Jonathan Cook

Jonathan Cook

ABD neden İsrail'in Demir Kubbe sistemine finansman sağlıyor?

ABD neden İsrail'in Demir Kubbe sistemine finansman sağlıyor?

ABD’nin İsrail’in füze engelleme sistemine sağladığı finansal destek, Washington’un küresel çapta üstünlük sağlamaya yönelik askeri bir sistem kurulması çerçevesinde yürütülen faaliyetlerinin bir parçasıdır.

ABD Kongresinde bu hafta, İsrail’e gönderilmek istenen 1 milyar dolar ekstra bütçe hususunda yaşanan savaş, birçok kesimden yükselen tepkilere rağmen ABD’nin İsrail’e yönelik mali yardımları çerçevesinde yaşanan tartışmaların gerçeklerden ne denli uzak olduğunu bir kez daha gösterdi.

Geçtiğimiz ay, ABD Temsilciler Meclisindeki küçük bir grup ilerici Demokrat siyasetçi, İsrail’e Demir Kubbe füze engelleme sisteminin mühimmatlarının yenilenmesi için gönderilmesi planlanan yeni yardım önergesini yaklaşık 48 saatliğine durdurmayı başardı. İsrail tarafından üretilen Demir Kubbe sistemine özellikle 2006 yılında Lübnan’da Hizbullah ile yaşanan savaşın ardından gelen dönemin ardından ABD yönetimleri geniş kapsamlı mali destek sağladı. Sistem, bugün görünürde, çoğunluğu Gazze’den ateşlenen el yapımı roketler olmak üzere İsrail’i kısa menzilli saldırılardan korumaktadır.

Tanesi en az 50.000 dolara imal edilen, sistem tarafından kullanılan füze cephaneliği, İsrail’in Kudüs’teki Eski Şehir bölgesinde yer alan Filistinli mahallelere Yahudi yerleşimcilerin yerleştirilmesi faaliyetlerini yoğunlaştırması ve El Aksa Camii’ni basarak insanlara şiddet uygulaması neticesinde mayıs ayında çıkan olayların sırasında tüketilmişti.  15 yıldır İsrail’in dış dünya ile ilişkisini kestiği Gazze’den atılan çok sayıda roket İsrail’e ulaşmadan Demir Kubbe tarafından engellenmişti.

Halk arasında ‘the Squad (Ekip)’ olarak bilinen ilerici Demokratlar grubu meclis liderlerinin ABD’nin İsrail’e yardım bütçesine ek olarak 1 milyar dolar eklenmesine yönelik ilk hamlesini engelledi. Fakat, Demir Kubbe için gönderilecek para bir bağımsız önerge olarak tekrar meclise getirildi ve 420 kabul oyuna karşı 9 ret oyu ile kabul edildi. Birisi ünlü ‘Ekip’ üyesi Alexandria Ocasio-Cortez olmak üzere iki temsilci ‘mevcut’ şeklinde (bu durumda oy teknik olarak çekimser sayılmaktadır) oy verdi.

Bu hafta da ABD’nin dış yardımları konusunda güçlü bir cumhuriyetçi muhalif olan Rand Paul itiraz ettiği için önerge Senatodan oy birliği olmadan geçti. Bu nedenle önergenin daha da karmaşık bir hukuki süreçten geçmesi gerekecek.

Bu son önerge, ABD’den en fazla yardım alan ülke olan İsrail’e (İsrail ile listedeki diğer ülkelerin aldığı yardım arasında çok büyük fark bulunmaktadır) gönderilen dönemlik 3,8 milyar dolara ilaveten eklenmek istenen meblağ için meclise geldi. Demir Kubbe sistemi için ayrılan dilimin, ABD’nin NATO bütçesine yaptığı yardımın iki katı olduğu göz önüne alınırsa ne denli yüksek bir meblağ olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Donald Trump Başkanlığındaki bir önceki hükümet ABD’nin NATO’ya yönelik katkılarını iç siyasette büyük bir mesele haline getirerek Washington’un haddinden fazla yük altına girdiğini iddia etmişti. Fakat, ABD’nin Demir Kubbe sisteminin devasa askeri faturasını ödemesi hakkında neredeyse kimseden tek ses çıkmadı.

