Tafi Mhaka

Tafi Mhaka

Rusya'nın yeni dünya düzeni Afrika için ne getirecek?

Rusya'nın yeni dünya düzeni Afrika için ne getirecek?

Afrika, Putin ve Xi gibi despotların peşinden gitmek yerine kendi yol haritasını çizmelidir.

Ukrayna’nın güneyinde bir liman şehri olan Mykolaiv’deki hükümet konağının bir Rus füzesi ile vurulmasının ertesi günü yani 30 Mart’ta bir açıklama yapan Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, yeni bir dünya nizamının kurulduğundan bahsetti. Lavrov, Çinli mevkidaşı Wang Yi’ye gönderdiği mesajda dünyanın “uluslararası ilişkiler tarihinde çok ciddi bir dönemden geçtiğini” belirtti ve şunları ekledi: “Biz hem sizinle hem de bize sempati duyanlarla birlikte çok kutuplu, adil ve demokratik bir dünya nizamına doğru yol almaktayız.”

Lavrov’un bu ifadeleri, Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 4 Şubat tarihinde yayınladığı ortak açıklamada yer alan “uluslararası ilişkilerde yeni bir dönem” vurgusuyla birebir aynıydı. Rusya ve Çin devletlerinin liderleri bu açıklamada sadece yeni ve çok kutuplu bir nizam çağrısında bulunmakla kalmayıp aynı zamanda Batı dünyasının “uluslararası meseleleri tek taraflı yaklaşımlarla ele almasını” ağır şekilde eleştirerek bu tür davranışların “zıtlıklara, farklılıklara ve sahada yüzleşmelere” yol açarak “insanoğlunun gelişimini ve ilerlemesini” yavaşlattığını düşündüklerini de söyledi.

Özellikle ABD’nin dünyanın dört bir yanındaki politikaları göz önüne alındığında bu gözlem hiç şüphesiz doğru bir çıkarımdır. Mesela, Washington yönetimi, bir yandan inanılmaz insan hakları ihlalleri nedeniyle gerçekten de hak ettikleri şekilde Zimbabve’ye yönelik yaptırım uygularken diğer yandan ise en az Zimbabve kadar baskıcı Uganda hükümetine askeri teçhizat, nakit ve eğitim desteği sağlamaya devam etmektedir. Geçtiğimiz ay ABD Senatosu “uluslararası suç mahkemelerini Putin’in, onun başkanlık yaptığı güvenlik konseyinin ve Rus askeri liderlerin Ukrayna’da işledikleri olası savaş suçlarını soruşturmaya” davet eden bir çağrıda bulundu.

ABD'nin ikiyüzlülüğü

Ancak aynı Washington yönetimi bugün hala Uluslararası Suç Mahkemesini (ICC) tanımayı reddetmekte ve Afganistan toprakları içinde Amerikalı askerler tarafından işlenen olası savaş suçlarının soruşturulması hususunda en ufak şekilde dahi iş birliği yapmaktan kaçınmaktadır. ABD’nin bu ikiyüzlülüğü İsrail-Filistin meselesine yaklaşımlarında da kendini belli etmektedir. İsrail’in sicilindeki belgelerle ispatlı sayısız insan hakları ve uluslararası hukuk ihlallerine, Filistin topraklarının on yıllardır hukuk dışı bir şekilde işgal altında tutulmasına ve Filistinlilere yönelik ırkçı politikalara rağmen ABD son 50 yılda Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu gündemine İsrail aleyhinde getirilen 53 ayrı kararı veto etti.

Batı dünyasının uluslararası arenada göz göre göre yaptığı ikiyüzlülükten rahatsız olan sadece Çin ve Rusya değildir.

Afrika’nın da halihazırdaki küresel dünya nizamı ile alakalı derin endişeleri mevcut olup Afrikalı liderler uzun süredir BM’nin uluslararası meseleleri ele alış tarzındaki yerleşmiş haksızlıklar hususunda bir şeyler yapılması amacıyla BM bünyesinde geniş çaplı bir reform gerçekleştirilmesi çağrıları yapmaktadır. Mesela, Afrika Birliği 2005 yılında ilan ettiği Ezulwini Konsensüsü ile dünyanın diğer tüm bölgeleri gibi Afrika’nın da temsil edildiği eskisine göre daha kapsayıcı ve demokratik bir BM Güvenlik Konseyi oluşturulması çağrısında bulundu. Afrika Birliği Meclisinin şubat ayında gerçekleştirilen 35. Olağan Kongresinde söz alan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed de Afrika’ya BM bünyesinde daha geniş bir rol verilmesine yönelik çağrıyı yineledi.

