Halid Abdurrahman

Halid Abdurrahman

Ölümcül bir ortaklık: ABD bizim neyimiz olur?

Ölümcül bir ortaklık: ABD bizim neyimiz olur?

Geçtiğimiz dönemde ABD ile kurulacak diplomatik bir ilişkinin Suriye özelinde ne kadar tehlikeli olabileceğiyle ilgili YouTube kanalımda farklı videolar yayınlamıştım. Her ne kadar bu videolarda bahsediyor olsam da bazı şeyleri sahada müşahede etmek çok daha tesirli oluyor. Ve kendi adıma konuşmam gerekirse Suriye'deki yeni yönetim ile ABD'nin geliştirdiği ilişki modeli gün geçtikçe daha endişe verici bir boyuta doğru evriliyor.

Petrol zengini Körfez ülkelerinin dahi girdikleri ilişki modelinde ABD'nin hegemonyasına teslim oldukları bir düzlemde, savaştan yeni çıkmış bir Suriye'nin diplomasi masasında sizce eli ne kadar güçlü olabilir?

ABD ve Batılı müttefiklerinin şu an Suriye üzerinde yaptığı siyasi yatırımlar oldukça açık. Başta ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın söylemleri olmak üzere ABD bu konuda oldukça net bir duruş sergiliyor: "Suriye yönetimine bir şans vermek"

ABD bu söylemi kamuoyunun önüne sürerek Suriye ile güçlü bir ilişki geliştirme arayışında. Tabii ki ABD mevcut küresel sistemin olağan akışına uygun olarak bu ilişkiyi Suriye'nin yeni yönetimini çok sevdiği için değil, Suriye'ye karşı ABD ve İsrail çıkarlarını korumak için geliştiriyor.

Burada mevcut küresel sistemin olağan akışına uygun olmayan tek bir şey var. O da ABD ve Batılı müttefiklerinin Suriye'nin yeni yönetimini bir anda adeta bağrına basması.

Tabiki bu durumu farklı bakış açılarıyla değerlendirmek mümkün. Kimileri bu ilişkinin "zaruri" bir ilişki olduğunu ifade ediyor. Dini bakış açıları daha ağır basan kesim ise bunun tehlikeli olduğu görüşünde. ABD ile geliştirilen ilişkinin ne derece tehlikeli olabileceğini burada anlatmama gerek yok sanırım. Bence bu yazıyı okuyan biri ABD'yi de asgari düzeyde tanıyordur.

Ancak burada dikkatimi çeken farklı bir diğer kesim var. Azınlık olan bu kesimin sergilediği öyle bir yaklaşım var ki bu yaklaşım daha önce hiçbir yerde duyulmamış, görülmemiş bir yaklaşım. Aslında kurgulanan bu yaklaşım söylem bazında da değil. Bu yaklaşım, Suriye'deki yeni yönetiminin ABD ile birlikte attığı her adımı, iyi veya kötü olmasını umursamaksızın onaylamak ve Suriye'deki ABD çıkarlarına hiçbir zarar gelmemesi için çaba göstermek.

Düşünün ki geçtiğimiz günlerde Palmira yakınlarında ABD askerlerini hedef alan ve ikisi asker biri sivil tercüman olan üç ABD personelinin ölümünü dahi kerih görmeye ve göstermeye çalışıyorlar. Bunu, ABD'nin İslam alemiyle savaş halinde olduğunu, son iki senedir fiilen Gazze'deki İsrail soykırımını desteklediğini bilmelerine rağmen yapıyorlar.

Öldürülen askerler ABD değil de daha farklı bir ülkenin, örneğin İslam'a ve Müslümanlara karşı savaş konusunda daha geride duran bir ülkenin askerleri olsaydı bu kesimin tavrına hak vermeyi aklımdan geçirebilirdim. En azından "Suriye yönetiminin çıkarlarını korumak adına böyle bir söylem geliştirip, söz konusu ülkenin askerlerinin ölmesini kınıyorlar" diyebilirdim. Ancak burada başka bir ülkenin askerlerinden değil, Amerikan askerlerinden bahsettiğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim.