Görüşmeler tıkandı

Ekip’in bütçe görüşmelerini kısa süreliğine de olsa geciktirmesinin ana hedefi, ABD’nin İsrail’in füze cephaneliğinin parası ödüyor olduğu gerçeğini zorla gündeme taşımaktı. Temsilciler Meclisi liderleri gibi İsrail lobisi de paranın hızlı ve dikkat çekmeden transfer edileceğini umuyordu.

Bu süreçte İsrail’in gerçekten ABD’nin askeri yardımına ihtiyacı olan bir ülke olup olmadığına dair ne kadar konuşulabildiyse konuşuldu. Söz alan bazı temsilciler, Amerikan ekonomisine büyük bir darbe indiren küresel bir salgının ortasında niçin dünyanın en zengin ülkelerinden birisini füzelerle donattığı sorusunu sordu.

Asıl gözlerden kaçan ise İsrail lobisinin müdahalesi ile ABD’nin İsrail’in Demir Kubbe sistemini kullanmasını teşvik etmeli sorusuna cevap verilmesi için yapılması planlanan münazaranın engellenmesi oldu. Bu münazara yerine, önergede ABD’nin füze engelleme sistemine sağladığı finansmanın tek amacının hayat kurtarma arzusuyla yapıldığı ifadesine yer verildi.

Paul’un önergeyi engelleme kararına saldıran Kongre’deki en büyük İsrail lobisi AIOAC yaptığı açıklamada, temsilcinin önergeyi geciktirmesi nedeniyle “masum insanların öleceğini, savaş ihtimalinin artacağını ve İran destekli teröristlerin cesaret kazanacağını” söyledi.

İsrail’e açıktan muhalefet eden az sayıdaki temsilcilerden birisi olan Ocasio-Cortez'i köşeye sıkıştırıp geri adım atmaya zorlayan işte tam olarak Demir Kubbe sisteminin tamamen savunma amaçlı bir program olarak lanse edilmesiydi.

Mecliste çekilen fotoğraflarda Cortez’in yapılan oylamadan sonra ağladığı ve diğer bir temsilciye sarıldığı görüldü. Temsilci daha sonra yaptığı açıklamada o halde oluşunun sebeplerinden birinin Demir Kubbe sistemine sağlanan finansmanın içeride kutuplaştırıcı bir etkiye yol açması olduğunu söyledi ve mecliste görüşülen önergeyi “halkımızı bölecek, pervasız” bir hareket olarak tanımladı.

Bu ifade, Demokrat Partinin birer parçası olan, İsrail’in kendini savunma hakkı olarak gördükleri önergeyi destekleyen Yahudiler ile İsrail’in Filistinlilere yönelik zulmünün ABD tarafından mali olarak desteklenmesinin yanlış olduğunu düşünen siyahi ve İspanyol kökenli vatandaşlar arasında cereyan eden ve gruplaşmaya neden olan gerginliklere yönelik bir hatırlatmaydı.

Cortez’in direkt olarak önergeye ret oyu verme hususunda gösterdiği kararsızlık bazıları tarafından yükselmekte olan siyasetçinin Amerikan Senatosu seçimlerine katılmaya yönelik hırsının bir göstergesi olarak yorumlandı. Yani Cortez, önergeye ret oyu vermeyerek Senato seçimlerine girmesi halinde kazanma şansını düşürecek olan İsrail karşıtı söylemlerine bir yenisini eklemek istemedi.