Bu bağlamdan bakıldığında, Rusya’nın Çinlilerin yardımı ile inşa ettiğini iddia ettiği çok kutuplu dünya nizamına Afrika’nın destek vermesi çok mantıklı görünebilir. Ancak şu nokta dikkatlerden kaçmamalıdır ki ne Pekin ne de Moskova yönetimi küresel meseleler üzerinde halihazırda sahip oldukları muazzam nüfuza halel getirecek bir reformdan bahsetmemektedir. İlaveten, sözünü ettikleri bu yeni nizamla birlikte kendilerini diğer herkesle veya bugünkü nizam içinde adalete erişmeleri daha kolay olan görece küçük devletler veya halklarla aynı kurallara uymaya zorlayacaklarını ispatlar şekilde davranmamaktadır. Çin daha geçen yıl Myanmar’daki askeri darbeyi kınayan BM Güvenlik Kurulu kararını veto ederken Rusya sadece 2011-2019 arasında Suriye’yi eleştiren tam 14 ayrı kararı veto etti.

Mesele demokrasi ve insan hakları olduğunda, Çin ve Rusya da en az azılı rakipleri ABD kadar keyfi şekilde taraf tutmakta ve kendileri de gerekli gördükleri halde savunduklarını iddia ettikleri değerleri çiğnemekte bir beis görmemektedir.

Gelinen noktada çoğu Afrikalı Rusya ve Çin’in sergilediği ikiyüzlülüğü kararlı bir tavırla reddetmekte ve sabırsızca yeni bir dünya nizamının zuhur etmesini beklemektedir.

Putin’in Rusya’sı veya Xi’nin Çin’inini örnek almanın tehlikeleri

Her ne kadar mantıksız ve çok tehlikeli olsa da Putin’in Afrika’daki popülaritesi bugün özellikle bazı yerlerde oldukça yüksektir. Rusya’nın hukuka ayrı bir şekilde ve acımasızca Ukrayna’yı işgal etmesine rağmen Putin’in ismini Zimbabve’deki otobüslerin üstünde görebilirsiniz.

Ayrıca bazı Afrikalı liderler Putin’in Ukrayna’ya yönelik başlattığı “özel askeri operasyon” hususunda Rusya’yı cezalandırmaya veya hatta ihtiyata davet etmeye dahi yanaşmamaktadır. Buna örnek olarak geçtiğimiz günlerde Rusya’nın BM İnsan Hakları Konseyi üyeliğinin askıya alınmasına yönelik oylamada Afrikalı devletlerin çoğunun ya Güney Afrika gibi çekimser oy kullanması ya da Etiyopya gibi direkt olarak hayır demesi gösterilebilir.

Güney Afrika’da güçlü bir taraftar kitlesine sahip muhalefet lideri Julius Malema yaptığı bir konuşmada Putin’i, Ukrayna ve NATO’ya “dersini vermeye” çağırdı ve “yeni bir dünya nizamına ihtiyacımız var” dedi. Kendisi ayrıca Putin’in, Rus ordusuna “sivil kayıpların” engellenmesi için açık emir verdiğini iddia etti. Malema’nın bu sözleri BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi tarafından kayıt altına alınan vakalarda insanların yaşadığı bölgelerde patlayıcı silah kullanımı nedeniyle hayatını kaybeden 52’si çocuk 726 sivil ve yaklaşık 1100 civarı yaralının olduğu gerçeği ile örtüşmemektedir.

Putin'in yeni dünya düzeni Afrika için ne getirecek?

Putin’in Rusya’sının herkesin gözü önünde Ukrayna’da sergilediği toprak bütünlüğünün ihlali, insanlıktan uzaklık ve yaşama hakkına saygısızlık Afrikalı liderleri, Rus liderin masaya koyduğu yeni dünya nizamının Afrika için neler getireceğini bir oturup düşünmeye sevk etmelidir.