Öldürülen askerler, İslam'a ve Müslümanlara karşı çağımızda yürütülen modern haçlı seferinde, haçlı birliklerinin en önünde elinde büyük bir haç taşıyan ülkenin, yani Amerika Birleşik Devletleri'nin askerleri. Yani hiç şüphesiz İslam ve Müslümanların en büyük düşmanı olan ülkenin askerleri. Tüm bunların yanında yine insanlığın en büyük düşmanı olan İsrail'in de en büyük destekçisi olan ülkenin askerleri.

Bence ölen ABD askerleri için hiçbir Müslüman ne olursa olsun, ucunda hangi çıkar olursa olsun bu şekilde bir duruma düşmemeli. ABD askerlerinin birileri tarafından öldürülmesinin, Müslümanların çıkarlarına zarar vereceğini düşünmek, bence ABD'nin o bölgedeki planlarına bilerek veya bilmeyerek alet olmak anlamına geliyor.

Bir de elbette günümüzde ABD'nin başını çektiği küresel sistemin günden güne daha "kullanışlı bir düşman" hale getirdiği IŞİD var. Burada kastetmek istediğim şey "IŞİD'i ABD'nin kurduğu" gibi komplo teorilerinden bahsetmek değil. IŞİD, kendi eylemleriyle ve ABD güdümündeki medyanın da bu eylemleri kendi çıkarları için güzelce pazarlamasıyla çok kullanışlı bir hale getirildi. Yani bugün ABD, kendi çıkarlarına karşı duran kim varsa onları IŞİD'li olarak lanse edip operasyon düzenleyebiliyor, bölgeleri buna göre şekillendirebiliyor. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri de IŞİD'in genel hareket tarzı.

Bu yalnızca ABD'ye has bir durum da değil. Dediğim gibi ABD'nin başını çektiği küresel sistemin parçası olan her ülke bunu kullanıyor. Yani herhangi bir devlet, kendisine tehdit olarak gördüğü Müslümanlara "IŞİD" adı altında operasyon düzenleyerek gözaltına alıp cezaevine atabiliyor.

Suriye özelinde devam edecek olursak, dikkat edilmesi gereken konu, ABD'nin kimi "IŞİD üyesi" olarak lanse ediyor olduğu ve edeceği konusu. Palmira yakınlarında ABD askerlerini hedef alan saldırının ilk saatlerinde ABD, saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirildiğini iddia edip bir anda adeta ortalığı ayağa kaldırdı. Henüz cesetler dahi soğumadan ABD'nin saldırının arkasında IŞİD'in olduğunu iddia edip, elindeki medya gücüyle bunu tüm dünyaya servis etmesi, küresel hegemonun bölgede farklı planlarının olduğunun da habercisiydi.

Özellikle Suriye gibi yerli ve yabancı cihadi savaşçıların yoğun olarak bulunduğu bir coğrafyada bunun ABD'nin eline nasıl bir koz verip ne denli tehlikeli olabileceği, akıl sahibi her kişinin görebileceği bir gerçekliktir. Bugün IŞİD'in üstlenmediği bir saldırının faturasını hızlıca söz konusu örgüte kesen ABD'nin gelecekte IŞİD'le ilgisi olmayan savaşçılara "IŞİD üyesi" diyerek operasyon düzenlemeyeceğinin, onları öldürmeyip hapsetmeyeceğinin garantisini kim verebilir?

Bu durum yalnızca cihadi savaşçılarla ilgili bir durum da değil. ABD ilerleyen dönemde Suriye'deki stratejilerini uygulamaya çalışırken sürekli olarak bu IŞİD kartını ileri sürecek, IŞİD bahanesini kullanarak stratejilerini Suriye yönetimine dayatmaya çalışacaktır.

Sözün özü, ABD ile ilişki geliştirmenin ne kadar tehlikeli olabileceği konusunu konuşurken, Suriye'de yaşanan gelişmelerle maalesef "ABD'yi diplomasi masasında kandırdığını" düşünen belli bir kesimin, Amerikan askerlerinin öldürülmesini kınadığı, öldürenlerin de "aşırıcı" veya "IŞİD'li" olarak telin edildiği bir döneme denk geldik.

Allah'tan duamız, mübarek Şam ehlini koruması ve desteklemesidir.

Allah, Mescid-i Aksa'nın özgürleştirilmesi yolunda bir kapı olan Şam topraklarını ABD'nin her türlü şerrinden muhafaza etsin.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 551 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Halid Abdurrahman Arşivi