Trump'ın yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Ortadoğu'yu nasıl etkileyecek?
Bu ayın başlarında yayınlanan 2025 ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), hem ilk Trump hem de Biden yönetimlerini tanımlayan büyük güç rekabetine açık bir şekilde odaklanmaktan net bir sapmaya işaret ediyor.
Bunun yerine, Çin ve Rusya'ya karşı daha uzlaşmacı bir duruş benimseyerek, sürekli stratejik rekabet yerine etki alanlarını dolaylı olarak kabul ediyor.
Belge, Tayvan ve NATO gibi temel konularda sürekliliği korurken, daha geniş dünya görüşü, Batı Yarımküre, sınır güvenliği, ticaret ve yerel ekonomik kapasiteye öncelik vererek, uzun süredir ABD dış politikasının temelini oluşturan geniş küresel angajmandan bir geri çekilmeyi yansıtıyor.
Strateji pek çok açıdan Trump'ın ikinci döneminde izlenen politikaları resmileştiriyor ve ileriye dönük bir yol haritasından ziyade, başta dış yardımlara karşı şüphecilik ve müttefiklerin daha fazla savunma sorumluluğu üstlenmeleri için artan baskı olmak üzere, süregelen içgüdülerin bir kodlaması olarak işlev görüyor.
Aynı zamanda 2025 NSS, ABD'nin güvenliği ve refahına yönelik acil tehditlere öncelik verirken değerlere dayalı taahhütleri, ittifakları ve demokrasinin teşviki, iklim iş birliği ve yayılmanın önlenmesi gibi küresel kamu mallarını bir kenara bırakarak daha dar bir ulusal çıkar anlayışını savunuyor.
NSS'nin Ortadoğu üzerindeki etkilerine ilişkin olarak analistler belgede İsrail'den sadece altı kez bahsedildiğine dikkat çekiyorlar.
Bazıları bu durumu, ABD'nin uzun süredir bölgeyle ilişkilendirilen "sonsuza dek sürecek savaşlardan" kendini kurtarmaya çalışması ve bu süreçte Ortadoğu'yu günlük dış politika hesaplarında daha az merkezi bir konuma getirmesi nedeniyle Washington'un önceliklerinin daha geniş bir şekilde yeniden ayarlandığının kanıtı olarak yorumluyor.
NSS'nin önümüzdeki yıllarda ABD'nin angajmanı için güvenilir bir rehber olduğu kanıtlanırsa, İsrail Washington için önemli bir ortak olmaya devam edecektir. Ancak ABD bölgesel ayak izini azaltmaya devam ettikçe İsrail, ABD'den daha fazla stratejik özerklik uygulayarak algılanan tehditleri ele alma sorumluluğunu daha fazla üstlenmek zorunda kalabilir.
Tutarsızlıklar ve çelişkiler
İlk bakışta 2025 NSS, ABD için Ortadoğu'da istikrarlı bir rota çiziyor gibi görünüyor. Ancak daha yakından bakıldığında bir dizi tutarsızlık ortaya çıkıyor.
The New Arab'a konuşan İtalya'nın eski Irak Büyükelçisi Marco Carnelos, "NSS'nin yaptığı gibi 'herhangi bir hasım gücün Ortadoğu'ya hakim olmasını engelleme' önceliğini iddia etmek ve bölgedeki iş ve ticaret fırsatlarına daha fazla odaklanmak için bölgeden askeri olarak ayrılmayı duyurmak arasında doğal bir çelişki var" dedi. Carnelos, Ortadoğu'da devam eden krizler göz önüne alındığında NSS'nin aşırı iyimser olabileceğini öne sürdü.
Quincy Enstitüsü başkan yardımcısı Dr. Trita Parsi, New Arab'a verdiği röportajda, belgenin Ortadoğu'dan stratejik olarak uzaklaşmaya devam ettiğini (Obama yönetiminin "Asya'ya dönüşü" ile başlayan ABD dış politikasındaki sürekliliği yansıtan bir şekilde) vurgulamasına rağmen NSS'nin yine de "pratikte Amerika'nın aşırı genişlemesini sürdürme ve hatta artırma riski taşıyan" bir dil içerdiğini ifadee etti.
