki istikrar ve güvenliğin yeniden inşası için değerli bir fırsat oluşturacaktır.
Bölgesel Barış ve İş Birliği Fırsatı
Türkiye-Suriye ilişkilerinin, ortak maslahat, eşitlik ve tam bağımsızlık ilkeleri üzerinde stratejik ortaklık temelinde ivme kazanması, bölgesel barış ve istikrar açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. İki ülkenin, karşılıklı güvene dayalı bir iş birliği modeli geliştirerek yeni bir döneme adım atmaları, sadece Türkiye ve Suriye halklarının değil, aynı zamanda tüm bölgenin faydasına olacaktır. Bu süreçte, Suriye'nin yeniden inşasına destek olunması, terörle mücadelede ortak adımlar atılması ve siyasi çözüm süreçlerine katkı sağlanması, ilişkilerin uzun vadede sürdürülebilir bir şekilde gelişmesine zemin hazırlayacaktır.
Bu süreçte Türkiye’nin Suriye’nin bağımsız hareket etmesine destek olması, Ortadoğu’daki güç dengelerini değiştirebilir. Türkiye ve Suriye arasındaki bu yeni iş birliği dönemi, yalnızca ikili ilişkilerde değil, bölgesel politikaların şekillenmesinde de önemli bir kilometre taşı olacaktır.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.