Sessizce yok olup gitmek

İsrail’de ve Yahudi toplumlarında ABD’nin Demir Kubbe sistemine yönelik yardımı hakkındaki düşünceler, Amerika’dakilere göre bile daha gerçekten uzaktadır. Önergeye ret oyu veren dokuz ABD Temsilcisi, ‘Gazze’den ateşlenen roketlerden kendilerini koruma haklarını ellerinden almaya çalıştıkları İsraillileri ölüme yollamaya hazır oldukları’ gerekçesiyle diğerleri tarafından şiddetle kınandı. İsrail’in BM elçisi Gilad Erdan da benzer şekilde ret oyu verenlerin ‘ya cahil ya da anti-semist (Yahudi karşıtı)’ olduğunu söyledi.

Asıl ilginç olan ise bazı liberallerin meseleyi daha da acayip bir şekilde değerlendirmesiydi. Bu kesim, ekstra 1 milyar dolar yardım paketine ret oyu veren Ekip mensubu Temsilcilerin ‘iki yüzlü’ olduğunu çünkü Demir Kubbe sistemi tarafından kullanılan füzelerin sadece İsraillilerin değil Filistinlilerin de hayatlarını kurtardığını öne sürdü. Haaretz’e konuşan liberallerden birisi daha da ileri giderek aslında Demir Kubbe sisteminden en fazla yararlanan tarafından Filistinliler olduğunu iddia ederek şunları söyledi: “İsrail’in roket saldırılarına karşı savunmaya yönelik bir kalkanı olmasından dolayı binlerce Filistinlinin ölümü ile sonuçlanacak geniş çaplı askeri operasyonların gerçekleştirilmesi olasılığını düşürmektedir.”

Tabi burada İsrail’in gerçekten de Gazze’ye yönelik saldırılara ‘mecbur’ kalıp kalmadığı hususunda sorulması gereken sorular vardır. On yıllardır devam eden işgalin sonlandırılması için pazarlık masasına oturmak yerine, İsrail’in, aralarında yüzlerce çocuğun da bulunduğu binlerce Filistinlinin öldürüldüğü bu büyük saldırıları gerçekleştirebiliyor olmasının arkasında parası ABD tarafından ödenen askeri üstünlüğü yer almaktadır.

Tıpkı normal hayatta olduğu gibi zorbalar ortada buluşmak gibi bir ihtiyaç hissetmedikleri için korku ve şiddete başvurmakta bir sorun görmemektedir. Konumuza dönersek, Demir Kubbe sistemi, İsrail’in Gazze’yi elinde karşı koyacak hiçbir güç kalmamış ve boyun eğmiş bir şekilde hapsetmeye yönelik faaliyetleri için merkezi bir öneme sahiptir.

İsrail’in ufacık Gazze’nin kara ve deniz sınırlarında sürekli devriye atarak şeridin dünyanın geri kalanı ile tüm bağlantısını kestiği bir ortamda Filistinlilerin yavaşça açlıktan öldürülmeleri veya maruz kaldıkları zulme dikkat çekebilmeleri hususlarında yapabilecekleri sınırlıdır. İsrail donanması, balıkçı tekneleri dahil kıyıdan sadece birkaç kilometre açılmaları halinde Gazze’den hareket eden Filistinlilere ait tüm botlara ya ateş açmakta ya da bu botları batırmaktadır.

Müdafaa amaçlı bir sistem ile uzaktan yakından alakası olmayan Demir Kubbe, İsrail’in Filistinlileri aç, boyunduruk altında, yıpranmış ve sessiz tutmak için kullandığı cephanelikteki sadece bir silahtır. İsrail ile Filistin arasında barıştan yana olduklarını iddia edenler, Demir Kubbe için gönderilecek ek bütçeye onay vererek böyle bir ihtimalin gerçekleşme şansını daha da düşürmüştür. Filistinlilerin sessizce yok olup gideceği ortam devam ettiği sürece (uğradıkları zulüm dünya tarafından duymazlıktan gelindikçe) İsrail, gelecekte kurulması için uğraşılan bir Filistin devletinin parçası olması gereken daha çok toprağa el koyarak buraları sömürgeleştirme hususunda istediğini yapmaya devam edecektir.