"Çatışmayı" Ortadoğu'daki "en sorunlu dinamik" olarak tanımlayan ve İran'ı "bölgenin başlıca istikrarsızlaştırıcı gücü" olarak nitelendiren Quincy Enstitüsü İcra Direktörü, NSS'nin Tahran'ı istikrarsızlığın ana kaynağı olarak tasvir etmesini eleştirerek, bunun bölgesel dinamikleri aşırı basitleştirdiğini ve ABD'nin askeri müdahalesini teşvik edebileceğini savundu.
Dr. Parsi, İran'ı "merkezi tehdit" olarak gösteren onlarca yıllık dili sürdürerek, "stratejinin ileri konuşlandırmaları, genişletilmiş caydırıcılık taahhütlerini ve belirtilen geri çekilme hedefiyle doğrudan çelişen güç kullanmaya hazır olmayı meşrulaştırdığını" sözlerine ekledi.
2025 NSS ayrıca İran'ın "7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'in eylemleri ve Başkan Trump'ın Haziran 2025'te İran'ın nükleer programını önemli ölçüde gerileten Gece Yarısı Çekici Operasyonu ile büyük ölçüde zayıflatıldığını" savunuyor.
Bu iddiayı değerlendiren ABD'nin eski Katar Büyükelçisi Patrick Theros New Arab'a yaptığı açıklamada, belgenin İran'ın zayıfladığına dair "büyük ölçüde doğru" değerlendirmesiyle İran'ın Körfez Arap monarşileri için önemli bir tehdit olarak gösterilmeye devam edilmesi arasında bir tutarsızlık olduğunu ima ettiğini söyledi.
Belgenin "birbirinden kopuk" olduğunu ve "koordineli ve iyi düzenlenmiş olmaktan uzak kaldığını" söyleyen Theros, "NSS çok iyi bir şekilde bir araya getirilmemiş" yorumunda bulundu. Eski Amerikalı diplomat, "Avrupa'ya yönelik kin"e atıfta bulunurken, NSS'nin her şeyden çok ABD iç siyaseti ve "MAGA sağının ideolojisi" ile ilgili olduğundan şüphelendiğini açıkladı.
İran'ın ciddi şekilde zayıflamış olarak tasvir edilmesi bazı uzmanlarca "safça" olarak nitelendirildi ve dönemin Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın 2 Ekim 2023'te yayınlanan Foreign Affairs makalesinde "Ortadoğu'nun uzun süredir devam eden zorluklarla kuşatılmış olmasına rağmen, bölgenin on yıllardır olmadığı kadar sakin olduğunu" iddia etmesine benzetiliyor.
Chatham House'da Ortadoğu ve Kuzey Afrika programında yardımcı araştırmacı olarak görev yapan Dr. Neil Quilliam New Arab'a verdiği demeçte 2025 NSS'nin İran'a ilişkin dilini "safça" ve "geniş kapsamlı" bulduğunu belirterek bunun "İran'a ilişkin derin bir yanlış anlamayı" yansıttığını savundu. Dr. Quilliam'a göre 2025 NSS İran'la ilgili zorlukların derinliğini hafife alıyor ve yanıltıcı bir istikrar izlenimi veriyor.
ABD'nin eski Tunus Büyükelçisi Gordon Gray, 2025 NSS'nin "Ortadoğu'nun manşetlerin ima ettiğinden daha sakin olduğu" yönündeki varsayımının, Sullivan'ın Ekim 2023'te Hamas öncülüğünde İsrail'in güneyine yapılan saldırıdan sadece beş gün önce yayınlanan makalesi ile "ürkütücü bir benzerlik taşıdığını" söyledi.
Gray New Arab'a yaptığı açıklamada, "NSS'nin yazarları zafer turlarını Trump yönetiminin sonuna kadar ertelemek isteyebilirler. İncil'de de belirtildiği gibi, yıkımdan önce kibir gelir" dedi.