Moskova ve Pekin tarafından ortaya atılan yeni dünya nizamını destekleyip desteklememek hususunda Afrikalı liderleri düşündürmesi gereken tek nokta Rusya’nın Ukrayna’da işlemekte olduğu kıyım değildir.

Putin liderliğindeki Rusya son yıllarda boğazına kadar devlet bağlantılı ve hatta devlet destekli siyasi pislik ve teröre batmış haldedir. Putin’in siyasi rakipleri ve Kremlin’in çıkarlarına aykırı konuşmaya cesaret eden insanlar gerek yurt içinde gerekse yurt dışında suikastlarla susturuldu. Aralarında eski Federal Güvenlik Servisi görevlisi Alexander Litvinenko ve gazeteci Anna Politkovskaya’nın bulunduğu birçok muhalif öldürüldü. İnsan hakları grupları ve bağımsız medya kuruluşları hedef tahtasına oturtularak kapatıldı.

Seçimler adeta bir sahtekarlık gösterisine dönüştürüldü ve şahsi ticari girişimler neredeyse bitirildi. Rus orduları Putin’in emriyle dünyanın dört bir yanında tüm ahlak kurallarını çiğneyen savaşlara girdi. Rusya askerinin Suriye ve Gürcistan’daki yerleşim yerlerine yönelik hedef göstermeksizin düzenlediği topçu ve hava saldırıları nedeniyle binlerce kişi öldü.

Xi liderliğindeki Çin de benzer şekilde baskıcı politikalar yuvasıdır. Komünist rejim Doğu Türkistanlı milyonlarca Müslüman Türk’ü keyfine göre hapsetti, işkencelere maruz bıraktı ve öldürdü. Pekin yönetimi aynı zamanda çok sayıda entelektüel, insan hakları savunucusu ve gazeteciyi hedef aldı ve LGBTQ ve kadın haklarını kısıtladı.

Bu yüzden Putin’in yeni dünya nizamını sabırsızlıkla bekleyen Malema ve diğer Afrikalı liderler tam olarak kendilerini neyin beklediğine dair oturup düşünmelidir. Kanla dolu geçmişlere sahip despotların liderliğindeki özgürlük karşıtı bir dünya nizamı Afrika’nın demokratik hedeflerini gerçekleştirmesine yardım edemez.

Afrika kendi yolunu çizmelidir

Afrika’nın demokrasi ve çok taraflılığın ne demek olduğunu ve nasıl gözükmesi gerektiğini ne Çinlilerden ne Ruslardan ne de Amerikalılardan öğrenmeye ihtiyacı yoktur. Afrika’nın ihtiyacı olan, Afrika Birliği tarafından kabul edilen Temel Yasa metinlerinde yer alan demokratik ve mali çıkarları garanti altına alacak gelişim odaklı ve çok kutuplu bir uluslararası sistem içerisinde eşit haklara ve temsil varlığına sahip olmaktır.

Putin’in tek adam politikalarına gösterilen son derece tehlikeli ve gereksiz hüsnü zan Afrika’nın başarısızlıkları ve gerçek bir gücü bulunmayan Afrika Birliği çatısı altındaki kaybolmuşluğun kasvetli bir yansımasıdır. Kurulmasının üstünden 21 yıl geçmesine rağmen kıtadaki ağırlığı hala çok hafif olan Afrika Birliği’nin uluslararası arenada ise neredeyse hiç sesi yoktur. Bu organizasyonun BMGK bünyesinde kalıcı şekilde temsil edilme çabaları her ne kadar takdire şayan ve gerekli bir uğraş olsa da birlik gün geçtikçe sesi kesik kesik gelen ve hep üstünkörü konuşan bir hale büründü.

Kıtadaki siyasi vaziyet her ne kadar bu şekilde olsa da Afrika’nın yapması gereken, güçlü, bağımsız ve demokratik nitelikteki çok uluslu kurumlar üzerinden tanımlanacak yeni bir dünya nizamının inşa edilmesine odaklanmaktır. Çin ve Rusya’nın yok etmek veya etrafından dolanmak istediği kurumlar işte bu tür kimliğe sahip oluşumlardır zira bu iki devlet hem içerde hem de dışarıda korkutma, sindirme, susturma ve öldürme ehliyetinin kendilerinde olmasını istemektedir.


Al Jazeera için kaleme alınan bu makalede yer alan görüşler yazara aittir, Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 1908 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Tafi Mhaka Arşivi