Hakimiyet sistemleri

Bütün bunların haricinde, Ocasio-Cortez'in gözyaşları içinde çekimser oy kullanmak yerine keşke ret oyu vermeydi dedirten ve sadece Filistinlileri değil hepimizi ilgilendiren başka bir neden vardır.

ABD, İsrail’e ait diğer birçok silah geliştirme programlarında olduğu gibi Demir Kubbe sisteminin faturasını da kendine yararına olan hedefler doğrultusunda ödemektedir zira küresel askeri hakimiyetini devam ettirmek isteyen Washington yönetimi bu sayede kendi savaş sanayisini gözlerden uzak bir şekilde geliştirmektedir.

Açık bir şekilde savunma ile alakalı olmaktansa anahtar kaynakların kontrol altında tutulması için verildikleri belli olan modern savaşlarda Batılı milletlerin artık evlatlarını kurban verme hususunda çekinceli davranmaları nedeniyle Pentagon bu konu hakkında yaşanan tartışmaların kendi belirlediği sınırlar içinde devam etmesi için mesai üstüne mesai yaptı.

Küresel hakimiyet sanayilerini ofansif değil de defansif kurumlar olarak göz önünde saklamak çok zor bir iştir. İsrail işte tam bu noktada hayati bir rol oynamaktadır. İsrail sadece Demir Kubbe benzeri sistemlerin geliştirilmesine yardım etmekle kalmayıp, - nükleer kabiliyetlere sahip, sürekli savaş peşinde koşan, işgalci bir devlet olmasına rağmen - kendisini uzun zamandır zulme uğrayan Yahudiler için güvenli ancak her an saldırıya açık bir liman olarak lanse etmeyi başardı. Sonuç olarak, bu hakimiyet sistemlerinin gerçekten de sadece savunma amaçlı olduğu hususunda daha inanılır bir tez oluşturulabildi.

İsrail’in yakın geçmişte Filistinlileri gözlemlemek ve öldürmek için geliştirip test ettiği İHA teknolojileri, ABD ve İngiltere’nin Irak ve Afganistan’da yıllarca devam eden işgali sırasında bu ülkeler için hayati önem taşıyan bir silahtı. Günümüzde de özellikle İsrail’in üzerinde hala çalışmakta olduğu, SİHA’ları daha da ölümcül hale getiren ‘sürü’ teknolojisi Pentagon’un dikkatini çekecek niteliktedir.

İlaveten İsrail, ABD tarihinin en pahalı askeri teçhizatı olarak tarihe geçen yeni nesil F-35 savaş jetlerinin savaş alanlarında test edilip gerekli rötuşların yapılması hususunda Pentagon için ideal bir partner olduğunu kanıtladı. Teslim aldığı jetler üzerinde istediği değişiklikleri yapmasına izin verilen İsrail bu uçakların kabiliyetlerine yeni ve tahmin edilmesi zor yenilerini ekledi.

ABD hegemonyasına boyun eğmek

F-35'lerin nihai rolü, Rusya ve Çin gibi büyük rakip hava kuvvetlerine ait uçaklara gökyüzünde üstünlük sağlamaktır. İsrail bu çerçevede, kısa menzilli roketlerden uzun menzilli füzelere kadar düşman tarafından ateşlenen farklı türde mühimmatı yok etmek için kullanılan Demir Kubbe, Davut’un Sapanı ve Ok gibi füze engelleme sistemlerinin geliştirilmesi ve sahada test edilmesi için ABD ile birlikte çalışan en önemli ülkedir.

Geçtiğimiz aralık ayında yaptığı bir açıklama ile İsrail ilk kez başarılı bir şekilde Demir Kubbe sistemi dahilindeki füzelerin denizden ateşlendiğini ilan etti. Çıkan haberlere göre, Amerikalı silah şirketi Raytheon ve ABD Savunma Bakanlığı da denizden ateşleme platformlarının test sürecine dahil oldu. Bunun nedeni, ABD’nin bu tür sistemlerin geliştirilip test edilmesinin faturasını ödemekle kalmayıp, perde arkasında nerelerde nasıl kullanılacağını da belirliyor olmasıdır. Pentagon yakın dönemde İsrail’den iki Demir Kubbe bataryası satın aldığını duyurmuştu. İsrail medyasında çıkan haberlere göre bu sistemler Körfez bölgesindeki ABD askeri üslerinde kullanılmak üzere sevk edildi.