Körfez ülkeleri ve işlemsel diplomasi
2025 NSS, Körfez İş Birliği Konseyi (KİK) ülkelerinin Trump yönetiminin dış politika gündemindeki öneminin altını çiziyor.
Körfez'in ABD'nin yapay zeka girişimlerine verdiği desteğin değerini vurgulayan belge, Trump'ın Mayıs 2025'te Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne yaptığı ziyaretleri içeren bölge turuna dikkat çekiyor ve Başkan'ı Washington'un Körfez'deki ittifaklarını "başarılı bir şekilde yeniden canlandırmakla" övüyor.
Ayrıca 2025 NSS, KİK ülkelerini "radikalizmle mücadelede" oynadıkları rolden dolayı özellikle övüyor ve Washington'u bu eğilimin devamını desteklemeye çağırıyor. Bu da belgede ileri sürüldüğü üzere "Amerika'nın bu ulusları, özellikle de Körfez monarşilerini, geleneklerini ve tarihi yönetim biçimlerini terk etmeye zorlama yönündeki yanlış yönlendirilmiş deneyinden vazgeçmesini gerektirecek."
2025 NSS, Ortadoğu'da reformun dışarıdan empoze edilmek yerine toplumların içinden organik olarak ortaya çıktığında sürdürülebilir etkili olduğunu vurguluyor.
Belgede ayrıca bölgeyle başarılı bir ilişkinin, bölgenin siyasi sistemlerini ve liderlik yapılarını tanıyıp saygı göstermeye ve aynı zamanda karşılıklı çıkar ve iş birliği alanlarını belirleyip takip etmeye bağlı olduğu vurgulanıyor.
Aynı zamanda 2025 NSS, "ABD'nin Körfez'in enerji kaynaklarının düşman ellerden uzak kalmasını sağlamak, Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz gibi kritik su yollarında serbest ticaret akışını sürdürmek ve bölgenin Amerikan çıkarlarını veya vatanı tehdit eden terörist faaliyetler için güvenli bir sığınak veya fırlatma alanı olarak hizmet etmesini önlemek gibi kalıcı stratejik öncelikleri korumaya devam edeceğini" teyit ediyor.
Yerel egemenliğe saygı ile ABD'nin temel çıkarlarının net bir şekilde savunulmasını dengeleyen strateji, gereksiz çatışma ya da müdahale risklerini en aza indirirken Ortadoğu'da istikrarlı ve verimli ilişkiler geliştirmeyi amaçlıyor.
Carnelos New Arab'a verdiği röportajda "Washington bölgede gerçekten ilgileneceği tek ilişkinin Körfez Arap monarşileriyle, onların paralarıyla, iş, yatırım ve yeniden inşa fırsatlarıyla olan ilişki olduğunun sinyalini veriyor." dedi.
Eski İtalyan diplomat sözlerine şöyle devam etti:
"ABD aynı zamanda bölgesel liderleri ve hükümetleri 'oldukları gibi' kabul edeceğinin ve değerlere değil karşılıklı ekonomik çıkarlara dayalı daha işlemsel ve pragmatik ortaklıklara yöneleceğinin sinyallerini veriyor."
Bununla birlikte, hem birinci hem de ikinci döneminde Trump, Washington'un Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde işlemsel bir yaklaşım benimseyerek ticari anlaşmalara ve yatırımlara tutarlı bir şekilde odaklandığını göstermiştir.
Bu bağlamda, NSS'nin Ortadoğu devletlerinin siyasi sistemlerini değiştirme girişimlerinden, yani demokrasiyi dayatmaktan kaçınma vurgusu, Batı'nın insan haklarını destekleme çabalarını genellikle ulusal egemenliklerini ihlal eden müdahaleci hamleler olarak gören bölge liderleri arasında yankı buldu.
Gray şunları söyledi:
"Körfez Arap liderleri kuşkusuz NSS'nin ABD değerlerinin teşvik edilmesini reddetmesini takdir ettiler, ancak NSS onlara zaten bilmedikleri bir şey söylemedi. Trump yönetimi insan haklarını geliştirmeye yönelik politika ve programları zaten reddetmişti."
