Halid Abdurrahman

Halid Abdurrahman

Güvenli bölge Türkiye için ne kadar güvenli?

Güvenli bölge Türkiye için ne kadar güvenli?

Türkiye'nin uzun bir süre boyunca Suriye sınırındaki bölgeye yaptığı askeri sevkiyatlar 'olağan' hareketliliğin üzerine çıktığından bu yana Suriye'nin kuzeyine yönelik operasyona dair haber ve söylentiler de artmaya başlamıştı.

Son olarak 5-7 Ağustos tarihleri arasında Türk ve ABD'li askeri yetkililer arasında gerçekleşen görüşmeler sonrasında bazı kararlar alındı ve Suriye'nin kuzeyinde oluşturulması planlanan 'Güvenli Bölge'ye ilişkin anlaşmaya varıldığı ifade edildi.

ABD tarafından yapılan açıklamada, tarafların üç konuda mutabık kaldığı belirtiliyor.

Bunlar:

- Türkiye'nin güvenlik endişelerini gidermeye yönelik hızlı adımlar atılması

- 'Güvenli Bölge'nin tesis edilmesi ve koordinasyonu için Türkiye'de mümkün olan en kısa sürede ortak bir operasyon merkezi kurulması

- 'Güvenli Bölge'nin bir 'Barış Koridoru' haline getirilmesi ve Türkiye'deki sığınmacı Suriyelilerin bölgeye geri dönüşünün sağlanması

ABD tarafından yapılan bu açıklamada kullanılan dilin üzeri oldukça örtülü, böylesi kapsamlı bir operasyonun önemini belirtmekten uzak ve açıklamanın 'formalite' gereği yapıldığı açık. 

Kurulması planlanan güvenli bölgenin Türkiye için ne kadar güvenli olabileceği konusuna değinmeden önce, halen ayrıntıları netleşmemiş operasyon planına dair senaryoları ele alalım.

İlk olarak ABD tarafının benimsediği 'Güvenli Bölge' planı üzerinde durmanın faydası var. 

Türkiye tarafından pek benimsenmeyen bu plan, 5, 9 ve sonrasında 14 kilometre derinliğe ulaşacak üç hattan oluşuyor.

- Bu plana göre birinci hat olan 5 kilometre derinlikteki YPG güçleri bölgeyi terk edecek burada ABD-Türkiye ortak devriyeleri gerçekleştirilecek

- İkinci hat olan 9 kilometrelik derinlikte ABD-YPG ortak devriyeleri olacak ayrıca YPG güçleri bu bölgedeki ağır silahlarını daha geriye çekecek

- Üçüncü hat olan 14 kilometre derinlikteyse yine ikinci hatta olduğu gibi Türkiye müdahalesi söz konusu olmayacak, bölge ABD-YPG ortak devriyeleriyle korunacak.

Burada ufak bir ayrıntıyı belirtmek gerekiyor. Bugünlerde gündeme gelen bazı haberlerde YPG güçlerinin Türkiye sınırındaki bazı bölgeleri terk etmeye başladığı ifade edilmişti. Yerel kaynaklar bu terk edilen bölgelere yeni kurulan 'Yerel Askeri Meclisler'e bağlı silahlı güçlerin konuşlanacağını ifade ediyor. Yani teknik olarak bakıldığında YPG gitti, YPG'ye bağlı yerel meclis unsurları geldi.

Öte yandan Türkiye tarafının YPG'nin sınırdaki bazı bölgelerden 'geri çekildiği' yönündeki haberlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade ettiğini eklemek gerek.

guvenlibolgetr.jpg

Güvenli Bölge Türkiye için ne kadar güvenli?

ABD tarafıyla yapılan görüşmeler ve mutabakatlar genel hatlarıyla değerlendirildiğinde Kuzey Suriye'de ABD'nin razı olduğu bir 'Güvenli Bölge' planının Türkiye için ne kadar güvenli olduğunu konusunu tartışmak gerekiyor. 

Ana omurgasını PKK'nın Suriye kolu olan YPG'nin oluşturduğu 'Suriye Demokratik Güçleri' (SDG) bölgede ABD'nin bir numaralı müttefiki konumunda. ABD'nin halen bu müttefikten vazgeçmediği ve desteklemeye devam ettiği göz önüne alındığında, ABD'nin razı olduğu güvenli bölge planının aslında SDG/YPG'yi korumaya almak için bir 'Tampon Bölge' olarak değerlendirilmesi mümkün. 

Stratejik akılla olaya bakıldığında ABD'nin Türkiye için bir 'Güvenli Bölge' kurması pek ihtimal dahilinde görülmüyor. ABD için en önemli konu, kendisi ve İsrail'in ulusal çıkarlarıyken burada Türkiye'nin çıkarlarını gözeteceğini düşünmek yanılmak anlamına gelir. Ancak önemli bir stratejik ortağı olduğundan Türkiye ile arasını iyi tutmaya çalıştığını da ekleme gerekli. 

Yine de ABD'nin bir stratejik ortak gibi hareket ettiğini söylemek güç. 

Yine stratejik/askeri akıl üzerinden gidecek olursak ABD tarafından kurulacak bir güvenli bölgenin Türkiye için güvenli olamayacağını öngörmek zor değil. Çünkü anlaşılan güvenli bölge hangi derinlik ve uzunlukta kurulursa kurulsun, ABD ve Avrupa'nın her geçen gün daha da meşruiyet kazandırdığı SDG/YPG bu bölgedeki varlığını sürdürecek. Hatta güvenli bölge sonrası meşruiyet ve varlığını daha da perçinleyeceği söylenebilir. 

