Selim Demir

Selim Demir

Ortadoğu'da Sünni bir devlet yok

Ortadoğu'da Sünni bir devlet yok

7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi konusu özelinde artan gerilimin bir diğer boyutunun da İran meselesi olduğunda şüphe yok.

En fazla gündeme getirilen konu ise Sünni-Şii meselesi üzerinden cereyan ediyor. İran'ın Filistin meselesindeki söylemleri öne çıkarılarak, "Sünni devletlerin Filistin için hiçbir şey yapmadığı", buna karşın "Şii İran'ın Filistin meselesine sahip çıktığı" iddia ediliyor.

Bu yazıda İran'in Filistin meselesindeki söylemlerini kullanarak ulusal stratejisini nasıl yürüttüğünü ve bunu nasıl ustalıkla yaptığını odağa almayacağım.

Bu yazının odak noktası "Ortadoğu'daki Sünni devletler" ifadesiyle sürekli dile getirilen safsata olacak. Zira bu gibi ezberlerin artık çoktan aşılmış olması gerektiği kanaatini taşıyorum.

Çünkü Ortadoğu'da Sünni bir devlet bulunmuyor. Bu safsatayı dile getirenler de esasında Ortadoğu'da Sünni bir devlet bulunmadığını bildikleri halde, işgüzarlık amacıyla bu söylemleri kullanıyorlar.

Sünni devletten kasıt nedir? Bundan kasıt Ehl-i Sünnet itikadını, yani İslam'ın özünü devlet politikası olarak benimsemiş bir devlettir. Yani bir kişi "Sünni devletler" demekle, Ortadoğu'da "İslam'ı devlet politikası olarak benimsemiş devletler, yönetimler olduğunu öne sürmüş oluyor. Bu gibi kişilerin iddiasına göre "Şii İslam'ı" (bu ne demekse) benimsemiş bir devlet olan İran ve ona bağlı güçler Filistin için mücadele ediyor. "Sünni İslam'ı" (bu da diğeri garabet bir terim) benimsemiş olan devletler ise Filistin için hiçbir şey yapmayıp İsrail'e destek oluyor.

Aklını peynir ekmekle yememiş olan bir kişi Ortadoğu'daki devletlerin yapısına baktığında İslam'ı ve İslami esasları devlet politikası haline getirmiş hiçbir devlet (bu kimselerin tabiriyle "Sünni bir devlet") bulunmadığını kolaylıkla görecektir.

Bu kimselerin Ortadoğu'daki "Sünni devletler" olduğunu iddia ettikleri devletler iki çeşittir:

- Devlet politikaları ve İslam arasında hiçbir bağlantı olmayan seküler ulus devletler (Türkiye, Mısır, Tunus, Pakistan, Endonezya vb. gibi)

- ABD ve Batı'nın müstemleke valisi olmaktan öte bir vasfı bulunmayan kukla hanedanlar (Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar vb. gibi)

İslam'ın devletin politikalarında, stratejisinde ve yönetim esaslarında hiçbir yerinin olmadığı bu devletlere "Sünni devletler" diyerek İslam ümmetini aşağılamaya çalışmak ancak "vahdet" kisvesi altında Müslümanları bölmeye çalışan aklı evvellerin işidir. İran Şii inancını ve bu inancın yayılmacılığını devlet politikası haline getiriyor. Bu konuda İslam aleminde İran'ın emsali olan herhangi bir "Sünni" devlet ise yok. Hal böyleyken "Sünni devletler" lafı bir safsatadan ibaret. Zira İslam aleminde kurulan rejimlerin hiçbiri İslam, yani Ehl-i Sünnet itikadı üzere değildir. Buna bir istisna olarak Afganistan'daki İslam Emirliği yönetimi gösterilebilir. Ancak bu yönetim henüz güçlenmemiş, köklü bir devlet otoritesine dönüşmemiştir.

Farklı bir konudan dem vuralım. İslam aleminde geçmişten günümüze söz konusu rejimleri değiştirmek ve gerçekten İslami rejimler (bu kişilerin tabiriyle Sünni devletler) kurmak için sayısız mücadele verildi. Baktığımız zaman İran'daki Şii devleti her zaman Müslümanların bu yöndeki mücadelesinin karşısında görmemiz normal bir şey mi?

Bunlardan ilk akla gelen örnekleri bir çırpıda sayabiliriz:

- 1990'larda Afganistan'da iç savaş çıkmasında İran'ın rol oynaması, ardından ABD işgali sırasında işgale katılan kara unsurlarına verdiği askeri ve istihbari destek.

- 2003 sonrasında Irak'da Amerikan işgaline karşı savaşan Ehl-i Sünnet gruplara yönelik verdiği savaş. Bu dönemde kurulan ABD kuklası rejime verdiği destek. İlerleyen yıllarda Irak Müslümanlarına karşı giriştiği etnik temizlik hamlesi.

- 1980'lerde Suriye'de Müslümanların kıyamına karşı Hafız Esed'e verdiği kararlı destek. 2011 sonrasında çökmeye yüz tutan Esed rejimine can suyu vermesi. Rusya ile birlikte bu rejimi hayatta tutması. Üstelik bunu yaparken "bölgede düzeni sağlama ve Amerikan planlarını engelleme" adı altında yapması.

Sormak gerekir: Bir yandan ABD Suriye'deki mücadelenin önde gelen liderlerini teker teker öldürürken diğer yandan İran'ın karada Rusya ile birlikte bu güçlere karşı ardı ardına saldırı dalgaları başlatması nasıl bir Amerikan karşıtlığı oluyor?

Madem İran ve İran muhipleri "Sünni devletlerin İsrail'e karşı bir şey yapmamasından" rahatsızlık duyuyor, öyleyse İran rejimi İsrail'e meydan okumaya azmetmiş bir İslami yönetim kurulmasına neden ısrarla karşı duruyor? Neden türlü bahanelerle bu amacı taşıyan mücadelelere leke çalıyor? Etki ajanlarını ve medyasını kullanarak neden bu mücadeleleri sekteye uğratmaya çalışıyor ve iftiralar atıyor? Neden bu mücadelelere karşı yeri geldiğinde Rusya gibi, ABD gibi, İngiltere ve Fransa gibi taraflarla iş birliği içerisine giriyor?

Cevap oldukça açık: İran, mevcut küresel dünya sistemi içerisinde bir yere sahip olan bir devlet. Bu yeri korumak ve İslam dünyası üzerindeki tasallutunu sürdürmek, böylece gücünü muhafaza etmek için müesses nizamın koruyuculuğuna soyunuyor. Sistemin değişmesi ihtimallerinde sürekli olarak bir sigorta gibi devreye giriyor. Şii milis gruplarını akın akın sahaya sürüyor ve Müslümanları katlediyor.

İran, ancak kendisine inanmaya gönüllü olan bindirilmiş kıtaları aldatabilir. Bunlar istedikleri kadar hakarete, aldatmacaya ve propagandaya başvursunlar hakikati ne örtebilir ne de değiştirebilirler. Nihayetinde bölgede İran'ın, ABD'nin ve diğerlerinin endişe ettiği İslami uyanış açık bir netice verecek, hepsinin korktuğu başlarına gelecektir.

İran muhiplerinin "Sünniler" diye aşağılamaya çalıştığı gerçek Müslümanların İsrail ve benzerlerine karşı girişeceği kıyam ise, İran'ın sahte saldırılarına benzemez.

O gün Müslümanların neler yapacağını dost da düşman da açıkça görecektir.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 1986 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
13 Yorum
Selim Demir Arşivi