ABD’nin, füze engelleme konusunda geliştirmekte olduğu kendine ait sistemler de mevcut ancak ülkenin hangi sisteme ağırlık vereceği henüz netleşmedi. Açık olan nokta ise Washington, İsrail ve bu ikilinin Körfez bölgesindeki müttefiklerinin ilk hedefi İran’dır. Bunun haricinde ABD’nin küresel hegemonyasına boyun eğmeyi reddeden herhangi bir ülke de hedef alınabilir.

ABD’nin bu füzelere göstermiş olduğu ilgi savunma amaçlı değildir. Bu füze sistemleri, rakiplerin olası bir ABD askeri saldırısına ve ABD’nin kontrol altında tutmak istediği toprak ve kaynaklara yönelik daha genel hamlelere göstereceği reaksiyonun bertaraf edilmesinde kullanılacak askeri kabiliyetler açısından hayati bir önem taşımaktadır.

Tıpkı Filistinlilerin 15 yıldır İsrail tarafından kuşatma altında tutulması örneğinde olduğu gibi ABD ve Körfez ülkeleri belki bir gün İran’ın petrol ihracatını sonlandırmaya yönelik bir darbe vurmak isteyebilir. O gün geldiğinde, Washington’un elinde bu tür füze engelleme sistemleri olması halinde halihazırda Tahran’ın Hürmüz Boğazı’ndan geçen gemilere veya düşman olarak tanımladığı Orta Doğu ülkelerine ateşleyeceği füzelerle saldırabileceğine dair mevcut olan endişeler ortadan kalkmış olacaktır. Eğer İran’ın füzeleri engellenebilirse bu ülke ABD veya komşularından gelebilecek askeri ve mali saldırganlığa karşı kendini savunmaktan aciz kalacaktır.

Daha az güvenli bir dünya

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından birçok kesim tarafından ABD’nin dünyada da az aktif bir rol oynamayı hedeflediğine dair çok sayıda naif konuşmalar oldu. Bunun gerçekte olanlarla alakası dahi yoktur.

ABD’nin küresel çapta hakimiyet kurma çabaları, uzun menzilli askeri güç, siber savaş, robot teknolojileri ve yapay zekâ alanlarındaki uygulamalardan müteşekkil bir cephanelik üzerinden yürütülmekte olup yeni teknolojilerle iç siyasetten yükselen muhalif sesler ve Amerikan askerlerinin can kaybı yüzünden meydana gelen bazı kısıtlamaların ortadan kaldırılması umulmaktadır.

İsrail’in Filistinliler konusunda izlediği istikamet kılavuzu, Washington’daki seçkin kesimlerin, dünyanın en ücra köşelerinde ve hatta uzayda kullanılması hususunda güvendikleri bir yaklaşımdır. Bu stratejik vizyonun ortasında da tüm direnişin susturulup bertaraf edilmesinde kullanılacak bir yol olarak füze engelleme sistemleri bulunmaktadır. Bu yüzden hiç kimse, daha az şiddet yanlısı, sömürgeci ve tehlikeli bir dünyanın Demir Kubbe sistemine kongrenin onayı ile para gönderilmesi meselesinde tarafsız veya çekimser olmasıyla ilgilenmemektedir.

Füze engelleme sistemleri, daha savunmaya yönelik ve güvenli bir dünyanın değil daha açıktan saldırgan ve agresif bir dünyanın yüzüdür.


Jonathan Cook tarafından kaleme alınan ve Middle East Eye'da yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Makalede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 2696 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Jonathan Cook Arşivi