Türkiye'nin yerinde kim olursa olsun, hiçbir ülke ve devlet kendi sınırlarında 'terör örgütü' olarak tanıdığı ve 30 seneden fazladır mücadele ettiği, ABD/Batı destekli bir örgütün özerklik kazanmasına izin vermez. 

Bu bağlamda Türkiye için en güvenli olacak bölge, Menbic'ten Irak sınırındaki El Bukemal'e kadar olan alanın YPG'den temizlenmesi olacaktır. Bu, bölgesinde uzun süredir üniter yapısına yönelik tehdit hisseden bir devletin doğal bir refleksi niteliğindedir.

Fırat'ın doğusundan Irak sınırına bir 'Güvenli Bölge'

Stratejik akıl üzerinden konuya bakmaya devam ettiğimizde Türkiye için Kuzey Suriye'de oluşturulması planlanan güvenli bölgenin niteliği oldukça önemli. Bu konuda ne ABD'nin öne sürdüğü 14 kilometrelik derinlik ne de Türkiye'nin razı olduğu 30-35 kilometrelik derinlik yeterli değil. Ayrıca belirtmek gerekiyor bu planın tüm sınır hattını mı kapsayacağı yoksa ilk aşamada Tel Abyad ile Ras el Ayn arasını mı kapsayacağı konusu da netlik kazanmış değil. 

Türkiye için 'Güvenli Bölge' tanımlaması yapılacak alan, Fırat'ın batısı (Menbiç) ve doğusu olmak üzere Irak sınırına kadar olan bölgenin bir şekilde ABD destekli YPG güçlerinden geri alınması. Bunun nasıl bir plan ve siyasi dinamik ile gerçekleştirileceği ayrı bir konu. 

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçtiğimiz sene yaşanan süreçte, Fırat'ın doğusundan Irak sınırına kadar inilmesi gerektiğini tekrarladı. Yine Erdoğan son günlerde yaptığı bir açıklamada bu planı tekrar etmiş, "Fırat'ın doğusundan Irak sınırına kadar" ifadesini kullan.

Ancak saha gerçekleri göz önüne alındığında Türkiye'nin bu derinlikte (Irak sınırına kadar) bir askeri harekata girişmesi yapılan hazırlık ve sınır sevkiyatları göz önüne alındığında pek mümkün görünmüyor. Her ne kadar Türkiye Fırat'ın doğusu için Suriyeli muhalifleri eğitip donatmış olsa da, bu derinlikte bir operasyon, çok daha fazla askeri destek ve bunun yanı sıra ABD ve diğer batılı ortaklarıyla aşılması gereken siyasi bir süreci de gerektiriyor.

Çünkü ABD her ne kadar Türkiye ile ortak hareket ediyormuş gibi görünse de YPG'yi bölgede önemli bir müttefiği olarak görüyor ve uzak gelecek için bu bölgeye ciddi yatırımlar yapıyor. Bu yatırımlar sadece ABD değil, aynı zamanda İsrail'in de bölgede daha etkin olabilmesini sağlamak adına oldukça önemli. Nitekim kısa bir süre önce gündeme gelen haberde, İsrail'in Irak'taki İran destekli Haşdi Şabi'ye ait silah depolarını hedef aldığı saldırılarda, Kuzey Suriye'deki YPG üslerini kullandığı ifade edilmişti.

Sonuç olarak Türkiye, ABD ile girişilen 'Güvenli Bölge' planında Menbiç süreci gibi bir süreç yaşamak istemiyor. Bu yüzden gerek bakan, gerekse cumhurbaşkanlığı seviyesinde sürekli olarak "Menbiç'teki sürecin tekrarlanmayacağı", ABD'nin Türkiye'yi oyalamasına izin verilmeyeceği vurgusu yapılıyor.

Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye yönelik harekatında ABD'yi bir şekilde ikna edebilmesi önemliydi. Şimdiyse süreç bunun üzerinden yürüyor. Türkiye'nin Kuzey Suriye'de izleyeceği askeri taktik daha çok ilk adımı atmak ve sürecin devamına gelişmeler paralelinde yön vermek mantığına dayanıyor. Çünkü ABD'nin Türkiye'ye getireceği hiçbir güvenli bölge planının Türkiye açısından "güvenli" olmadığı, askeri ve siyasi taraflarca da görülebiliyor. 

Türkiye'nin İdlib'e dair askeri stratejisinin, Rusya'nın baskısıyla her geçen gün içinden çıkılmaz bir hale girdiği şu günlerde, Fırat'ın doğusu için de askeri strateji üretmek ve uygulamak zorunda olan Türkiye her iki kolda da önemli ve zor bir imtihan veriyor. Çünkü İdlib'de yaşanan gelişmelerle Fırat'ın doğusu için yaşanan gelişmeleri birbirinden bağımsız okumak mümkün değil.

Son olarak, Türkiye bir şekilde İdlib'den gelecek yeni göç dalgasını absorbe edebilir. Ancak Kuzey Suriye'den kendisine yönelik milli güvenli tehditlerini absorbe etme ihtimali bulunmuyor. Çünkü Kuzey Suriye'de ABD'nin tampon bir bölge oluşturmasıyla YPG daha güçlü ve meşru bir hale bürünecektir. "Güçlü YPG" ise "güçlü bir PKK" anlamına gelmektir.

Bu yazı toplam 6030 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Halid Abdurrahman Arşivi