Theros ise şu ifadeleri kullandı:
"Son NSS, Körfez Arap ülkeleriyle olan ticari ilişkileri anımsatıyor. Zaten bölgeden para çıkarmaya çalışmakla meşgulüz. KİK üyeleri, 2025 NSS'nin paylaşılan değerler yerine güvenliğe odaklanmasını takdir ediyor."
İhtiyat, ticaret ve ABD angajmanının sınırları
Özetle, 2025 NSS işlemsel ortaklıkları ve ABD'nin önceliklerinin Batı Yarımküre ve iç çıkarlara doğru yeniden ayarlanmasını vurguluyor, Ortadoğu Washington'un dış politikasında daha düşük bir önceliğe indirgeniyor.
Belge, başta KİK üyeleri olmak üzere bölge devletlerini ve liderlerini oldukları gibi kabul ederek ekonomik iş birliği, yatırım fırsatları ve istikrarı ideolojik hedeflerin önüne koyuyor.
Bu yaklaşım, Trump dönemi dış politikasında uzun süredir devam eden kalıplarla uyumlu ve özellikle Körfez'le ilgili olarak yönetim sırasında halihazırda izlenen politikaların hem sürekliliğini hem de resmileştirilmesini yansıtıyor.
Aynı zamanda NSS, "Körfez enerji kaynaklarının korunması, Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz gibi kilit deniz yollarının güvenliği ve bölgenin ABD'yi hedef alan terörist faaliyetler için bir sığınak olmasının önlenmesi" gibi Washington'un süregelen bazı stratejik zorunluluklarının altını çiziyor.
İsrail önemli bir ortak olmaya devam etse de ABD'nin ayak izinin azalması, bölgesel aktörlerin tehditleri bağımsız bir şekilde yönetme sorumluluğunun artması anlamına gelecek.
Strateji İran'ı istikrarsızlaştırıcı bir güç olarak tasvir ediyor olsa da, bu aşırı basitleştirilmiş tasvir, çatışmanın karmaşık nedenlerini gizleme riski taşıyor. Bu durum, ABD'nin aşırı genişlemesini azaltma hedefiyle çelişen askeri taahhütleri potansiyel olarak "meşrulaştırabilir".
Genel olarak, 2025 NSS ihtiyata, işlemsel diplomasiye ve ABD ulusal çıkarının daha dar bir tanımına dayanan bir Ortadoğu stratejisi sunuyor.
Temel güvenlik önceliklerini korurken pratik iş birliğine ve egemenliğe saygıya öncelik veren Trump yönetimi, askeri ya da ideolojik olarak aşırı taahhüt altına girmeden bölgeye angaje olmaya çalışıyor.
Yine de belgenin tutarsızlıkları ve seçici çerçevesi, iç siyasi zorunlulukları karmaşık ve sürekli değişen bölgesel dinamiklerle uzlaştırmanın süregelen zorluğunun altını çiziyor.
Nihayetinde, 2025 NSS gelecekteki politikalara rehberlik ederse, Ortadoğu'daki Amerikan varlığının azalması, bölgesel aktörlerin güvenlik ve diplomasi konusunda daha fazla sorumluluk almaları için alan açabilir.
Bazı analistler böyle bir senaryoda istikrarsızlık yaşanabileceği uyarısında bulunsa da, ABD'nin güvenlik şemsiyesine olan bağımlılığın azalmasının bölgesel güçler arasında pragmatik angajmanı teşvik edebileceğine dair işaretler var.
Dr. Parsi şu değerlendirmede bulunuyor:
"Amerika'nın çekilmesinin bölgenin kaosa sürüklenmesine yol açacağını düşünmek bence yanlış. Aksine, 2017'den bu yana, ABD güvenlik şemsiyesinin zayıflamasının kaostan ziyade bölgesel diplomasiyi beslediğine dair net bir model gördük."
Bu anlamda, stratejinin itidal, işlemsel ortaklıklar ve egemenliğe saygıya yaptığı vurgu, Washington rolünü yeniden ayarlarken bile Ortadoğu'da daha fazla istikrar ve iş birliğini teşvik edebilir.
New Arab'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.